Sürtüşme Hükümet'in mi Hizmet'in mi işine yarar?

Aynı inanca sahip kişi ve kurumların maddi çıkarları için ilkelerden ve kişiliklerinden taviz vermelerini ahlâki bulmuyorum…

ADNAN BERK OKAN

Hükümet'e yakınlıktan öte, resmi yayın organı gibi yayın yapan gazetelerimizden biri Hükümet – Cemaat tartışmasıyla ilgili Başbakan’a verilen bir istihbarata dayanarak haber yapmıştı geçtiğimiz hafta…

İstihbaratı veren kişi/ler ya da kurum; Cemaat’in seçimlerdeki etkinliğinin % 1’i geçmeyeceğini bildirmiş Erdoğan’a.

Yani…

Cemaat’in talepleri tümüyle karşılanmamalıymış...

Yargı’da, Emniyet’te ve (Milli) Eğitimde daha fazla kadrolaşmalarına izin verilmemeli...

Bugüne kadar elde ettikleri kadro gücü de temizlenmeliymiş…

Cemaat tepki göstermeye devam etse bile önemsenmemeliymiş…

Yani...

Dershaneler kapatılmalı…

Yargı ve emniyetteki cemaatçi savcı, yargıç, polis müdürleri ve polisler temizlenmeliymiş…


Amman ha!..



Yine yanlış anlamayın sakın...

Bunları söyleyen (Bu aklı veren) ben değilim...

Bu aklı (Cemaat’in seçimlerde sadece % 1 etkisi olduğu bilgisine dayanarak) Başbakan’a kimin verdiğini, haberi yapan gazete de yazmıyor…

Ama…

Bu aklı veren kişi/ler veya kurum “Sayın Başbakan’ım bastırın; Esed en çok üç ay dayanabilir” diyen kişi/ler veya kurumsa eğer; Ak Parti’nin de Başbakan’ın da işi zor…

Malûmunuz...

"Esed en çok üç ay dayanabilir" istihbaratının üzerinden neredeyse üç yıl geçti...

Ama...

Esed
halâ Suriye'nin resmi, BM tarafından da kabul edilen Devlet Başkanı...


Yine medyamızda…



Başbakan
’a ve Cemaat’in tepe yönetimine akıl verenlerin sayısı çok fazla…

Beni üzen ise verilen akılların içinde “ilkeli olun, karakterinizden taviz vermeyin” diyenin "yok" denilecek kadar "az" oluşu…

Hemen hepsi aynı şeyi söylüyor:

“Akıllı olun… Birbirinize karşılıklı ve gerekli tavizleri verin… Siz kardeşsiniz... Düşmanlarınızı (keşke “rakiplerinizi” deseler) sevindirmeyin…”

Yani…

İki tarafın de en belirgin özelliği "Maneviyatçılıkları" olduğu halde “Maddeci” olmaları tavsiye ediliyor…

“Kişiliğinizden, kimliğinizden, ilkelerinizden, inançlarınızdan taviz verin ama sakın ola ekonomik çıkarlarınızdan taviz vermeyin…”

Dış politikada çok da ilkeli olunmasından taraf değilim…

Ama…

Aynı inanca sahip kişi ve kurumların maddi çıkarları için ilkelerden ve kişiliklerinden taviz vermelerini ahlâki bulmuyorum…

 

Demek istemem o ki…

Ak Parti iktidarının (Sosyal anlayışlarının değil icrai anlayışlarının) devamının ülkeye yararı olduğuna inananlardanım…

Hizmet Hareketi’nin ise hem İslâm dünyasına örnek olacak kadar aydınlık bir yüzü olduğunu…

Ve hem de…

Türkiye’yi dünyanın gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerinde kültürel etkinlik sahibi yaptığını düşünüyorum…

Ancak…

Eğer Ak Parti Hükümeti Cemaat’in Türkiye için gerçekten tehlikeli bir şekilde kadrolaştığına inanıyorsa ve elinde somut kanıtlar varsa asla taviz vermemeli…

Seçim kaybetme tehlikesi olsa da vermemeli…

Neden mi?..

Çünkü...




Hükümet'
in arkasında halkın oyları var....

Cemaat'in arkasında ise sadece bireysel sevgi ve saygı...

Ya da şöyle söyleyeyim:

Hükümet güvenoyunu demokrasimizin Kâbe'si Meclis'te milletin vekillerinden aldı...

Cemaat'in arkasında ise böyle bir güvenoyu yok...

Ama...

Müthiş bir inanç gurubu var...

Ancak unutulmasın ki; demokratik hukuk devletlerinde duygular değil oylar belirler iktidarı... 
 

Hizmet Hareketi’ne gelince…



Tarikatlara asla benzemeyen yapısıyla daha ziyade bir tür Sivil Toplum Örgütü gibi çalışan bu Hareket’in yönetiminin de (Bilhassa medyasının) Hükümet’e muhalefet etme konusunda “ilkeli” davranmasını istiyorum…

Başbakan Rusya dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada:

“Cemaat ne istemiş de geri çevirmişim” dedi…

Bu demektir ki, “bugüne kadar Cemaat önüme ne getirdi de geri gönderdim?”…

Yani…

“Dershanelerin kapatılması Cemaat’e karşı bir tavır değil; ortak akıl bunu gerektirdiği için dershaneleri kapatmakta kararlıyız”…

Yani…

“Cemaat ekonomik çıkarları zarar görecek diye bugüne kadar kendilerine yaptığım iyiliklere karşı nankör davranıyor... Bugüne kadar bütün taleplerini yerine getirdim”…

Başbakan’ın bu açıklamaları samimiyse; Cemaat medyası bundan böyle dershane konusunda daha olgun davranmalı…

Yok...

Eğer Başbakan’ın açıklamalarının samimi ve doğru olduğuna inanmıyorlarsa...

Başbakan
'ın dershaneleri somut ve ikna edici gerekçelerle değil de Cemaat'e zarar vermek amacıyla kapatmak istediğinden eminseler; “uzlaşma” adına (“uyum” rıza sonucudur, “uzlaşma” ise pazarlık sonucu) ilkesiz davranmamaları gerekir…

 

Ey güzel insanlar!..

Ben Hükümet ve Cemaat arasındaki sürtüşmenin hangi tarafa kaybettireceği veya kazandıracağıyla ilgili değilim…

Kimin kazanıp kimin kaybedeceğinden bana ne?..

Beni, iki tarafın sürtüşmesinde ülke ve halkın kaybetme tehlikesi olup olmadığı ilgilendiriyor…

Ki…

Gördüğüm kadarıyla hem ülke hem halk kaybediyor…

Ki…

Tahminime göre sürtüşme devam ederse kayıp giderek daha çok artacak…

Neden mi?..

Çünkü hem Hükümet hem de Cemaat “Güven” isimli o yüce kurumdan alıyor gücünü…

Sürtüşme her iki kurumun da güven kaybına sebep oluyor…

Bundan büyük tehlike olur mu?..

Hâsılı…

Sağlam karakterli insanlar ve kurumlar kararlarını çıkar hesabıyla değil ilkeleriyle verirler…

Bilmem anlatabildim mi?..

adnanberkokan@gmail.com