Soner Yalçın tertibin kurbanı mı? Tertipçisi mi?..

şahsen anlayabilmiş değilim... Sen bir tertibin mağduru musun?.. Yoksa içeri girişin bile bir "tertip" mi?..

ADNAN BERK OKAN

Sevgili Soner Yalçın;
Sen merhum Suat Sayın'ın o ünlü şarkısını bilir misin?..
"Bu sana son mektubum" diye başlar, "ayrılmaya mecburum" diye devam eder...
Zengin kız-fakir delikanlı aşkının imkânsızlığını anlatır...
Hatta İzzet Günay ve Nilüfer Koçyiğit şarkı için yapılan filmde bile oynadılar...
İzzet Günay bir taksi şoförünü (ama tertemiz, saygılıı, efendi bir gerçek İstanbullu) Nilüfer Koçyiğit ise İzmir'den gelmiş zengin akrabasının yanında okuyan bir üniversite öğrencisiydi...
Filmin adı aklımda değil ama yönetmenin Ömer Lütfü Akad olduğunu hatılıyorum (yanlışım varsa Salih -Tuna- düzeltsin)...
Umarım (her şeye rağmen) içeriden yazdığın son mektup olsun bu Soner...
Neyse...

Sevgili kardeşim;
Mektubunun en sonunda diyorsun ki:

"Farklı siyasal görüşlerde olabiliriz. Birbirimizi yazılarımızla kırmış da olabiliriz. Ama mesele bunlar değil. Biz gazeteciler bunu kendi içimizde hallederiz. Şimdi mesele nasıl bir ülkede yaşadığımız gerçeğidir.
Ya insan kalmayı sürdüreceğiz ya da korkak bir akrep gibi yaşayacağız. Karar aslında sizin. Ben insan olmayı seçtim ve bundan geri adım atmayı hiç düşünmüyorum.
Beni-bizi kimse merak etmesin, bizim için endişelenmesin. Biz bu soğuk dört duvara dayanırız.
İçeri atılan Soner Yalçın değildir. Hepinizin onurudur, vicdanıdır, özgürlüğüdür.
O halde…
Bozun şu alçakça tertibi. Bu ülke buna layık değildir"...

İyi ama Soner Yalçın;
Bu dediklerindeki samimiyetinin göstergesi ne?..
Mektubunda "Birbirimizi yazılarımızla kırmış da olabiliriz. Ama mesele bunlar değil. Biz gazeteciler bunu kendi içimizde hallederi" diyorsun ama diğer tarafta medya dünyamızın "en efendi" yazarlarından biri olan Hüseyin Gülerce için seninkiler şu yorumları yayımladılar:

*Hırlamaları korkularından...
*Değersiz pislik...
*Gazeteci bozuntusu...
*Yunan giderken bunları da analarına miras bırakmış...
*Gülerce, gülemeyesice!..
*Utanmaz herif! Ölü suratlı adam...
*İstediğin kadar havla salyanı akıt... Kork benden kaç benden...
*Bu satılmış yazarlar...
*Kiralık ve kolpa yazar...
*Evanjelist siyonistlerin yerli işbirlikçileri...
*Bu yalaklar... Bu pislikler...
*Adamın yüzünde meymenet yok...
*Bu haşere...
*Şeref noksanı yağdanlık kalıplı...
*Bunun gibi yalakalar...
*Sümük yalayıcısı müsvedde...
*Dürrizade'nin torunları...
*Fethullah'ın uşağı...
*Allah'ın hüsosu... Hortumcu...
*Kaça sattınız yavşaklar kendinizi?
*Gazeteci ibiş... Bunların Allah'ı ile benim Allah'ım bir olamaz...
*Surat değil manda gönü...
*Şerefsiz Faşist... Asalak...
*Şerefsiz gavur uşakları...
* Soysuzlar...Şerefsizler ...
*Hamam böceği...
*Bunlar parayla havlayan canlılar..."

Yaaa..
Bu şartlarda kiminle dayanışma yapacaksın Soner Yalçın?.
Kimden "beni affedin, yazdıklarını unutun" diyerek yardım isteyeceksin?..
"Ya insan kalmayı sürdüreceğiz ya da korkak bir akrep gibi yaşayacağız. Karar aslında sizin" diyorsun ki doğru...
"Doğru" ama seni savunan cesur yürekler için nasıl da hakaretlere izin verildiğinden haberin yok mu?..
Yani Soner;
Eğer ortada bir "tertip" varsa ve oyuna getirildiysen sana destek verecek daha çok dosta ihtiyacın var...
Ama sen mevcut dostlarını bile yıkıp geçiyorsun...
Ve Soner;
Şahsen anlayabilmiş değilim...
Sen bir tertibin mağduru musun?..
Yoksa içeri girişin bile bir "tertip" mi?..

adnanberkokan@gmail.com