Şok istifa! Habertürk'de büyük deprem
Gazetede ortalık karıştı... Fatih Altaylı, bir yazıya sansür koydu. Ummadık sertlikte yanıt aldı. Rakı yüzünden kavga koptu.
Fatih Altaylı ile Yavuz Semerci kapıştı...
Altaylı, Semerci'nin "rakı" yazısını sansürledi ve gazeteye koydurmadı...
Bunun üzerine Semerci resti çekti ve istifasını verdi...
Tüm gelişmeler, gazeteciler.com'da olacak...
AYRINTILAR BİRAZDAN...
GAZETECİLER.COM – ÖZEL
Gazete HT'de, Fatih Altaylı'ya
cevap niteliği taşıyan makalesi sansürlenen Yavuz
Semerci'nin, "İstifa" depremi
yaşanıyor.
Ama önce bu noktaya nasıl gelindiğini bir hatırlayalım.
"GARİPOĞLU LOBİSİ BURGAZ RAKI İÇİN BASKI YAPIYOR"
Ne diyordu
Habertürk’çüler: “Gücünü özgürlüğünden alan gazete”. Yalanmış. Yalanmış çünkü bir gazetenin gücü, yazarlarının özgürlüğünden kaynaklanır. Yayın politikasının tarafsızlığından ve bağımsızlığından kaynaklanır. Bu mu tarafsızlık?. Bu mu özgürlük? Bir gazeteyi patronu, yazarları ve bütün çalışanlarıyla bir Rakı Tekelinin peşine takılıp, o tekelin ekonomik çıkarlarını korumak adına, gazetenin en saygın yazarlarından birine ”sansür” uygulamak mı? Fatih Altaylı, bir yıl gibi kısa bir sürede yazılı basında kendine sağlam bir yer edinmeyi başarmak üzere olan Gazete HT’yi bir rakı tekelinin sözcüsü ve savunucusu haline getirince Gazete HT’nin ne özgürlüğü kaldı ne gücü. Yavuz Semerci’nin yazısının yayımlanmaması ve istifaya zorlanması Türk medyasında son yıllarda yaşanmış en çağdışı sansür ve despotizmdir. Turgay Ciner, bir zamanlar kendisine söven bir adamı alıp başına taç etmiştir. Unutmasın ki daha önce ekmeğini yediği patronuna yapmadığını bırakmayan Fatih Altaylı’yı gelecekte bir gün Hayyam Garipoğlu’nun bahçesinde görebiliriz. Ve o gün, Turgay Ciner’le ilgili bildiklerini yayımlar, Garipoğlu’nun televizyonunda açıklarken bugünkü patronu acaba ne düşünecektir?.. Adnan Berk Okan |
Fatih Altaylı 14 Nisan 2010 tarihli Gazete HT'de yayımlanan
makalesinde konuya bodoslama girdi. O günkü yazısına "Garipoğlu'na
verdiler" başlığını atan Altaylı, aynı yazının girişinde şöyle bir
hatırlatma yaptı: "TMSF'de Hayyam Garipoğlu lobisi var.
Mallarını geri verecekler. Devlete olan borcu baki
kalacak."
Altaylı bu girişten sonra asıl bombayı patlattı:
"İki kişilik bu lobi, TMSF'nin Burgaz Rakı'yı Hayyam
Garipoğlu'na iade etmesi için ciddi ciddi
çalışıyorlar."
Yazısının ondan sonraki bölümünde Hayyam Garipoğlu ve ailesini
hedef alan fatih Altaylı, yazısını şöyle bitiriyordu:
"Garipoğlu gibiler kazanacak.
Kazanacaklar ki, Cem Garipoğlu gibi evlatlar yetiştirip bu
memlekete armağan edecekler."
Altaylı, ertesi gün yine aynı konuya devam etti. TMSF'nin Hayyam
Garipoğlu'na yaptığı kıyağı yazdığını, TMSF dışında her yerden
tepki geldiği halde MSF'den çıt çıkmadığına işaret etti. Bu
girişten sonra Garipoğlu ailesine hakaretler yağdıran Fatih
Altaylı, yazısını şöyle bitiriyordu:
"TMSF takkeyi önüne koyup bir düşünsün. Namusludan mı yana
olacak, yoksa diğer taraftan mı?"
"BURGAZ RAKI'YI MEY İÇKİ ALMAMALI"
Fatih Altaylı'nın bu makalelerine en şiddetli tepki Gazete
Habertürk yazarlarından biri olan Yavuz Semerci'den geldi. Semerci,
16 Nisan 2010 tarihli makalesinin başlığında, "Burgaz
Rakı'yı Mey İçki almamalı" cümlesini kullanmış ve şöyle
devam etmişti:
"SON günlerde Burgaz Rakı'nm
Hayyam Garipoğlu'na geri verilmemesi yönünde müthiş bir kamuoyu
yaratıldı. Kamu yararı bahanesiyle gerçekleşen
haber ve yorumların, aslında ekonomik bir cinayetin perdelenmesine
yaradığına inanıyorum. Olayı kavrayabilmek için kısa bir özet
yapmalıyım."
Yavuz Semerci yazısının bir bölümünde, Tekel'in içki bölümünün,
Nurol / Limak / Özaltın / TÜTSAB tarafından (Mey adıyla) 293 milyon
dolara satın alındığını, sadece iki yıl sonra bu firmaların Mey
İçki'yi 900 milyon dolara Amerikalı fon Texas Pacific Group'a (TCG)
devrettiklerini hatırlatıyordu.
Daha sonra MEY'in rakı piyasasında tekelleştiğini, o tekelleşmenin
Burgaz rakı'nın fiyat politikalarıyla kırıldığını ve MEY'in % 99
olan pazar payının, Burgaz'ın bu atağı sonunda % 65'e gerilediğine
dikkat çekti. MEY'in Pazar kaybetmesiyle birlikte Burgaz'a bir
medya savaşı açıldığına işaret eden Yavuz Semerci ertesi gün "40
katır mı 40 satır mı?" başlığı altında yayımlanan makalesinde şöyle
diyordu:
"Ne garip. Pek çok dostum arayıp, 'Hayyam Garipoğlu'nu
savunmak sana mı kaldı?' diye sitem etti. Demek ki derdimi
anlatamamışım. Demek ki bu ülkede gerçeklerin üzerine örtülen ve
'İşte gerçek bu' diyerek bize yutturulan şalı çekmek, dostların
akıl bariyerlerine takılabiliyormuş. Halbuki dün yazdıklarım,
Rekabet Kurumu'nun (Mey Rakı'nın Burgaz Rakı'yi satın almasına izin
vermeyen) raporunda yer alıyor. İçki sektöründe neler yaşandığını
anlamak isteyenler için adeta bir başvuru kaynağı söz konusu
rapor."
Daha sonra Hayyam Garipoğlu'nu değil, piyasa ekonomisini ve özgür
rekabeti savunduğunu hatırlatan Yavuz Semerci makalesini şöyle
bitiriyordu:
"Burgaz Rakı, Amerikalı bir şirkete kafa tutmasının
bedelini mutlaka ödeyecek! Umarım, bu bedel ödeme
sürecinde, sizin, bizim, hepimizin Garipoğlu'ndan alması gereken
300 küsur milyon dolar buharlaşmaz. Umarım dostların inşa ettiği
bariyerleri yıkmak için yeterli olmuştur bu yazı..."
İFTİRAYI ATANIN ALNINI KARIŞLARIM
Hiçbir borçluya hiçbir şey verilmediğini, yapılan protokollerin ise geçmiş protokollerden çok daha sert olduğuna dikkat çeken TMSF Başkanı Gül, Burgaz rakı'nın MEY rakıya ihale edildiğini ancak Rekabet Kurulu'nun "tekelleşme oluyor" gerekçesiyle ihaleyi iptal ettiğini hatırlattı.
Daha sonra, "Biz kurum olarak bir an önce paramızı almaya bakarız, bu nedenle Rekabet Kurulu'na başvurduk ve yeni şartlar dâhilinde ihaleyi onaylamasını talep ettik" diyen Gül, yaptığı açıklamalarıyla Fatih Altaylı'nın bütün iddialarını yalanlıyordu.