Soner Yalçın'ı umutlu kılan gün!

Oda TV davasında tutuklanan ve 682 gün sonra Silivri'den tahliye olan Soner Yalçın bakın hangi gün "Türkiye ve kendi için" umutlanmış?

GAZETECİLER.COM - "13 Aralık’ta Türkiye için de, kendim için de umutlandım...”  Bu cümle Oda TV davasında 682 gün tutuklu olarak Silivri Cezaevinde kaldıktan sonra mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Soner Yalçın'a ait.

Gazeteci Soner Yalçın'ı tahliyesinden bir kaç gün sonra, "etrafındaki sevinçli kalabalıklar çekilince" arayıp konuşan Nuran Yıldız, web sitesinde kaleme aldığı "Umut diye bir şey" başlıklı yazısına çok çarpıcı bir cümleyle giriş yapıyor:

"Umut, bilinen en eski işkence yöntemidir." diyor Nuran Yıldız. Ardından şöyle devam ediyor:

UMUT BİLİNEN EN ESKİ İŞKENCE YÖNTEMİDİR

"Çalmayacağını bildiğin telefonun çalmasını beklemek. Gelmeyeceğini bildiğin halde, sokağın görülebilen en dibine gözünü dikmek.

Umut işkencedir, kesin. Emin olamadığım şey, işkencecinin kim olduğu: Umudu veren mi, hisseden mi?

Umut. Olumlu bir “gelecek” fikridir.

Oysa moda söylemle “aslolan şimdi.” Postmodern teoride “yaşam an’lardan ibaret.”

Eski yılın son, serbest kalışının üçüncü günü Soner Yalçın’ı aradım. Etrafındaki sevinçli kalabalıklar çekilince.

Sevincimi paylaşmak için bekledim. Yılın son günü. Aradım. Konuştuk. Birbirimizi duyarak. Anlayarak. Sakin. Sanki araya onca zaman, onca parmaklık girmemiş gibiydi.

Ona “aylar sonra sesini duyabilmenin gerçek bir yeni yıl hediyesi olduğunu”, “serbest kaldığında yaptığı konuşmanın tarihi bir gazetecilik dersi olduğunu” söyledim.

Dışarıda oluşuyla, geleceğe dair kaygılarımızı ve korkularımızı kenara itip keyiflendik. Bilmesini istedim.

BEN ONA GEÇER BUNLAR DİYECEK İKEN...

“Umutsuz olmayın” dedi, “ben gelecek için umutluyum.” Söylediği şey sözcüklerden ibaret değildi, umut sesinde de duruyordu. Benim ona “geçer bunlar” demem gerekirken, o bana söyledi.

Karamsarlığımı Ankara’da olmama bağladı. “İstanbul’da olmanız gerekiyor sizin” dedi, “sizi buna ikna etmemiz lazım.”

İstanbul’da olmak mı? “Hayııır!” tavrını koymadım, sevdikleriniz size keyif verirken her söylediklerini onaylamanız gerekir.

İnsan kendi başına gelenlerle baş edebilir. İnsanları çaresiz kılan sevdiklerinin başına gelenlerdir, konuştuk.

Sevdiklerimize sarılmaktan daha güzel bir hediye yok.

O GÜN TÜRKİYE İÇİN DE KENDİM İÇİN DE UMUTLANDIM

Yapmak istediği çok şey var. Konuşmak. Yazmak. Anlatmak. Paylaşmak. Çoğaltmak. Öyle umutla dolu ki.

13 Aralık’ta, o soğukta Silivri’ye akan kalabalıklardan beslenmiş umudu. “O gün Türkiye için de, kendim için de umutlandım” dedi.

Telefonu kapatınca düşündüm. Hissettiği gerçek bir umut muydu, yoksa esaret günlerinden gün ışığına çıkan herkesin hissedebileceği o an’a ilişkin bir iyimserlik hali miydi? Bilemedim.

Nuran Yıldız'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

Abdulkadir Selvi: İmamoğlu’nun diploması iptal edilir mi Hadi Özışk canlı yayında bombayı patlattı: İmamoğlu dosyası raftan hiç inmedi Ahmet Hakan: Erdoğan’ın hak ettiği bir övgü Ali Karahasanoğlu: Hastayım hakim bey, duruşmayı erteleyin CHP'de Özgür Özel'den üçlü görüşme çıkışı! Hadi Özışık'tan dikkat çeken açıklamalar Salih Tuna: Bu silaha yenildin mi kazanamazsın