Siyasi ayak tartışması! Burhanettin Duran'dan CHP'ye tavsiye
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un başlattığı 'FETÖ'nün siyasi ayağı' tartışmasının 'darbe' uyarılarına karışarak devam ettiğini söyleyen Sabah yazarı Burhanettin Duran, meselenin 'sulandırılmasının' üzücü olduğunu belirtti.
Darbe girişiminin hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı 'siyasi ayak' diye niteleyerek CHP'nin hata yaptığını belirten Burhanettin Duran, miladı 2013 öncesine çekmenin en çok CHP'nin aleyhine olduğunu belirtti ve "CHP "siyasi ayak" tartışmasından kendini sıyırmak istiyorsa daha güvenli yeni bir milat belirleyebilir. Sözgelimi 15 Temmuz gecesini bile milat alsa daha rahat eder." dedi.
Amerikan düşünce kuruluşu raporundaki darbe iddialarına da değinen Duran, Erdoğan'ın darbe girişimleri ihtimalini reddetmeyip "asla öyle bir ihtimal yok" dememesinin ilginç olduğunu ama verdiği cevapla darbe heveslilerini uyardığını ifade etti.
Siyasi ayak ve darbe tartışması
Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un başlattığı son "FETÖ'nün
siyasi ayağı" tartışması "darbe" uyarılarına karışarak devam
ediyor. 15 Temmuz darbe girişiminin muhtemel siyasi ayağı için MHP,
CHP'yi; CHP ve SP, AK Parti'yi; AK Parti CHP'yi işaret ediyor. FETÖ
ile mücadelenin en az on yıl daha parti siyaseti polemiklerinin
üstünde bir anlayışla yürütülmesi gerekirken meselenin
"sulandırılması" gerçekten üzücü. Gerçi 15 Temmuz darbe girişimini
kısa bir süre sonra "kontrollü darbe" olarak niteleyen CHP, bu
yolun taşlarını döşemişti.
Milletçe sahip çıkılması gereken bir mücadeleyi, iktidarın işine
yarar diye, ortak zemin olmaktan çıkarmaya çabalamıştı. Şimdi de
darbe girişiminin hedefi olan Başkan Erdoğan'ı "siyasi ayak" diye
niteleyerek aynı hatayı tekrarlıyor. Miladı 2009'a, hatta 2004'e
götürüyor. Halbuki miladı 2013 öncesine çekmek en çok CHP'nin
aleyhine. 17-25 Aralık 2013'te Gülen örgütünün suç yapılanması
olduğu netleştikten sonra bu örgütün medya kurumlarına CHP'nin
verdiği destek herkesin hatırında. CHP "siyasi ayak" tartışmasından
kendini sıyırmak istiyorsa daha güvenli yeni bir milat
belirleyebilir. Sözgelimi 15 Temmuz gecesini bile milat alsa daha
rahat eder. 28 Şubat sürecinde dindarların "irtica" diye
nitelendiği zamanlara referans vermek laikçi yaklaşımı aklamaz.
Asıl FETÖ'ye devlet içinde gizlice örgütlenme fırsatını veren bu
dışlayıcı yaklaşımdı.
Geçmişte FETÖ'nün ordu ve diğer kritik kurumlarda nasıl
örgütlendiğini fark edemeyen bu laikçi tavır, kriptolarla da
mücadele edemez. Dershanelerin kapatılması ile başlayan süreçte
Erdoğan'ın kararlı mücadelesi olmasaydı, FETÖ tehdidi
engellenemezdi. Hatırlatmadan geçmeyeyim, 40-50 yılı planlayan bu
ezoterik yapı Türk devletinin selameti için hala tehdittir. Bugünün
siyasetçileri köşelerine çekildikten sonra da tehdit olmaya devam
edecektir. Güvenlik kurumlarımızın kriptolardan arındırılması uzun
süreli bir teyakkuzu gerektiriyor.
Bunun için siyaset kurumunun ortaklaşa katıldığı bir mücadele
çerçevesinin önümüzdeki onlu yıllar boyunca takip edilmesi
gerekir.
Darbe Dönemi Kapandı mı?
Bizim iç tartışmalarımız yetmezmiş gibi Amerikan düşünce kuruluşu
RAND de FETÖ darbesi konusuna yeni bir raporla katıldı. "TSK
içindeki orta kademe subayların bir darbeye girişebileceği" iddiası
raporda yer aldı. Hemen akla 15 Temmuz öncesinde ABD düşünce
kuruluşlarında yapılan "darbe" tartışması geldi. Ve şu soru
zihinlere hücum etti: "15 Temmuz'dan sonra bile Türkiye'de darbe
dönemi kapanmadı mı?" Bu soruya Pakistan seyahati dönüşü Başkan
Erdoğan'ın verdiği cevap şöyle: "Bunlar özellikle 15 Temmuz'da
zaten gerekli cevabı aldılar. Ve milletimiz de bu konularda artık
çok ciddi bir deneyimi şu anda kazanmış durumda. Yani böyle bir şey
olduğu anda artık bizim milletimiz 'kapıdan dışarı çıkalım mı
çıkmayalım mı' demez. Elinde neyi var neyi yok herkes meydanlara
dökülür."
Erdoğan'ın "asla öyle bir ihtimal yok" dememesi ilginçti. Darbe
girişimleri ihtimalini reddetmedi. Ancak milletimiz bu defa daha
sert tepki verir kıvamındaki cevabı ile hem içerdeki hem de
dışardaki olası darbe heveslilerini uyardı. Geçmişi darbe ve
girişimleriyle dolu olan ülkemizde "artık darbe girişimi olmaz"
demek iki sebepten dolayı çok iddialı olur. İlki, Türkiye'nin
uluslararası sistemdeki yeni pozisyonu henüz konsolide olmadı.
Suriye ve Libya dosyaları henüz kapanmadı.
İran'dan Doğu Akdeniz ve Libya'ya ulaşan jeopolitik fay hattındaki
krizler ve çatışmalar kısa vadede bitecek gibi de görünmüyor.
Ayrıca, bu hattın merkezindeki Türkiye'nin yeni hamleleri de henüz
kabul edilmiş değil. Bu nedenle, Ankara'yı asimetrik bağımlılık
ilişkisine döndürmek ya da sokmak isteyen aktörlerin operasyonları
durmayacak. İkincisi, bağımsız bir dış politikanın risklerinden
ürken bazı iç çevrelerin korkuları ya da arzuları sebebiyle hala
"sandık dışı yollara" başvurma potansiyeli taşımaları. Unutulmasın,
bu millet iradesini ipotek altına alacak her türlü darbe girişimini
bertaraf edecek güçtedir. Tıpkı Erdoğan'ın söylediği gibi...