Soru sorulmayan gazetecilik dönemi!
"Sadece uçağa binenlerin değil, genel olarak gazetecilerin soru soramadığı bir dönemden geçiyor Türkiye'de gazetecilik."
Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, köşesinde "Başbakan
Erdoğan'ın uçağındaki gazetecileri" yazdı. Artık farklı isimlerin
hiç birinin uçağa alınmadığını, her yolculuğa aynı isimlerin
gittiğini, onların da Başbakan'a soru sormak yerine Başbakan ile
aynı dili kullandıklarını yazan Bildirici, "Sadece uçağa
binenlerin değil, genel olarak gazetecilerin soru soramadığı bir
dönemden geçiyor Türkiye'de gazetecilik." yorumunu
yaptı.
İşte Bildirici'nin köşesine taşıdığı o gazeteciler:
"BAŞBAKAN Erdoğan'ın gazetecilerle uçak muhabbetleri iyiden iyiye güdükleşti. Her şeye rağmen gazetecilik yapmaya çalışan gazete ve gazetecilerin yıllar içinde elenmesinin doğal sonucu bu.
Artık o uçağa binebilecek gazetecilerin isimleri neredeyse
sabit. Kimi medya kuruluşlarının temsilcileri uçağın değişmez
"davetli"leri haline geldi. O gazetecilerin bu ülkenin başbakanı
ile saatler süren sohbetlerinden okurların merak ettiği sorulara
yanıtlar çıkmayacağını, gelişmelerin perde arkasının
didiklenmeyeceğini peşinen biliyoruz.
Erdoğan'ın Köln dönüşündeki uçak sohbetinden farklı bir soru yanıt,
bir gazetecilik pırıltısı çıkacağını da ummuyordum doğrusu.
(...)
26 Mayıs'ta gazeteleri merakla açtım. Erdoğan'ın uçağına
Sabah, Akşam, Yeni Şafak, Star, Türkiye ve Akit'ten temsilci ya da
yazarlar alınmıştı. Hepsinin yazdıklarını taradım, sohbet
etmişler ama gündemin can alıcı sorularını sormamışlardı.
Tekmelemeden, tokat atma iddialarından hiç mi hiç bahsedilmiyordu.
(...)
Yine Erdoğan'ın kamuoyuna vermek istediği mesajları rahat
aktarabilmesi için yardımcı olma yolunu seçmişti uçaktaki
gazeteciler. Hem de öyle bir yardımcı olma ki, sorular,
sorudan çok panellerdeki moderatörlerin yol göstericiliğine
benziyordu.
Hatta Erdoğan'a, Erdoğan'ın diliyle soru sormuşlardı;
"Geçmişte Almanya'ya ziyaretleriniz oldu. Şimdi bu karalama
kampanyasını neye bağlıyorsunuz?"
Bakar mısınız, protestolar, tepkiler falan yok! Varsa yoksa
Almanya'da bir karalama kampanyası! Sorulardan biri de Cemaat ile
ilgiliydi. "Gezi'den itibaren bir gerginlik yaratılmaya
çalışıldı. Bu gerginliğin Pensilvanya neresinde?"
Yine bir sorgulama, gerçeği yakalama çabası yok; nesnel bir dil
yok. Yine Erdoğan'ın yanında saf tutarak
sormuşlar; yine komplo teorileri üretmişler. Habercilik
refleksinin yerini hükümeti koruma refleksi almış.
Aslında sorunu uçakta Başbakan'a eşlik eden gazetecilerle sınırlı
görmek de yanlış olur. Tokatlama iddiası, Erdoğan'a Köln
gezisi öncesinde de sorulamadı, sonrasında da. Halbuki
Erdoğan, Soma'ya 14 Mayıs'ta gitmişti; aradan 19 gün geçti. Bunca
zamanda o kadar gazeteci ile karşılaştı Başbakan. Hâlâ bir
tek gazeteci Erdoğan'a soramadı bu iddiayı. Hani tokat sorusu
sorulamıyor da gündemde biriken diğer sorular yöneltilebiliyor mu?
Hayır sorulamıyor..
Sadece uçağa binenlerin değil, genel olarak gazetecilerin
soru soramadığı bir dönemden geçiyor Türkiye'de
gazetecilik.