Suriye ile savaşırsak neler olur?..
Yenemedikleri birini (o kişinin) en yakın dostlarıyla düşman edip birbirlerine kırdıranların çokluğunu göreceksiniz...
ADNAN BERK OKAN
Efendilerrrr!...
Biz kiiii…
Binnnn atlı akınlardaaaaa….
Çocuklar gibi şendikkkk…
Suriye ne ki?...
Bizzzzz….
Çocuklar gibi şenkennnnn….
Bin atlııııı….
Dev gibbiiiii…
Bir orduyu yendikkkkk……
Evet…
Kusura bakmasılar ama kimi meslektaşlarımız aynen bu moddalar…
Suriye ile savaşmazsak veya Suriye’de daha çok insanın ölmesi, öldürülmesi için ABD’yi ikna edemezsek; kıyametin kopacağını zannediyorlar…
Ya da Başbakan Erdoğan’ın “yenik” kabul edileceğini; bundan da bir başka gurup meslektaşımızın şehevi bir zevk alacağını düşünüyorlar…
Öyle olur mu bilmem…
Ama ben kendi adıma bu duruma asla Başbakan Erdoğan’ın “yenilgisi” olarak bakmam…
Aksine…
En değerli devlet insanlarının; ülkesinin, halkının huzuru, refahı, zenginliği, geleceği için gerektiğinde 180 derecede dönüş yapabilenler olduğunu bildiğim için; Erdoğan ve hükümetinin bu “Silahsız Operasyon”dan çok büyük siyasi kazanç elde edeceklerine inanıyorum…
Buyurun işte görün…
ABD – Rusya uzlaşması duyulur duyulmaz Dolar yeniden 2.—TL’nin altında…
Başbakan biraz daha gevşetse ipi; biraz daha “ABD – Rusya” uzlaşmasına destek verse; eminim yılsonunda MB Başkanı Başçı’nın 1 Dolar = 1.92 TL. tahmini de tutacak…
Bilhassa Dışişleri Bakanı Davutoğlu son günlerde bu iki müttefikimiz devletin Suriye konusundaki uzlaşmasını destekleyen tavır alırken Başbakan henüz tam bir destek vermiş değil…
Ama silahlı operasyonu da “olmazsa olmaz” görmüyor artık…
Sadece itiraz şerhleri koyuyor…
Buna rağmen…
Barış istediklerinden asla şüphe etmediğim etmek istemediğim kimi dostlar; Suriye’nin günlerce bombalanmasını isteyebiliyorlar…
Yani…
Bazı insanların ölmemesi için başka bazı insanların öldürülmesini isteyebiliyorlar…
Bu dostlara sesleniyorum:
Muhtemel bir Türkiye – Suriye savaşının sonunda neler olabileceğini de hiç düşündünüz mü?.
Ya da gözlerini kapatıp böyle bir ihtimali hayal ettiniz mi?...
Ben ettim…
Neler mi gördüm?..
Söyleyeyim:
Muhtemel bir Üçüncü Dünya Savaşı’nı…
Yani; dünyanın belli başlı devletlerinin günümüz silâhlarıyla katıldıkları bir büyük savaşı…
Kaç yıl sürer bilemem…
Ama…
Bu sefer fazla müttefikimizin olabileceğini de sanmıyorum…
Tek bildiğim ülkemizin dört bir yanının harap olacağı…
Milyonlarca insanımızın hayatlarını kaybedeceği…
Bir yandan düşmanların silahlı güçleriyle savaşırken, diğer yandan da salgın hastalıklarla mücadele edeceğimiz…
Bu savaşın galip taraflarından biri olabilir miyiz?..
Deyin ki olduk?...
Elimize ne geçecek?..
Sıfıra sıfır elde var sıfır…
Ya kaybedeceklerimiz?...
Milyonlarca can, milyarlarca dolar…
Beydaba’nın “Kelile ve Dimne” isimli eseri…
Fabl tarzında yazılmıştır bildiğiniz gibi…
İnsanlara, hayvanlar üzerinden hayat dersi verir…
O kitapta yer alan “Bir Derviş Masalı” başlığı altındaki öyküsünü okuyanlarınız hatırlayacaklardır…
Derviş yolda, birbirleriyle kıyasıya dövüşen iki inatçı keçi gördü. İkisi de kan revan içinde kalmışlardı. Bir de Tilki vardı hemen yanı başlarında, onların bu kan dökücü kavgalarını sessizce seyreden.
İşte o Tilki, kavgada iki inatçı keçiden dökülen kanları yalayarak karnını doyuruyor, kan ihtiyacını gideriyordu…
Yok yok…
İki inatçı keçiyi ve onlardan dökülen kanlarla beslenenin; kim ya da kimler olduğunu söylemeyeceğim…
Onu da siz bulun…
Efendim, efendim!..
Uymadı mı?..
Allah Allah…
Nesi uymadı?..
O halde “Acıklı bir deve masalı” isimli öyküyü hatırlatayım kısaca…
Münafıklar…
Aç iken özgür bırakılan ve ormanda kendi başının çaresine bakarak sağlığına kavuşan semiz bir deve, ormanlar kralı Aslan’la tanıştırılır ve dost olurlar…
Beydaba öyküsünde, bu sağlıklı ve masallarda anlatılandan çok daha akıllı olan Deve ile ormanlar kralı Aslan’ın nasıl da birbirlerine düşürüldüğünü anlatır…
Münafıkları tanıtır bizlere…
Aslan’la Deve’nin birbirlerine karşı verdikleri sadakat sözünün ve aralarındaki güçlü işbirliğinin nasıl kıskanıldığını; arada lâf taşıyan münafıkların, “dost olmaları gereken” bu ikisini nasıl birbirine düşürüp, savaşa tutuşturduklarını aktarır…
Tabii; ikisinin de bu savaşta ne hale geldiklerini de…
“Aslan kim?.. Deve kim” mi?..
Efendim ben Deve ile Aslan’ın kim olduğunu da bilemem…
Bilsem de söyleyemem…
Ama derim ki:
Önce tarih bilgilerinizi tazeleyin…
Eğer tanışıyorsanız (!) Makyavel isimli filozofun(!) söylediklerini hatırlayın…
Hatta çevrenize bakın…
Yenemedikleri birini (o kişinin) en yakın dostlarıyla düşman edip birbirlerine kırdıranların çokluğunu göreceksiniz...
İki inatçı keçiden dökülen kanı yalayarak karnını doyuran kurnaz tilkileri…
İki dostu birbirine kırdırıp aradan sıyrılarak ganimet toplayan çakalları...
adnanberkokan@gmail.com