Tabii ki onları İbrahim Karagül kovmadı ama...

Mısır’daki ilkel darbeyi ve darbecileri destekleyenler ise Başbakan Erdoğan’ın “tencere tava çalanları savcılığa şikâyet edin” çağrısını...

ADNAN BERK OKAN


Yakışmadı yani...

Yandaki makaleyi kişiliğine ve aynı görüşleri paylaşmasam da düşüncelerinde samimi olduğuna inandığım, yazımın başında tanımlamaya çalıştığım “asit kazanı” tanımlamasına asla uymayan Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün dünkü Yeni Şafak’ta “İç Savaş Çağrısı”başlığı altında yayımlanan makalesini okuduktan sonra yazmak ihtiyacını hissettim…

Yeni Şafak; tabii ki siyasi iktidardan taraf bir gazetedir ve bunun medya ahlâkı açısından hiçbir zararı yoktur…

Ancak…

Yeni Şafak (mutlaka) İbrahim Karagül hiç istemediği halde“taraf” olmaktan çıkıp “siyasi taraftar” olmaya doğru hızla koşuyor…

Sisi’nin halkın diğer yarısını sokaklara çağırmasının “iç savaş tahriki” olduğunu haklı olarak savunan İbrahim Karagül; o tatlı ve kırıcı, dökücü olmayan üslûbuyla “tencere tava çalan komşunuzu savcılığa şikâyet edin” diye “müzevircilik”öneren Başbakan’ı da eleştirebilmeliydi…

Hele; önce Kürşat Bumin’in, dün de Murat Menteş’in gazeteden koparılışı ya da kovuluşu, gerçekten “demokrat” olma mücadelesindeki gazetenin ve onun demokrat genel yayın yönetmeninin itibarını sarstı…

İbrahim Karagül’ün Murat Menteş’e “git” demediği gibi aksine gitmemesi konusunda ısrarcı olduğunu da biliyorum…

Ama…

İstiskalcilere karşı gösterdiği müsamaha İbrahim Karagül’ün temiz vicdanı hakkında tam bilgi sahibi olmayanları mutlaka şüpheye düşürecektir…

Bir çift sözüm de Salih Tuna veAli Bayramoğlu’na…

Siz ki Yeni Şafak’ın demokrat klavyelerisiniz…

Bu anti demokrat yazar kovdurmalarına ve kovmalarına nasıl sessiz kalabiliyorsunuz aklım almıyor… 

Bazı arkadaşların makalelerini okurken kendimi bir asit kazanına düşmüş gibi hissediyorum.

Neden mi?..

Çünkü öyle öfkeliler ki; o öfkeleri adeta asit olup sayfaya akıyor ve ekran asit kazanına dönüşüyor…

Biz gazeteciler samimi ve dürüst olmaktan başka alternatifi olmayan bir mesleğin mensuplarıyız…

Peki hepimiz bu iki kurala uyabiliyor muyuz?..

Hayır…

Daha doğrusu genelimiz uymuyor…

Aynı olay karşısında siyasi ideolojimize ve yanında durduğumuz siyasi tarafın çıkarlarına göre tavır alıyoruz…

Meselâ Mısır’daki askeri darbe…

Darbeci General Sisi, Mursi taraftarlarının halen süren direnişlerini kırmak için; Tahrir’de toplanıp Mursi yönetimini protesto ederek darbeyi davet edenlere, “siz de sokağa çıkın” diye çağrı yaptı…

Bizdeki hükümet yanlısı yazarların ( o konuda yazanların) hepsi aynı kanaatte birleşti:

“Sisi iç savaş çağrısı yapıyor”…

Oysa aynı meslektaşlarımızın Başbakan Erdoğan’ın, “tencere tava çalanları savcılığa şikâyet edin” diyerek; komşuyu komşuya düşman eden söyleminin “iç savaş çağrısı” olduğu konusunda tek lâf etmediler…

 

Geleyim diğer tarafa…

Mısır’daki ilkel darbeyi ve darbecileri destekleyenler ise Başbakan Erdoğan’ın “tencere tava çalanları savcılığa şikâyet edin” çağrısını “iç savaş tahriki” olarak tanımladılar…

Ama…

Sisi’nin Tahrir’de toplanıp Mursi yönetimini protesto ederek darbeyi davet edenlere, “siz de sokağa çıkın” davetini eleştiren tek cümle kurmadılar; tek kelime etmediler…

Oysa hem Erdoğan’ın tavsiyesi bir “iç savaş tahriki” kadar ağırdı, hem de Sisi’nin daveti iç savaşı tahrik ediyordu…

 

Ey güzel insanlar!..

Çürümüş bu gazetecilik ahlâkı ve ilkesizlikle hem medyanın bütünü, hem de bu meslektaşlarımızın taraf oldukları siyasi kurumu ve kişileri çürütüyor…

 

adnanberkokan@gmail.com