Star yazarından Cübbeli'ye satranç ayarı
Star yazarı Lütfü Oflaz, Cübbeli Ahmet Hoca'nın satrançı günah olarak nitelendiren sözlerine tepki gösterdi.
Star yazarı Lütfü
Oflaz, kamuoyunda “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut
Ünlü’nün, “Satranç oynamaktansa ateşi tutmak daha hayırlı.
Oynayanlar lanetlenmiştir. Bu oyunları oynayacağınıza elinize
tesbih alın, sübhanallah çekin” ifadesiyle ilgili olarak "Bu kaba
softa, ham yobazların yaptıkları yetmedi mi? Şimdi de sıra
beyinsel, bilimsel, sanatsal olan her şeye 'Caiz değildir;
günahtır' deyip Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmeye mi geldi?"
dedi.
Lütfü Oflaz'ın "Her şeye “Günah” dediler, Osmanlı’yı çökerttiler!"
başlığıyla yayımlanan (5 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Satranç nedir?
Satranç zekâ oyunudur; bir bakıma beyin jimnastiğidir.
Satranç oynamak beyni geliştirir.
Satranç beyni gelişmişler içindir.
Beyni gelişmemişlere, hele de beyinsizlere göre değildir!
Satranç deyince akla ilk bunlar gelir.
Peki Cüppeli Ahmet Hoca deyince akla ilk ne
gelir?
Cehennemde yanmayan ya da yakmayan kefen pazarlamacılığı
gelir!
Cemaatine “Göz zinasından bile uzak durun; günaha girmeyin”
demesine rağmen, çırılçıplak kadınlarla dolu Malta adasındaki
plajda jetsikinin üzerinde keyif yapan adem gelir.
İşte bu adem şimdi kalkmış “Satranç caiz değildir;
günahtır” diyor.
Zekâ oyunu, beyin oyunu olan satranç Cüppeli Ahmet Hoca’yı rahatsız
ediyor.
Bu da tıpkı Osmanlı döneminde “Matbaa caiz değildir;
günahtır” diyen gericilere benziyor.
Nedense bu gericileri satranç gibi, matbaa gibi beyinle, bilimle,
ilimle ilgili şeyler rahatsız ediyor.
Ve maalesef Müslüman alemini beyinsel gelişmeden, bilimden,
ilimden rahatsız olan bu kaba softa, ham yobaz zihniyet
yönlendiriyor.
Onun içindir ki dünyada 63 devletten ve 1 milyar 600 milyon
nüfustan oluşan Müslüman aleminin toplam üretimi, 80 milyonluk
Almanya’nın üretimini bile bulmuyor.
Onun içindir ki insanlığa hizmet eden icatları, ilaçları, kısacası
hayatımızı kolaylaştıran, hayatımıza hayat katan her şeyi
bulanların içinde Müslümanların adı sanı geçmiyor.
Buluşlarıyla insanlığa hizmet edenler arasında Hıristiyanlar var;
Yahudiler var; Ateistler var; Budistler var; Şintoistler var; var
oğlu var; ama Müslümanları ara ki bulasın.
Gerçek şu ki, Müslüman ülkelerde günde beş vakit camiye gidilir;
ama yılda bir vakit kütüphaneye gidilmez.
Din adamları cemaate “Günde beş vakit camiye gidin; ama hiç değilse
haftada bir vakit de kütüphaneye gidin” demez.
Din adamları cemaate “Kur’an’ı okuyun; ama bilimsel, ilimsel
kitapları da okuyun; edebiyatla, sanatla ilgili kitapları da
okuyun” demez.
Amerika’sından Avrupa’sına, Avrupa’sından Japonya’sına
kadar en çok kitap okuyan, en çok gazete dergi okuyan insanların
ülkeleri dünyanın en gelişmiş ülkeleridir.
İbadethaneye gittiği gibi kütüphaneye de giden insanların ülkeleri
dünyanın en ileri ülkeleridir.
Bilimin, ilimin, sanatın yol göstericiliğine inanan insanların
ülkeleri uzaya gitmişlerdir.
Aklını kullanan, beynini çalıştıran insanların ülkeleri, bunu
yapmayan insanların ülkelerini fersah fersah geçmişlerdir.
Oysa İslam için “akıl dini” denir.
Okuyup araştırarak aklını kullanmayacaksan, beynini
çalıştırmayacaksan, sana beyin ne gerekir?
Kullanmadığın, çalıştırmadığın beyin, kafanın içinde boşu
boşuna taşıdığın bir yük gibidir!
Aklı çalıştıran, beyni çalıştıran beyinsel, bilimsel, ilimsel,
sanatsal her şeye “Caiz değildir; günahtır” diyenlerin durumu tam
da böyledir.
Nitekim bunlar “Matbaa caiz değildir; günahtır” diyerek matbaanın
Osmanlı’ya gelişini engelleyip geciktirdiler.
Osmanlı’nın bilimde, ilimde gelişmesine takozluk ettiler.
Osmanlı’yı geriletip çökerttiler.
Bu kaba softa, ham yobazların yaptıkları yetmedi mi?
Şimdi de sıra beyinsel, bilimsel, sanatsal olan her şeye
“Caiz değildir; günahtır” deyip Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmeye
mi geldi?