Süleyman Özışık karanlıkla kavga ederken pek çoğu...
Süleyman Özışık, darbe girişiminin yaralarını sarabilmek için sadece elini değil bütün bedenini taşın altına sokanlardan…
GAZETECİLER.COM - ÖZEL
ANALİZ
YAKUP
MURAT
Siyaset dünyasından biri,
internethaber.com
Süleyman Özışık’ı
arayıp son günlerdeki akılcı yazılarından dolayı
eleştiriyor…
"Neden yapıyorsun bunu?"
diye sorduktan sonra devam ediyor...
"Yukarıdakiler, senin günlerdir yazdığın isimlerin ne yaptığını bilmiyor mu sanıyorsun? Davayı savunuyormuş gibi görünen gazeteciler bu konulara bulaşmıyorken, sen niye yazıyor ve kendini hedef haline getiriyorsun? Sana mı kaldı bütün bunları yazmak, sen mi düzelteceksin her şeyi?"…
* * *
Süleyman Özışık,
köşesinde adeta isyan ediyor bu
“sana mı kaldı?”
vurdumduymazlığına…
Ömer Halisdemir’in
de
“Bana mı kaldı, ben mi bu ülkeyi kurtaracağım"
demeden ve bir saniye tereddüt etmeden hayatını feda ettiğini
hatırlatıyor…
248 şehidimizin,
"Bize mi kaldı ülkeyi kurtarmak?"
demediği için demokrasimizin kurtulduğuna dikkat
çekiyor…
Ve…
“Ya Recep Tayyip Erdoğan?”
diye sorup şöyle diyor:
“15 yıl içinde kaç kez ölümle burun buruna geldi, kaç kez? Kaç kez
sırtından hançerlendi de ‘Ben bu yoldan dönmem’ dedi. ‘Bana mı
kaldı bu ülkeyi kurtarmak’ deseydi, halimiz nice olurdu hiç
düşündünüz mü?”…
* * *
Özışık’ın yazısının bitirdikten sonra bir süre düşündüm…
Ve…
Az sonra okuyacaklarınızı yazmaya başladım…
* * *
Elektrikleriniz kesildiğinde ne yapıyorsunuz?..
Dağıtım şirketlerine
küfür
ve
hakaretler
yağdırmaya mı başlıyorsunuz?..
Yoksa yerinizden kalkıp aydınlanmak için bir çözüm mü
arıyorsunuz?..
Bu soruyu neden mi sordum?..
Söyleyeyim…
* * *
Sayın
Cumhurbaşkanı’nı,
Sayın
Başbakanı
ve
Ak Parti hükümetini
savunuyormuş gibi görünen gazeteciler
“Bitmeyen senfoni”
gibi bitmeyen bir
“FETÖ lanetlemesi”
yapıyorlar…
FETÖcü darbecilerle onlara yardım ve yataklık edenlere her türlü küfür eşliğinde hakaret ediyorlar…
Kabul…
Etsinler ama…
Bu lânetlemeler arasında darbe girişiminin yaralarını sarabilmek
için de bir şeyler yapsınlar yani…
Muhtemel haksızlıklara hukuksuzluklara da karşı
dursunlar…
Ülkemizin ve halkımızın geleceği, refahı, güveni, huzurunu,
particiliğin ve bencil hesapçılığın önüne koysunlar…
Ama hayır…
O arkadaşlar sadece karanlıkla kavga ediyorlar…
Ortamı aydınlatmak ya akıllarına gelmiyor ya da işlerine…
* * *
Karanlığa düştüğümüzde elindeki imkânlarla ortalığı aydınlatmak yerine karanlıkla kavga edenleri gördükçe; “Cinayete kurban gitmiş birinin cenazesinde en çok ağlayan kimse, katil de odur” diye mırıldanıp duruyorum içimden…
Ve…
Bu zahiri FETÖ düşmanlarının samimiyetlerinden şüphe ediyor,
“Kim ki bu FETÖcülere sadece küfür ve hakaret ediyor; en azılı FETÖcü odur” diye düşünüyorum…
* * *
Kurunun yanında yaş da yanmasın diye…
Halkımız devletine olan güvenini kaybetmesin diye…
Milyonlarca kamu görevlisinin “Ya düşmanlarımdan biri beni de ‘FETÖcü’ diye ihbar ederse?” kuşkusuyla uykuları kaçmasın diye Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız da FETÖcü tasfiyesi sırasında “at izi it izine karışmasın” diye emniyeti ve yargıyı uyarıyor…
Ama…
Kimi sözde demokrat ve sözde Ak Partili yazarlar ise ilk gençliğinde göz koyduğu kızı kapan delikanlılık arkadaşından intikam almak için bile olsa “O FETÖcünün tekidir” diye ihbarda bulunuyor…
Köşelerde normalleşmemiz için neler yapılması gerektiğini
yazanların sayısı çok az…
Ama…
Muhbirlerin…
İntikam heveslilerinin…
Nefret kumkumalarının sayısı mebzul…
* * *
Bence…
Sürekli
“kahrolsun FETÖ!”
diye bağıranlar…
Klavyelerinden
“İblis Feto, Fetocuları yakın, yıkın, silin, süpürün”
kanları damlayanlar Sayın
Cumhurbaşkanı’na,
Sayın
Başbakan’a
ve
Ak Partili bakanlara
çok büyük zarar veriyorlar…
Kamuoyu, bu arkadaşların Sayın
Cumhurbaşkanı’na,
Sayın
Başbakan’a
ve
Ak Partili
bakanlara yakın olduğunu varsayarak; yapılan haksızlıkların da
onların emirlerinden kaynaklandığını düşünüyor…
Oysa…
Sayın
Cumhurbaşkanı’na,
Sayın
Başbakan’a
ve
Ak Partili bakanlara
en büyük ve en değerli yardımı ise akılcı, gücünü vicdanlarından alan yazılar yazma cesaretini gösteren Süleyman Özışık gibi meslektaşlarımız yapıyorlar…
* * *
Hâsılı…
Süleyman Özışık,
darbe girişiminin yaralarını sarabilmek için sadece elini değil
bütün bedenini taşın altına sokanlardan…
Muhtemel haksızlıklara hukuksuzluklara karşı
duranlardan…
Ülkemizin ve halkımızın geleceğini, refahını, güvenini, huzurunu particiliğin ve bencil hesapçılığın önüne koyanlardan…
Yani…
Elektrikler kesildiğinde karanlıkla ve dağıtım şirketiyle kavga
etmiyor
Özışık…
O karanlıkta yerinden kalkıyor…
Mobil telefonu veya ışıldak ya da bir mumla ortalığı aydınlatmayı
tercih ediyor…
Çok da iyi yapıyor…
Tebrikler Süleyman Özışık…
Ülkemizin, karanlıkla kavga edip ışığı yakmayı akıl edemeyenlere değil…
Her şeyi göze alarak ortamı aydınlatanlara ihtiyacı var…
* * *
NOT:
Unutmayalım ki…
Hayatları boyunca haklının değil de sadece güçlünün yanında durarak “kazananlar” önünde sonunda kaybedeceklerdir…
Tıpkı…
FETÖ’yü en büyük güç zannedip ona övgüler düzdükten sonra kaybettiğini anlayınca taraf değiştirenlerin kaybettikleri gibi…
Süleyman Özışık gibi halkın, hakkın, adaletin ve meşru devletin yanında duranlar ise Sayın Erdoğan gibi kazanacaklardır…