Siz olsanız 7 şehidi görmez misiniz?

Ertuğrul Özkök bugün derdini açmış... 7 şehit haberinin görülmemesi isteği üzerine...

GAZETECİLER.COM - Başbakan Erdoğan 7 şehidin haberinin geldiği gün genel yayın yönetmenlerinden bir istekte bulunmuştu; "bunları haberden düşürün, hatta mümkün olduğu kadar görmeyin"... İşte Ertuğrul Özkök onu sorguluyor.
"Önünüzde 7 şehidin fotoğrafı varken ne yapardınız"diye soruyor...
Bunu görmezden gelebilir miydiniz?

"Kendinizi benim yerime koyun" diyor ve bakın neler yazıyor; 


"Türkiye'nin en etkili gazetesinin genel yayın yönetmenisiniz. Herkesin gözü sizi

BİR DİPNOT DÜŞELİM
Bu yazının zamanlaması konusunda bir dipnot düşelim. Dün bütün gün medya sitelerinde Ertuğrul Özkök üzerine senaryolar vardı.

Aydın Doğan ile toplantı yaptığı, her an Hürriyet'in tepe yönetiminden ayrılabileceği söylendi... Hatta yerine gelecek isimler bile yazılıp çizildi...

Bunlar senaryodan ibaretti ama sanırız Özkök'ün Aydın Doğan ile yaptığı o görüşmenin konusu bugünkü bu yazıydı...

Aydın Doğan sıkıntılı bir süreçten geçtiği için Başbakan Erdoğan ile çatışmak istemiyor. Bu nedenle de onun isteklerinin yerine gelmesini istiyor. Hani diyoruz dünkü o görüşmede "Neden 7 şehidin haberini bu kadar büyüttünüz" diye mi sordu...

 
n üzerinizde.(...) İşte o sırada Başbakan Erdoğan'ın sözleri önünüze düşüyor.

* * *

Başbakan Erdoğan, Tokat'ta 7 çocuğumuzun hayatına mal olan o kalleş saldırı hakkında konuşuyor. Bizlere, yani gazetecilere sesleniyor. Sözleri aynen şöyle:

“Siz değerli basın mensubu arkadaşlarımdan, genel yayın yönetmenleri olsun, yayın yönetmenleri olsun, bunları haberden düşürün, mümkün olduğunca küçük görün, hatta görmemeye çalışın. Çünkü, terör örgütünün amacı, bu işin propagandasını yapmaktır, yaptırmaktır. Bunlara bu fırsatı verdiğimiz sürece terör örgütü güç kazanacaktır.”

7 FOTOĞRAF VE ERDOĞAN'IN SÖZLERİ

Siz bu sözleri okurken, önünüzde ay yıldızlı bayrağa sarılı 7 tabut fotoğrafı duruyor.
Bir şeyler yumruk gibi boğazınıza takılmış; kaskatı.
Orada öyle duruyor.
Evinizi arıyorsunuz; eşiniz, anneniz, kardeşiniz, kızınız, ekran başında hüngür hüngür ağlıyor. Komşunuz evinin balkonuna Türk bayrağını çekmiş.
Okur telefonu yağıyor.
Belli ki herkes ertesi sabah gazetesinin manşetinde, o ortak duygunun fotoğrafını bekliyor.
Siz olsanız ne yaparsınız?

Başbakan'a çok kızan, onunla asla bir araya gelemeyecek bir düşünce yapınız varsa, işiniz kolay. İçinizden ne geliyorsa, onu yaparsınız.

Yok, tam bir Erdoğan taraftarıysanız;
Veya her şeyin altında “Ergenekon çetesi” arayan bir fanatikseniz;
Sizin de işiniz kolay.
Ya, “Bunu da Ergenekon yaptı” der, işin içinden çıkarsınız.
Ya da Başbakan'ı dinler, bu haberi küçültür veya görmezden gelirsiniz.

* * *

Benim işim o kadar kolay değil.
Çünkü, aklım kadar vicdanım;
Vicdanım kadar, ruhum, gönlüm var.
Başbakan'ın sözlerine bakıyorum.
Bütün kalbimle söylüyorum, kendisine yüzde 100 katılıyorum.
Attığımız her manşet, terör örgütünün gururunu okşuyor, İmralı sakinine “Ben neymişim be” dedirtiyor. Aklım, mantığım bu haberleri küçültmek istiyor.
Hatta keşke görmezden gelebilsem diye hayıflanıyorum.
(...)
Ama bir yandan da yine aynı samimiyetle, halkın bu tepkisini, hüznünü, çaresizliğini de görmezden gelemeyiz, gelmemeliyiz diye düşünüyorum.
Sadece ben mi?
Başbakan'ın “Bu haberi küçültün” dediği gün, kendisine en yakın gazetelerin bile manşeti buydu. Çünkü hiçbirimiz bu duygu selinin dışında kalamazdık.
Kalmamalıydık.

* * *

Özkök yazısının devamında sözü açılıma getiriyor...
7 şehitten sonraki görüşünü de net bir şekilde ortaya koyuyor...