Süleyman Özışık'tan flaş AYM iddiası; O dosya neden saklandı?
Türkiye yazarı Süleyman Özışık, Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan'ın tahliye kararlarının perde arkasını kaleme aldı.
Türkiye yazarı Süleyman Özışık'tan bomba Anayasa Mahkemesi
iddiası geldi.
Süleyman Özışık, Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini aştığını
belirterek "Eğer bundan böyle Anayasa Mahkemesi tahliye kararı
alacaksa, o zaman yerel mahkemelere ve Yargıtay'a ne gerek var?
Kapatalım ve tüm yetkiyi AYM üyelerine verelim, olsun bitsin!"
dedi?
Süleyman Özışık, Anayasa Mahkemesi'ne "Hak ihlali var" şeklinde
rapor hazırlayan Hüseyin Turan, hakkında FETÖ'den soruşturma
açıldığını ve dosyanın HSK'da olduğunu belirterek "Hakkında FETÖ
iddiası olan birinden FETÖ'ye ait bir dava için rapor
isteyeceksiniz, bu nasıl bir rezalettir?" sorusunu yöneltti.
İşte Süleyman Özışık'ın bugünkü yazısından bir bölüm:
O raportör hakkındaki dosya neden saklandı?
Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili
verdiği karar hepimizin malumu. Herkes, yerel mahkemenin bu karara
uyup uymayacağını tartışıyor.
Hukukçu olmadığım için bugüne kadar hukuki kararlara pek girmedim.
Ancak durum bu kez biraz farklı görünüyor.
Meselenin “skandal” boyutuna geçmeden önce, kendimize şu soruyu
soralım istiyorum:
“Anayasa Mahkemesi'nin herhangi bir davada hak ihlalini gerekçe
göstererek tahliye kararı verme yetkisi var mı?"
Yasa ve kanunlara göre bu sorunun cevabı belli…
Yok!
Anayasa Mahkemesi kanun ve iç tüzüğüne göre ‘ihlal’ kararı
verirken tahliyeye hükmetmiyor. Zaten böyle bir yetkisi de görevi
de bulunmuyor.
Üç tutuklu gazeteci kararında ve daha önce verilen yüzlerce hak
ihlali kararında olduğu gibi Anayasa Mahkemesi “hak ihlali” tespiti
yaparsa ancak şu kararları alabiliyor.
1- Maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmediyor.
2- Dosyayı yerel mahkemeye gönderip “Hak ihlalini ortadan kaldırın”
diyor.
3- Ya da yeniden yargılamaya karar verilmesine hükmediyor.
Gelin bir örnek üzerinden meseleyi biraz daha açalım.
Diyelim ki herhangi bir cezaevinde işkence olayı yaşandı.
İşkenceye maruz kalan kişi "hak ihlali" talebiyle Anayasa
Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme burada nasıl bir karar alabilir?
Hak ihlalinin tespitine ve işkence gören kişiye tazminat ödenmesine
mi? Yoksa kişinin direkt olarak tahliyesine mi?
Sanırım birincisi değil mi?
Sorun da burada zaten…
Mahkeme alınan son kararda kişinin suçuna, kaçıp kaçmayacağına ve
delilleri karartıp karartmayacağına bakmaksızın tahliyesine
hükmediyor.
Yüksek ihtimaldir ki bu kişiler de tıpkı Can Dündar ve diğer firari
FETÖ’cüler gibi yurt dışına kaçacak.
Peki Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? “Ben serbest bırakılmasına
karar verdim ama sen kaçmasına izin verme” diyor. Bir başka deyişle
tavşana “kaç”, tazıya “tut” diyor.
Böyle bir komedi olabilir mi?
Eğer bundan böyle Anayasa Mahkemesi tahliye kararı alacaksa, o
zaman yerel mahkemelere ve Yargıtay'a ne gerek var? Kapatalım ve
tüm yetkiyi AYM üyelerine verelim, olsun bitsin!
Neyse...
Şimdi bu meseleyi geçelim ve “skandal” bilgiyi verelim.
Konu günlerdir enine boyuna tartışılıyor ancak, üzerinde pek
durulmayan, ya da gözden kaçan bir konu var.
O da şu:
Anayasa Mahkemesi, Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili karar
vermeden önce çok ilginç bir çalışmaya imza atıyor.
Belki de bir ilk...
Dava o kadar ehemmiyetle ele alınıyor ki dosyaları incelemek için
bir değil, iki raportör görevlendiriliyor. Bir raportör “İhlal var”
diye rapor hazırlarken, diğer raportör “İhlal yok” sonucuna
ulaşıyor. Mahkeme iki raporu aynı anda değerlendirip nihai kararını
açıklıyor.
Asıl ilginçlik bundan sonrasında...
Mahkeme'nin görevlendirdiği raportörlerden birinin adı Hüseyin
Turan. Turan, dosyaları inceledikten sonra, "Hak ihlali var"
sonucuna ulaşıyor.
Ancak ortada olan ve kimsenin görmediği, konuşmak istemediği bir
dosya daha var. O da raportörün bizzat kendisi hakkında hazırlanan
dosya...
Kafanızı daha fazla karıştırmadan kısa şekilde anlatayım en
iyisi...
Anayasa Mahkemesi'nin FETÖ davasıyla ilgili görevlendirdiği
raportör Hüseyin Turan hakkında çok önceden hazırlanan bir dosya
var.
Hem de FETÖ'den!..
"İhraç istemiyle" hazırlanan dosya bundan birkaç ay önce HSK'ya
gönderildi ve hâlâ işlem görmeyi bekliyor.
Yani şu rezilliğe bakar mısınız Allah aşkına!
Siz, FETÖ terör örgütüne mensubiyetle yargılanan kişilerle ilgili
bir rapor isteyeceksiniz.
Kimden?
FETÖ terör örgütüyle ilişkisi olduğu şüphesiyle hakkında dosya
hazırlanan birinden!
Bu nasıl bir rezalettir?
Süleyman Özışık'ın yazısının tamamı için tıklayın