'Şişirilmiş bir Ali Taran efsanesi var'
Adına çok sayıda şehir efsanesi yaratılan, reklamcılığın duayeni Ali Taran'ın ilk filmi 'No Ofsayt' gösterime girdi. Filmi vesilesiyle buluştuğumuz Taran ile nasıl efsane olduğunu konuştuk.
Adına çok sayıda şehir efsanesi yaratılan, reklamcılığın duayeni Ali Taran'ın ilk filmi 'No Ofsayt' gösterime girdi. Filmi vesilesiyle buluştuğumuz Taran ile nasıl efsane olduğunu konuştuk.
SİBEL ATEŞ YENGİN - Akşam
Ali Taran için 'ukala, kendini beğenmiş, keyfi yerindeyse süper,
sinirliyse yanından kaç' bilgilerini edindikten sonra söyleşi için
ofisine gittim. Haliyle biraz gergindim. Bekleme odasına alındım,
sessiz bir şekilde 'Ali Bey telefonda' dediler. Herkes kısık sesle
konuşuyordu. Ben de kısık sesle 'çok mu sinirli' diye sorarken Ali
Taran kapıda belirmişti. Odadan içeri girerken iki saat sürecek
söyleşi espri ve kahkahalarla başlamıştı
bile.
- İlk filminiz 'No Ofsayt'tan söz edelim
mi?
Filmde, 'Ofsayt kaldırılsın mı, kaldırılmasın mı?'
konusu etrafında dönüyoruz. 'Ülkemizin tipik delikanlılarından biri
bunu kafaya takarsa, bu işi böyle yapar' diye yazdığımız hayali bir
şey. Toplum olarak yapamayacağımız şeyleri çok doğalmış gibi
konuşma özelliğimiz vardır ya. Bu yapıverme, ediverme, kolaya alma
hep var. 'Ne olacak abi, gidersin federasyonla konuşursun!' 'Nasıl
konuşacaksın, nasıl gireceksin' deyince 'o tarafını hallederiz'
derler. Filmde de konu böyle ele alındı. Bir kere bu kuralın
kaldırılması için UEFA'ya gidilmez, ama bizim filmimizde gidiyor.
Çoğu insan da bunun karar merciinin FİFA olduğunu bilmez.
BABAMDAN 'BASİT YAPABİLMEYİ' ÖĞRENDİM
- Filmin senaryosu için dramaturglardan gelen raporda 'bu bir
sinema eseri değildir' diye yazması güveninizi kırmadı
mı?
Hayır. Reklamlarıma da belli bir şablonla bakarsan
hepsi sınıfta kalır. Klasik reklam kalıplarına uymaz. Tüketicinin
ilgisini çekecek konu seçiminde iyi olduğumu düşünüyorum. Babamdan
'basit yapabilmeyi' öğrendim. Bu filmde de önemli olan konudur. Bu
konu bugün de ilginçtir, yarın da ilginç olacaktır. Sinemayla
ilgili iddialarım yok. Film de komedi değil, eğlencelik.
- Taksi şoföründen üst düzey yöneticiye kadar herkesin
ilgisini çekebilecek bir konu...
Peki, ya
kadınlar?
Kadınlar fikir sahibi midir? Evet. Nefret ediyorsa, o da fikir
sahibi olmak demektir. Peki, sinemada gidip bununla ilgili bir şey
seyreder mi? Filmin futbolla ilgili olduğu veya nasıl bir ilgisi
olduğu belli değil ki! 'Ofsayttan anlamayan kızlar bu filme niye
gelsin' diyorlar, aynı kızlar notadan anlamayıp müzik dinliyor. Bu
nasıl oluyor?
- Afişe 'bilen de konuşuyor, bilmeyen de' diye
yazsaydınız...
Bak, beyin fırtınası yapıyor.
(Kahkahalar) O bizim BP reklamında vardı; 'ağzını olan konuşuyor'
diye. Bilen, bilmeyen diye bir şey yok, bunu sorgulamak yanlış.
Babacım çok önemli bir tarihçi ve ressamdı. 'Bu resimden hiçbir şey
anlamadım, ne anlatıyor' diye sorulduğunda, 'ne görüyorsanız, odur'
derdi. Sinemadan anlar mısın? Bilmem. Sinemadan anlamak nedir?
Hoşlanmak başka bir şeydir. Dolayısıyla futbolu bilip bilmemek
değil ki.
- Neden karakterin adı Ali Tarantula? Yüksek egodan
kaynaklanan bir durum mu?
Yoo... Hoşuma gidiyor. Diğer
projemde de isimler 'Ali Taranski, Ali Taranova' olacak. Daha çok
kendimle eğlenme diye düşünebiliriz. Kimse fark etmeyebilir ama
mesela filmde herkes 'Ali.' 'Ali Dayı, Ali İhsan, Aliye'... Niye
Ali de Osman değil? Allah, Allah ne bileyim ya? Her şey bu kadar
düşünülerek yapılmış değil ki... 'Sinema dili konusunda iddialı
mısın' diye sorarsan, değilim. Ama görüşlerim vardır.
KAMUOYU BENİ NİYE MERAK ETSİN?
- 'Röportaj vermeyen adam' imajı neydi? Bu konuyu bir açıklığa
kavuştursanız. Nur Çintay da köşesinde bu durumu eleştiren bir şey
yazmıştı ona da cevap vermiş olursunuz...
Ben kimseye
cevap vermem. Katiyen.
- Ben soruyorum...
Cevap verir durumuna
düşmek istemiyorum. Bir şeye cevap vermek istemiyorum. Bugüne kadar
röportaja çıkmıyordun, şimdi niye çıkıyorsun mu diyorsun?
- Röportaj vermek istememenizin sebebi gizemli olmaya
çalışmak mıydı, onu soruyorum.
Bir tarafta reklamcı
sıfatlı bir adam, bir tarafta reklam veren ve ürünü var, diğer
tarafta da tüketici. Bu pozisyondaki Ali Taran'ın röportajlara ve
televizyon programlarına çıkması, Ali Taran'ın sahibi olduğu reklam
ajansına fayda sağlar mı? 'Aa ne güzel gözleri varmış, gidip reklam
verelim'; 'Çok kiloluymuş reklam yaptırmayalım' mı diyecekler?
'Kamuoyu sizi merak ediyor' diyorlar. Hangi kamuoyu bu? Kamuoyu
beni neden merak etsin ki? Medyadaki üç-beş kişi 'Ali Taran da
tekneden çalışıyormuş' diye konuşup 'şununla röportaj yapsam'
diyebilir. Tamam da bana faydası ne? 'Yapana faydası olur' dersen;
bunun için çok iyi arkadaşım olacaksın, diyeceksin ki
'kimseyle röportaj yapmıyorsun, seninle röportaj yapmak benim
kariyerim için önemli'. Koşarak gelirim abi! Ama 'bana kamuoyu seni
merak ediyor' denirse, yemezler yani. 'Ne kadar gizemli olursam o
kadar çok müşteri geliyor' diyebilir miyim? Saklıyorum kendimi,
müşteri de kapıda kuyruk! Şimdi niye çıkıyorum? Ürün benim.
Reklamını ben yapıyorum. Ben de bu malı satacağım. Reklamıma da ben
çıkıyorum.
- İşyerinde mescit açtığınıza dair bir yazı
okumuştum...
Okumadım ama duydum. İstersen dolaş, bak
bakalım var mı? Ben de 'beş vakit namaz kılmıyor diye art
direktörünü kovdu' diye bir şey duydum. De ki, doğru. Peki, burada
kalanların beş vakit namaz kılması gerekmiyor mu? Peki, bana ne
bundan? 'Tamam, işin sahibisin de adamın namazına niye
karışıyorsun' demezler mi? Sen de her duyduğunu sorup beni cevap
vermek durumunda bırakma!
- Ben size böyle deniyor, böyle yazıyor doğru mu diye
sorarım siz de işin aslını anlatırsınız...
Şimdi
'deniyor' dediğinde çok küçük bir şey. İşi büyütmenin manası yok.
Deniyor... Kim bunlar abi? 15 kişi varsa yüzüme tükür. Ben kimim ki
benim hakkımda bu kadar çok şey konuşulsun?
- Niye ama...
Allah Allah, bu tarafı
konuşulacak biri değilim ki! Namaz kılmıyor diye adamı kovmuşum...
Buna cevap verilir mi? Verilmez. Herkese laf yetiştirmeye
kalkarsın. Böyle bir şehir efsanesi olumlu mu, olumsuz mu? Birileri
'aferin şu adama' derken birileri de 'vay yobaz adam' diyebilir.
Bunlara olumsuz diye de bakmıyorum ayrıca. Bir reklamcı arkadaşımız
'senin adına çıkarılmış şehir efsaneleri üzerine bir kitap
çıkaracağım' deyip sonra da 'peki, abi şunu sen mi yaptın' diye
sordu. Telsim'i nasıl aldığımı anlatıyor... Çoğu şeyler de iyi ki
duyulmuyor! Çok küçültücü şeyler.
- Nasıl almışsınız?
Cem Uzan ile Hakan Uzan'a
gidip 'sizinle çalışmak istiyorum ama bir şartım var, kalkın ayağa,
gelin camın önüne' diyerek karşıdaki binayı göstermişim. Bir
hareketimle karşı binadan aşağı sarkan brandada Telsim'in yeni
logosu yazıyormuş. Ben de 'yeni logonuz bu, kabul ediyorsanız
sizinle çalışırım' demişim. (Kahkahalar) Bu ne kötü bir senaryo ya!
Bu Ali Taran da ne salakça bir şey yapmış diye anlatılacak bir
durum değil mi?
- Bana hiç öyle gelmedi, oldukça esprili
buldum...
Bak şimdi! (Kahkahalar) Ali Taran bu, yapar!
Şişirilmiş bir Ali Taran efsanesi var ya. Sen de hepsini sor
bakalım.
- Özbekler Tekkesi'nin son Şeyhi Ata Efendi'nin torunu
olduğunuz da mı uydurma?
Bu tabii ki doğru. Ailem, öz
dedem. Annemin babası yani. Gururla söylerim.
BENİM İÇİN DÖVER DE DEDİLER Mİ?
- 'Karınla sevişirken bile reklam düşüneceksin' sözü size mi
ait?
Öyle şeyler okudum. Herhalde böyle bir şey
dememişimdir. Ya da demiş miyimdir? Niye öyle söylediğimi
bilmiyorum.
- Oğlunuz 'babamda ya olursa paranoyası vardır, bu aramızda
bir oyundur' demiş. Bu nasıl bir oyun?
'Orada durma
kafana bir şey düşebilir', 'duvarda çatlak var babam görürse
oturmaz' gibi şeylerle dalga geçiyorlardı. İstiyorsan bir oyunmuş
gibi de yazabilirsin. Bir efsane de senden çıkmış
olur.
- Hiç uydurmam...
Öldürürüm valla! (Kahkahalar)
Bunların hepsi soru mu? Sen iyi çalışmışsın. Benim için kovar,
döver dediler mi?
- Havasında yakalarsan çok keyifli olur
dediler...
Röportaja gelirken hakkımda aldığı bilgilere
bak! Ya havasında değilse? Beni şöminede yakar mı?
- Sizin de 'değişken bir ruh yapım var' diye
açıklamanız var. Sağınızı, solunuzu bilemem tabii...
O
haldeyken kimseyle görüşmüyorum ki! O özel hayatım. Ben kapalı,
yazan, çizen bir adamım yani. Sokakta da çok işim yok. İster kızgın
olurum, ister bilmem neli olurum.
Beni Acun keşfetti!
- Acun 'ikna edemeyeceğim kimse yoktur' demiş,
'Yetenek Sizsiniz' için sizi nasıl ikna etti? Filmin reklamı için
mi bu projedesiniz?
Sıfır parayla. Parayla pulla işimiz
yok. İkna süresi de yaşamadık. Bu planlı bir şey değildi. Aklımda
olmayan bir şeydi. Acun arayıp 'abi sıcak bakar mısın' dedi.
'Bakarım' dedim. Ben bu kadar kurnaz değilim. Acun rica etti diye
de programın ismi üzerine bir çalışma yaptım ve bu isim ortaya
çıktı. Nasıl oldu da projeyi kabul ettim? Çünkü beni Acun keşfetti.
(Kahkahalar)
Kaftan değil pelerin
- Odanızda kaftan asılıymış, acaba padişahlara öykünme
mi?
Espriydi bu. Kaftan değil, pelerin, gösteririm
sana. Çalışan arkadaşlarımızla Ali Taran adına bir ton efsane
dönüyor, kimdir, yüzü nasıldır diye büyüyen şehir efsaneleri için
gırgır yapıyorduk. Yeni bir müşteri gelse, pelerinimle odamda
otursam, müşteriyi içeri alıp sessiz bir şekilde 'birazdan
ilgilenecek' deseniz, ben de 30 saniye sonra pelerinimi savurup
kısık sesle 'hoş geldiniz desem' diye gülüyoruz. Gelenler de zaten
böyle bir şey bekliyorduk der mi, demez mi diye eğleniyorduk. Bu
espri üzerine arkadaşlar doğum günümde bu pelerini diktirip hediye
ettiler. İşin aslı budur yani.