Tamam Salih'çiğim tabii haklısın; ama...
Öfkelenince kibir ve “ben yenilmem” duyguları aklını aştı, sezgileri gündüz uçan yarasa gibi kör oldu…
ADNAN BERK
OKAN
Sevgili Salih (Tuna);
Dünkü Yeni Şafak'ta "Kılıçdaroğlu'nun cemaati" başlığı altında yayımlanan makaleni okuyunca her zamanki gibi hem güldüm hem bilgilendim...
İlle de Başbakan Erdoğan'a "diktatör" diyenlerin (sen nezaketinden öyle demiyorsun ama olsun, ben diyeceğim) “cehaletleri” konusunda hemfikirim...
Hele bunu söyleyen profesyonel bir siyasetçi ise…
Yahu!..
Bugüne kadar sadece seçim kazanmış, hiçbir seçimi kaybetmediği için iktidarını yeni seçim galibine ya da galiplerine bırakma durumu yaşamamış bir siyasi lidere/başbakana “diktatör” demek, “politik ayıp” varsa eğer şu âlemde, o ayıpların en büyüğüdür…
Biliyorum, biliyorum; sen şimdi hemen atılıp, “onlar da utanma yok ki ayıp olsun” diyeceksin…
Ama deme be Salih…
O kadar da değildirler belki…
Yani en azından “hepsi” öyle değildir…
Hâsılı…
Başbakan Erdoğan'a "diktatör" demek, diktatörün ne demek olduğunu bilmemektir...
İyi ama Salih…
Başbakanımıza da hani, “çok sakin, sinirleri alınmış, öfke nedir bilmeyen, herkese karşı son derecede hoşgörülü (gerçi son birkaç gündür bayram niyetine midir nedir müthiş hoşgörülü ve keşke hep öyle olsa), rikkat-i kalp, vefalı, kibrin her türünden arınmış” falan denilebileceğini de sanmıyorum…
Yani…
Ve bence…
Ve hatta herkesçe öyle olmalı…
Erdoğan “diktatör” değil…
Öyle bir hevesinin olduğunu asla düşünmem bile…
Kabul…
Ama be sevgili Salih’çiğim;
Belki yetiştiği çevre…
Belki atalarının kanından asla eksik olmayan “kontrolsüz öfke” Başbakan Erdoğan’ı da aynen ataları gibi bir karaktere büründürmüyor mu sence de?..
“Sakin” desen Salih; ben bugüne kadar sakin halini (kürsülerden söz ediyorum) hiç görmedim…
“Sinirleri alınmış” ise sakın deme zira 62 yıllık hayatım boyunca çok lider tanıdım ama Erdoğan kadar sinirlerine hâkim olamayanını hiç görmedim…
En yiğit kardeşimizin bile dili “uğruna ölesim gelen Başbakanımız hiç öfkelenmez” sözünü söyleyemez..
Yahu zaten bir de “sakin, öfkesiz, hoşgörülü, rikkat-i kalp, vefalı, kibirsiz” olsa var ya hani eskilerin dediği “Allah her eve onun gibi damat nasip ede” misali…
Ama be Salih’çiğim;
Çok değil, “biraz hoşgörülü” olsaydı Gezi Parkı protestoları “beş-on gitar çalıp şarkı söyleyen, kitap okuyan arada bir de ‘biz parkımızı vermeyiz’ diye haykıran delikanlının üç-beş günü” olarak geçecekti tarihe…
Az biraz rikkat-i kalp olsaydı; bugün nüfusumuz “7 kişi daha fazla” olacaktı…
“Gözü çıkanlar görüyor, kolu kırılanlar yazıyor” olacaklardı…
Ekonomi elbette FED Başkanı’nın açıklamalarından etkilenecekti ama inan o etki “kiriş” değil, “teğet” etkisi olacaktı…
“Kibir” ve “vefa” konularına ise hiç girmek istemiyorum…
Zira…
Şahsen yaşadığım vefasızlığı anlatsam okuyanların yüreklerine iner…
Buna rağmen iyi yaptığı her şeye “evet” deyip destek verdiğimi de…
Tamam Salih’çiğim;
Tabii ki hiç kimsenin “eve damat” aradığı yok…
Elbette “başbakan” dediğin biraz “öfkeli, haşin, sert, kodu mu oturtan” olacak ama…
Bütün bunların yanında kalbi herkese karşı merhamet dolu olmayacak mı?..
“Vefa”nın sadece bir semt olduğunu mu sanacak?..
Kibirsiz olmak; iç politika icabı birkaç fukaranın evinde bağdaş kurup aynı tencereden yemek yemek mi?..
Yok be Salih…
Öyle değil…
Bak işte gördün…
Gezi Parkı Protestoları sürecinde “yanlış” davrandığını kendi milletvekillerinden oluşan ve hepsi de konularında uzman olan bilim insanları bile açıkladılar…
Kütahya Ak Parti Milletvekili İdris Bal’ın sevgili Başbakan’a olan bağlılığını, sadakatini, sevgisini inkâr edebilir misin?..
Tabi edemezsin…
Ama dinlediysen açıklamayı da Bal yaptı…
Tamam…
Onlar da “yakın çevre”yi hatalı buldular, “yanlış bilgilendirildi, yanlış yönlendirildi” dediler…
Ama be Salih;
her zaman dediğim gibi “Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek sezgi gücüne sahip başbakanı” Gezi Parkı protestoları sürecinde nasıl oldu da sezgilerinde yanıldı?..
Ben söyleyeyim:
Kibir yaptı…
Öfkelenince kibir ve “ben yenilmem” duyguları aklını aştı, sezgileri gündüz uçan yarasa gibi kör oldu…
Oysa en büyük meziyetlerinden biri karanlıkta bile her şeyi görebilmesiydi…
Yani Salih;
Erdoğan’a “diktatör” diyenlerin zekâlarının düşüklük seviyesi konusunda senden daha da kötümserim…
Ama…
“Ara kere kimi kere Sevgili Başbakan’ın zaaflarını da yazsanız hani” diyorum
İyilik etmiş olursunuz…
Asıl dostluğu o zaman gösterirsiniz…
Gözlerinden öperim…
Adnan
Adnanberkokan@gmail.com