Star yazarı ve Sözcü yazarı bakın nasıl dertleşmiş?
Star yazarı Lütfü Oflaz ve Sözcü yazarı Can Ataklı bir araya gelerek hem sohbet etti hem dertleşti. Neler konuştuklarını bugün Can Ataklı köşesine taşıdı. Konu ise medya sakinlerini oldukça yakından ilgilendiriyor.
Can Ataklı bugün köşesinden Lütfü Oflaz'ın başlattığı "Vicdan hareketi"ni yazdı. Lütfü Oflaz'ın vicdana, hoşgörü, sevgi ve akıla çağıran bu hareketi son dönemde birbirini sürekli "hain, ajan" ilan eden bir medya mahallesinde bakalım nasıl yankı bulacak?
Can Ataklı, Oflaz'ın bu hareketine bayılmış. Köşesinde medyayı da içine alan ayrışmacı dil üzerine neler konuştukları anlatmış.
İŞTE CAN ATAKLI'NIN BUGÜNKÜ YAZISI
Çok uzun yıllardır tanıdığım, yazar ve aktivist Lütfü Oflaz bir
süredir fikir ve isim babası olduğu “vicdan hareketi”ne öncülük
ediyor. 12 Eylül askeri darbesine ilk karşı çıkan, tankların önünde
duran ve darbecilerin yargıladığı ilk yazar olan Lütfü Oflaz daha
sonraki yıllarda “Yeryüzü sağlıkçıları” “Yeryüzü Evleri”
projelerine de imza atmış, bu sosyal projeler on binlerce kişiye
ulaşmış ve çok yararlı olmuştu.
Sanıyorum kamuoyunun Lütfü Oflaz'ın isim ve fikir babalığını
yaptığı projeler içinde en çok bildiği “Yeryüzü
Sofraları”dır.
Beş yıldızlı otellerde verilen pahalı iftarlara karşı çıkan Oflaz,
bu otellerin hemen karşısında yere serilen gazete kâğıtları
üzerinde yapılan iftarlarla büyük ilgi çekmişti. “Yeryüzü
sofraları” bir süre sonra “Gezi direnişinin” de simgelerinden biri
olmuş, Ramazan ayı boyunca İstiklal Caddesi'nde yerlere kurulan
sofralarda on binlerce kişi iftar yapmıştı.
Şu anda Star Gazetesi'nde yazan Lütfü Oflaz'la geçen hafta
buluşup hem sohbet ettik hem dertleştik. Oflaz'a bir
süredir medyada da yer bulan “Vicdan hareketi”ni
sordum. “Ülkemizi kamplara bölmek istiyorlar, oysa benim için
vicdandan başka kamp yoktur” dedikten sonra ekledi “Sevgiyi
paylaşmalıyız, sevgiyi çoğaltırsak acıları da azaltırız.”
Kendilerini belli kampların militanları olarak görenlerin
dillerinin çok bozulduğunu belirten Oflaz “Hain, ajan,
darbeci, terörist lafları neredeyse günlük konuşmaların ayrılmaz
parçası oldu. Oysa birbirimizi anlamak, karşılıklı hakaretler
yağdırmak yerine önce sorunu ortaya koyup buna çözümler aramak
zorundayız” diyerek şöyle devam etti;
“Bireylerin değil toplumun önde olduğu bir ortam yaratmak
zorundayız. Toplumun temeli vicdan ve adalettir. Bunları bir kenara
bıraktığımız zaman hiçbir sorunu çözemeyiz. O halde hepimiz
elbirliği yaparak önce bu çirkin dilden kurtulmalı sonra da
birbirimizi dinleme kültürü öğrenmeliyiz.”
Lütfü Oflaz'la konuşurken özellikle referanduma giden süreçte medya
ve sosyal medya üzerinden yürütülen linç kampanyalarının, işaret
parmağını sallayarak yapılan hakaret ve tehditlerin toplumda da
tedirginlik yarattığını söyledim ve ekledim;
“Söylediklerine aynen katılıyorum. Bir vicdan hareketi ve
adaletli toplum yaratmak için üzerimize düşen her şeyi yapmalıyız.
Bu uğurda kendi fikir ve görüşlerimizi elbette muhafaza ederek ama
ortak çözümler üretebilmek için sürekli diyalog içinde olmamız
gerekiyor.”
Lütfü Oflaz'la hayli uzun sohbet ettik. Ayrılırken daha sık bir
araya gelmeye ve vicdan hareketini daha da yaygınlaştırmaya karar
verdik. Referanduma kadar çok olumlu bir sonuç alabilir miyiz
bilemiyorum ancak referandumdan sonra sağduyulu herkesin vicdan ve
adalet konusunda bir uyanış içinde olacağını ve ellerini taşın
altına sokacağına inanıyorum.