Sonuç henüz belli değil, çünkü...
Belki de Sayın Cumhurbaşkanı asıl balina yakalandıktan sonra bizzat yapacak açıklamayı…
ADNAN BERK OKAN
Murat Yetkin medyamızın olabildiğince objektif yazarlarından biri…
Siyasal iktidara muhalefet ederken de samimidir, kimi icraatlarını takdir ederken de…
Hiçbir yazısında iktidar partisi veya Hükümet için abartılı, hak edilmemiş bir övgü sözcüğü okumadım bugüne kadar…
Analizlerinde asla düşmanlık ya da kişisel kin, hınç ve nefret olmaz…
Ve…
Eleştirir ama hakaret ve küfür etmez…
Kurum veya kişileri itibarsızlaştırma amacı gütmez…
Dünkü Radikal’de başlığı altında yayımlanan makalesi de genelinde objektif…
Nazik ve olgun bir analiz dili kullanılmıştı.
Musul Konsolosluğumuzdan terör örgütü tarafından rehin alınan yurttaşlarımızın burunları bile kanamadan ailelerine kavuşturulması konusunda hem Hükümeti ve hem de MİT’i takdir ediyor ve şöyle diyordu:
“Kırkdokuz rehinenin kurtarılması Türkiye’nin nasıl büyük bir başarısıysa, Kırkdokuz insanın Musul Konsolosluğunda IŞİD’e esir düşmesi de o kadar büyük fiyasko, o kadar büyük skandaldır…”
Bu cümlenin ilk virgüle kadar olan bölümü normal…
Ama…
Bana göre...
Çok da "haklı" değil...
Zira...
Bu iade olayında açılması gereken pencere iade alımdaki “siyasi başarı penceresi” değil…
Yurttaşlarımızın sağ salim ailelerine "kavuşmalarına" gelince…
Lütfen dikkat!..
Kore Savaşı’nda 714 şehitle, ABD ordusundan sonra en çok kayıp yaşayan ülkeyiz… Deyin ki 49 rehine çok başka çok daha büyük bir felâketin önüne geçilmesi için verildi… Sizce Kore’ye asker gönderilirken en az 700 şehit vereceğimizi göze almamış mıydık?.. Kıbrıs Barış Harekâtı sadece 100 bin Kıbrıs Türkü’nün hayatını kurtarmak için mi yapıldı?.. Yoksa Türkiye’nin toprak güvenliğini sağlamak için mi?.. Peki… Kaç Mehmetçik şehit oldu biliyor musunuz?.. Söyleyeyim: 498… 1200 de yaralımız vardı… Kaçının “İş göremez” hale geldiğini tam olarak bilmiyorum… Demek istemem şu… Devlet, bilhassa uluslararası ilişkilerde “Bütün”e bakar, parçaya değil…
|
“Kavuşturulmaları” demiyorum…
“Kavuşmaları” diyorum…
“Kavuşturulmaları” dersem, benim de olaya herkesle aynı pencereden bakmam gerekir ki bende o pencere “Kör”…
Neyse, uzatmayayım…
Yani…
Murat gibi deneyimli bir gazete yöneticisi, bir köşe yazarı, bir analist, rehine yurttaşlarımızın ülkelerine dönmüş olmalarından çok büyük bir başarı öyküsü çıkmayacağını bilir…
Ama…
Murat gibi deneyimli bir gazete yöneticisi, bir köşe yazarı, bir analist; “… Kırkdokuz insanın Musul Konsolosluğunda IŞİD’e esir düşmesi de o kadar büyük fiyasko, o kadar büyük skandaldır” da demez, dememeli…
Neden mi?..
Çünkü…
“Devlet aklı” asla ortada görünen sonuçlar kadar sıradan değildir…
Devlet aklı bazen öyle kararlar alır ki, kamuoyuyla paylaşamaz…
Dış politika ile salam, sosis ve sucuk imalâtının göz önünde yapılmaması işte bu nedenledir…
Çünkü her iki üretim de mide bulandırır…
Ya da şöyle bir örnek vereyim…
Dış politika bazen bir balinayı avlayabilmek için birkaç lüferden vazgeçmektir…
Balina yakalanınca hiç kimse “lüferler gitti” diye ağlaşmaz…
Ama…
Hem lüferleri verir hem de balinayı yakalayamazsanız; kaybedilen lüferi kimseye anlatamazsınız…
Şimdi…
Yeniden Musul Konsolosluğumuzdan rehin alınan yurttaşlarımıza döneyim…
Her ne kadar kimi meslektaşlarım o olaya “Sonuç”, “rehin alınma olayına” ise “sebep” olarak bakıyorlarsa da, ben onlarla aynı kanaatte değilim…
Zira sonuç henüz belli değil…
Neden mi?..
Daha henüz Balina yakalanmadı da ondan…
Balina yakalanmazsa eğer, lüferleri vermemiş olmak unutulur gider, “neden o zavallı lüferleri oltanın ucuna taktınız?” sorgulaması başlar…
Nereye mi gelmek istiyorum?..
Murat Yetkin’in ”Haksız” bulduğum ifadesine geleceğim…
Yani…
“… Kırkdokuz insanın Musul Konsolosluğunda IŞİD’e esir düşmesi de o kadar büyük fiyasko, o kadar büyük skandaldır” deyişine…
Sevgili Murat…
“Devlet Aklı” eyleme geçtiğinde veya sonuç alındığında birçok yönden “ateş” altında kalacağını bilir…
Ya da şöyle diyeyim…
Nice Murat Yetkin’lerin çıkıp “Sonucu” alkışlarken “sebep” için “Skandal, fiyasko” diyeceğinden emindir…
Yani…
Devlet aklı bazen öyle kararlar alır ki Murat…
Fuzuli’nin dediği gibi:
“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı (Acıları, üzüntüleri) bir ben bir de Allah’ım bilir”…
Amman ha!..
Sakın ola “IŞİD’in rehin aldığı yurttaşlarımızla ilgili Hükümet’e soru sorma” dediğimi zannetme…
Aksine…
Elbette sor…
Sor…
Ama…
“Rehin alınma” (Veya belki de “verilme”) olayını o kadar küçümseme…
“Fiyasko” deme…
“Skandal” olarak niteleme…
Gün gelir açıklama yapıldığında “iyi ki rehin olmuşlar” demek zorunda kalırsın…
Pardon…
Az daha unutuyordum…
101 gün boyunca Başkonsolosumuz ile telefon görüşmesi yapıldığını, durumlarının iyi olduğuna ilişkin sürekli bilgi alınıldığını hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de Sayın Başbakan açıkladılar…
Daha ne desinler Murat?..
Sen bugüne kadar rehinelerine cep telefonu taşıma ve pilini sürekli dolu tutma izini veren bir başka terör örgütü duydun mu?..
Seni bilmem ama ben ilk tanık oldum böyle bir olaya…
Kim bilir?..
Belki de IŞİD’in bilgisayar mühendisi olan lideri Bağdadi, cep telefonlarının ayrıca GPS (Global Positioning System/Küresel Konumlama Sistemi) olarak da kullanıldığını dağ bayır gezdiği için henüz öğrenememiştir…
Ve sevgili Murat…
Sadece sen değil…
CHP sözcüleri de önce rehinelerin sağ salim ailelerine kavuşmalarını kutluyor, “kavuşturanları” tebrik ediyorlar…
Ve sora…
Hemen 101 gün önceye dönüp; “Bu krizi neden yaşadık?. Bir daha yaşanmaması için ne yapmak lâzım?.. Hükümet yurttaşlarımızın 101 gün çektikleri çilenin hesabını versin” diyorlar…
İyi ama…
Kime göre kriz?..
Kim bilir?..
Belki bir gün o olayın “strateji” olduğu anlaşılacak…
Ya da, öyle olmadığını nereden biliyorsunuz?..
Ne demek mi istiyorum?..
Daha açık sorayım:
Ya Devlet bunu bilerek yaptıysa…
Ya hiçbirimizin aklının köşesinden bile geçmeyen bir hesap yapıldıysa?..
Tekraren…
“49 rehineyi devlet aklı bilerek verdi” iddiasında değilim…
Ama öyle olmadığının da henüz kanıtı yok…
Çünkü…
Henüz yetkililerin (Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Dışişleri bakanı, Sayın MİT Başkanı) hiçbiri net bir açıklama yapmıyor…
Ki…
Haklılar da…
Ama…
Eminim bir gün bu olayın gerçek sebebi devlet arşivinden çıkacak…
Kim bilir?..
Belki de Sayın Cumhurbaşkanı asıl balina yakalandıktan sonra bizzat yapacak açıklamayı…
Hele bir bekleyin…
Ya da eğlenin durun her gece ekranda bu konuyu tartışarak zira sizleri dinlerken ben de çok eğleniyorum…
Not: Hani bir tape çıkmıştı ve devletin dört en üst düzey yetkilisi aralarında sohbet ederken; içlerinden biri “atarım birkaç bomba, yedi sekiz kişi ölür sonra da işimize bakarız” diyordu; hatırlıyor musunuz ey CHP’liler ve muhalifler!..
O zaman o konuşmaya inandınız da benim “Belki” ile başlayan tahminime neden hakaret ediyorsunuz?..
adnanberkokan@gmail.com