'Taraf Cumhuriyet'in Cumhuriyet Taraf'ın, her ikisi de Hürriyet'in...'
HDPlilerle bir kısım ulusalcıları, CHP'yle paralelci savcıları, Sözcü'yle Zaman'ı, Taraf'la Cumhuriyet'i aynı hizaya sokan kim?
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, köşesinde "Hizmete alınanların tam
listesi" başlığı ile kaleme aldığı yazısında, "Taraf
gazetesi Cumhuriyet'in kopyası oldu, Cumhuriyet de Taraf'ın
kopyası. Her ikisi birden Hürriyet gazetesinin kopyasına
dönüştü." yorumunu yaptı.
Tuna, "Demokrasiye karşı "kopya cinayetler" işlemeye
başladılar. Bir yerden emir almış gibi..." yazdıktan sonra
şöyle devam etti:
"Muhalifim" diyen onca insan arasından da biri
çıkıp demiyor ki: "Cumhuriyet daha dün Ergenekon'un
avukatlığına soyunmuştu hangi ara Taraf'laşmaya
başladı?"
Muhalif dediğinin her şeyden evvel sadra şifa bir sorusu olur. Bu
ülkede mankurtlaşmanın adı muhaliflik mi oldu, nedir?
Şu kepazeliğe bakın:
Mısır'ın Kenan Evren'inin, Mısır'ın Cumhurbaşkanı Mursi
hakkındaki idam kararını Aydın Doğan'ın adamları, "Yüzde 52 ile
seçilen Cumhurbaşkanına idam" şeklinde görebildi.
Aydın Doğan'ın "spermin tadı" üzerine yazılar
döşenen o tuhaf adamı da Sisi darbesiyle coşmuş, "Demokrasi
darbeyle de gelir" demişti.
Ne kadar kompakt değil mi?
Peki...
17 Aralık yargı darbesinin aktif elemanlarından adı lazım
değil bir savcı, Cumhuriyet'e verdiği söyleşide ne
buyurmuştu?
Yapmak istedikleri mahut darbeye direnen başta Sayın
Cumhurbaşkanımız olmak üzere seçilmiş siyasi iktidarın Menderes'ten
daha ağır suç işlediğini söylemişti değil mi?
Yani, Sayın Erdoğan'ı, tıpkı Cemal Hasangiller
gibi Menderes'in akıbetiyle tehdit etmişti.
Bir farkla ki, kafası oldukça karışıktı.
Hem Menderes'in akıbetiyle tehdit ediyor hem de Menderes'i
asanlara manavın portakal bile satmadığını dile
getiriyordu. (Belki de kafası karışık değil de değişik bir
karakterdir, bilemiyorum.)
Ne kadar hazin ne kadar acıklı bir durum!
Daha dün "seçilmiş siyasi iktidara karşı darbe
yapacaklardı" iddiasıyla (Ergenekon diyerek, Balyoz
diyerek) bir yığın insanı Silivri'ye dolduran bu kafa şimdi kalkmış
seçilmiş siyasi iktidarı Menderes'in akıbetiyle tehdit
edebiliyor.
Kenan Evren'in bile gerisine düşen bu kafa bir de hiç utanmadan
demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyebiliyor!
Bütün bunları da Cumhuriyet büro şefi Can Dündar'a verdiği
söyleşide dile getiriyor ha!
O Can Dündar ki, CHP'li bir grup milletvekilinin yargıdaki
demokratik düzenlemeler üzerine taşlı sopalı isyan çağrısı yaptığı
dönemde, İnönü'nün, "Demokratik rejimi baskı rejimine
çevirirseniz ihtilal millet için meşru bir hak olur..."
şeklindeki sözünü Kılıçdaroğlu'na hatırlatmış, aldığı cevabı da
köşesine sitayişle taşımıştı.
Kılıçdaroğlu'nun cevabı da ne Cemal Hasan'ı ne de o savcıyı
aratacak düzeydeydi: "Evet aynı durum... Daha vahim...
Baskıya karşı direnmek haktır..."
27 Mayıs 1960'ta cunta, Kılıçdaroğlu'nun veciz ifadesiyle, "direnme
hakkını" kullanmış, dönemim başbakanı Menderes'i asmıştı.
Türkiye'nin yakın tarihi, bir yanıyla da bu tip "direnme hakkını"
kullanma tarihidir.
Gerekçeler muhteliftir elbette.
Evren'in 12 Eylül darbesinin gerekçesi "anarşi", 28
Şubatçıların "irtica", 17 Aralık'ın da "yolsuzluk"
olmuştur.
"Teknik nakavt" yanlısı bir rektör eskisi de,
"AK Parti yüzde 70 oy alırsa sokaklar kan gölüne
döner" diyerek adeta halka karşı "direnme
hakkını" dillendirmişti.
Bu kafanın "teknik nakavt" ettiği eski bir rektör
de vaktiyle, "99,9 oy alsanız da iktidar olamazsınız"
demişti.
Nasıl da örtüşüyorlar şimdi!
Hepsi birden "üst akıl" tarafından "hizmete" alınmış
gibi...
Hizmete alınanların tam listesini çıkarmak istiyorsanız, Sayın
Erdoğan'a karşı nerdeyse "kabalistik bir kin ve
nefretle" düşmanlık yapanlara bakmanız iktiza eder.
"Muhalif" ve "mülâaneci" takımı
keşke sevgili Çandar kadar açık sözlü olabilseydi.
Sayın Erdoğan'a, "iktidara gelmeyi ve iktidarda kalmayı
sadece Türkiye' deki sandık zannetmeyin" diyerek
"Neocon vesayetini" hatırlatmıştı hani.
Ne zaman mı?
17 Aralık darbe teşebbüsünden birkaç hafta evvel. Hem de Edelman ve
Wolfowitz'in hazırladığı malum rapordan hareketle.
Şayet muhaliflikle mankurtluğu karıştırmıyorsan hiç değilse şu
soruyu soracaksın arkadaş:
Dumanlı Ekrem'in arka kapısından girdiği HDPlilerle bir
kısım ulusalcıları, CHP'yle paralelci savcıları, Sözcü'yle Zaman'ı,
Taraf'la Cumhuriyet'i aynı hizaya sokan kim?