Suriye'de kanın durması için Ahmet Hakan planı!
Suriye için bir ihtimal daha var diyen Ahmet Hakan maddeler halinde kendi kendi formülünü özetledi.
Suriye'deki iç savaş Türkiye kamuoyunda da esaslı bir kamplaşma konusu olurken Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'dan 3. bir yol çağrısı geldi. Hakan, Türkiye'nin Suriye'de olanlara kayıtsız kalması gerektiği yönündeki görüş ile Türkiye'nin muhalifleri silahlandırması gerektiği görüşünü kıyasladığı yazısında kendi barış planını yazdı. Suriye için bir ihtimal daha var diyen Ahmet Hakan maddeler halinde kendi kendi formülünü özetledi.
İşte Hürriyet yazarının "Kanın durması için: Ahmet Hakan planı" başlıklı yazısı:
KAFAMI sağa çeviriyorum...
Duyduğum cümle şu:
“Yanı başımızda bir diktatör halkını katlederken Türkiye
tabii ki muhalifleri silahlandıracak.”
Kafamı sola çeviriyorum.
Şu cümleyi duyuyorum:
“Türkiye bu işe hiç bulaşmamalı, muhalifleri
silahlandırmamalı, emperyalizmin oyuncağı olmamalı.”
Duyduğum sadece bu iki cümledir.
“Üçüncü” cümle?
İşte o yok.
* * *
Oysa bir üçüncü cümle olmalı.
Mutlaka olmalı.
Çünkü...
- “Türkiye hiç bulaşmamalı” cümlesi
de...
- “Türkiye muhalifleri silahlandırmalı”
cümlesi de...
Şu anda Suriye’de yaşanan mezalime çare olamıyor.
* * *
Türkiye’nin Suriye’de olup bitenlere sessiz kalmasını talep etmek,
vicdanen kabul edilecek bir talep değildir.
Onu geçelim.
Ama Türkiye’nin Suriye’deki muhalifleri silahlandırıp cenk
meydanına sürmesine de gözümüz kapalı razı olamayız.
Çünkü...
- Muhaliflerin silahlandırılması demek, Esad rejiminin daha
da zorlanması demek...
- Esad rejiminin daha da zorlanması demek, daha da çok kan
dökülmesi demek...
Bu durumda “Tabii ki kan dökülecek, bu işler kolay
değil” denilebilir mi?
Akan kan, Esad rejimini çökertmek adına “ödenebilir bir
bedel” olarak görülebilir mi?
Bu vicdana sığar mı?
* * *
“Türkiye’nin planı” belli:
- Muhalifleri silahlandırmak.
- Çıkan çatışmayı izlemek...
- Halep’te, Şam’da taş üstünde taşın kalmayacağı bir süreci
gözlemlemek.
- Silahlı muhaliflerin galip gelmesini beklemek...
- Ve sonunda Esad’ın gittiğini, Suriye’nin özgürleştiğini
ilan etmek.
* * *
İşte söylüyorum:
- Bu plan, Esad’ın zulmünün ortaya çıkardığı tablodan çok
daha beter tablolara yol açar.
- Bu planın garantisi yoktur: Sonunda Esad devrilmeyebilir
de...
- Bu plan belirsiz bir zamana işaret etmektedir. Zamanı
yoktur. Esad’ın gidişi bir haftada da gerçekleşebilir, bir ayda da,
bir yılda da... Belki de beş yılda...
- Bu plan bedel ödemeyi göze almamış sıradan Suriye halkını,
bedel ödemeye zorlamaktadır. Ahali zorunlu olarak bir iç savaşın
içinde kalacaktır, kanı
dökülecektir.
- Bu plan Suriye içindeki etnik ve dinsel oluşumların işin
içine bodoslama girmesine yol açacak ve iç savaşın taraflarını
çeşitlendirecek bir plandır.
* * *
Oturduğumuz yerden, herhangi bir bedel ödemeden...
“Oh ne güzel! Türkiye muhalifleri silahlandırıyor! Esad’ın
sonu yakındır” falan diyerek vicdanımızı
rahatlatabiliriz.
Ama unutmayalım ki:
Olan Suriye halkına oluyor ve daha da olacak.
Biz vicdanımızı rahatlatırken bütün bedel Suriye halkına
ödetilecek.
* * *
Peki ne yapmalı?
- Yapılması gereken bıkmadan, usanmadan, inatla, ısrarla iç
savaşsız bir çözümü aramaktır.
- Zalim rejimi berhava etmek için uluslararası toplumu göreve
çağırmaktır.
- Yaptırımları artırmak, Esad’ı zorlamaktır.
- Suriye’de silahsız mücadeleyi öngören muhaliflere kulak
vermektir. Onların bastırılan sesinin çıkmasını sağlamaktır.
- Silahsız mücadeleyi öngören muhaliflerin “derhal
ateşkes” talebini iki tarafa da empoze etmektir.
- Kanın durmasını sağlamaktır.
Diyeceksiniz ki:
“İyi ama bunlar yapılırsa Esad durmaz, katliamlara devam
eder.”
Ben de derim ki:
“İyi de muhalifleri silahlandırarak ve iç savaş çıkararak
Esad’ın kan dökmesini mi önlemiş oluyorsunuz, yoksa ülke çapında
akan kanın daha da artmasına mı yol açmış
oluyorsunuz?”
Yazının tamamı için