Suçluyorsan, suçlanmayı hazmedeceksin arkadaş…
Sen birisini suçluyor (Hele yargıya intikal etmiş bir dava ise), suçlanmasına imkân veriyorsan suçlanmayı da göze alacaksın…
ADNAN BERK
OKAN
Gazetecilik ve bilhassa televizyon gazeteciliği
bitti…
Hele “Araştırmacı Televizyon Gazeteciliği” sizlere ömür…
Çöküşün son örneğini A Haber’de izledik…
Nasıl mı?..
Anlatayım:
Deşifre Programı’nın sunucusu
Mehmet Ali Önel, işadamı ve medya eski patronu
Korkmaz Yiğit’i gıyabında hem kendi suçluyor hem
de matbaa sahibi Doğan Kasadol isimli bir başka
işadamının suçlamasına izin veriyordu…
Ya da şöyle söyleyeyim…
Doğan Kasadol savcı; Mehmet ali Önel de yargıç rolüne bürünmüşler; savunmasını almadan Korkmaz Yiğit’i mahkûm ediyorlardı…
Hâsılı…
Korkmaz Yiğit programı izleyenlere “Lanet, on para etmez, dolandırıcı” bir işadamı olarak tanıtılıyordu…
Eğer birilerini suçluyor ya da suçlanmasına çanak tutuyorsan; sen de suçlanmayı göze alacaksın… “Ama beni suçlayan yalan söylüyor” diyemezsin… Senin doğru söylediğinin kanıtı ne?.. Yani… Sen birisini suçluyor (Hele yargıya intikal etmiş bir dava ise), suçlanmasına imkân veriyorsan suçlanmayı da göze alacaksın… Ya da kimseyi suçlamayacaksın… Kanunlar bir yayında adı geçen kişiye savunma hakkı neden veriyor Mehmet Ali?.. İşte bunun için… Suçlanırsa kendisini savunabilsin diye… Suçladığın ve suçlanmasına imkân verdiğin birini kanunlar emrettiği için konuk alacaksan, ona büyük bir hediye sunmuş gibi “bak işte sana kendini savunma hakkı verdim” demeyeceksin… Zira… O imkânı veren sen değilsin… Yargı veriyor o hakkı o kişiye… Sen sadece “yasalara uyuyorum” diyebilirsin… Yani… Sunduğun bir televizyon programında suçladığın ve suçlanmasına çanak tuttuğun bir yurttaş, kanunlar emrettiği için programına konuk olduğunda ona “sen benim konuğumu suçluyorsun bunu yapamazsın edepsiz” diyemezsin… |
Ertesi gün Korkmaz Yiğit’le iş bağlantısı yapmaya hazırlanan biri programı dinliyorsa eğer hemen telefonu açıp Korkmaz Yiğit’e “ben seninle iş yapmaktan vazgeçtim kardeşim” deme noktasına gelirdi yani…
Haliyle ve yasal hakkı olduğu için Korkmaz Yiğit cevap hakkını kullanmak istedi…
Basın kanunu gereği Önel, Yiğit’in yayına telefonla bağlanmasına imkân verdi…
Haliyle kendisini savunmaya başladı Yiğit…
Bu arada savcı rolünü oynayan Kasadol için bazı iddialarda bulundu…
“Elimde belge var” dedi…
Peki var mıydı?..
Bilemiyorum…
Zira…
Korkmaz Yiğit stüdyoda değildi…
Elinde belge olabilirdi de olmayabilirdi de…
Ama…
Etik olarak Yiğit’in “Elimde belge var” demesi yanlıştı…
Bir "Ama" daha...
Mehmet Ali Günel ve Doğan
Kasadol’un; öldüresiye suçladıkları savunmasız birini yüz
binlerce izleyicinin huzurunda itibarsızlaştırmak amacıyla yargısız
mahkûm etmeleri de en az Yiğit’in gösteremeyeceğini bildiği halde
“elimde belgem var” demesi kadar yanlıştı ve
etik değildi…
Bir başka yanlış…
Korkmaz Yiğit’in “Olay yargıya intikal etti” demesine rağmen Önel’in suçlamalarını sürdürmesiydi…
Bunun üzerine
Yiğit, kendisini
suçlayan Kasadol’u suçladığında Önel
öfkelendi...
"Ben sizi Kasatoğlu’nu suçlayın diye
buraya çıkarmadım. Lütfen kendinizi savunun”
dedi…
Ve… En fenası…
O öfkeyle, suçlandığı için kendini savunan Korkmaz Yiğit’i azarlaması; “Siz haddinizi aşıyorsunuz. Ben sizi yayından alıyorum. Kesin lütfen sesini… Bir gazeteci olarak söz hakkı tanıdık. Cevap hakkınızı kullanın, sataşmalar, terbiyesizlikler yok öyle” diyerek telefonu yüzüne kapatışıydı…
İşte bu nedenle “gazetecilik bitti” diyorum ya…
Kimi meslektaşlarım (Ki çoğunluğu aynı) kendilerini “yarı tanrı” gibi görüyorlar…
Kendilerinde herkesi hem de gıyaplarında suçlamaya hakları olduğuna inanıyorlar…
Ama…
Suçlananlar savunma yapmak için programa katılıp da kendilerini suçlayanları suçladıklarında; işte o zaman ne meslek ahlâkı kalıyor ne sükûnet…
Sevgili Önel…
Ya böylesi programlar hiç yapma…
Ya da yapacaksan eğer meslek ahlâkını ayaklar altına alma…