Sincan Hakimi ile Ergenekon Savcısı
Medya ve Yargı tam bileşik kaplar misali... İkisi arasında seviyesizlik farkı yok... İkisi de birbirinden besleniyor...
ADNAN BERK
OKAN
Bugün Gazetesi, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay'ın "tutuklandığını" yazmış haberinde...
Oysa haber yayıma girdiğinde Oktay halen sorgulanmaktaymış...
Gece 01'de serbest bırakılmış...
Yani...
Bugün Gazetesi'ni yöneten arkadaşlar önce ateş etmiş, sonra nişan almışlar...
Peki gazete yönetimi nerede yanılmış?..
Söyleyeyim ama tahmini...
Yargılamayı yapan hâkimlerden biri mutlaka Oktay'ın tutuklu yargılanmasını isteyen hükümet yanlısıymış ve o nedenle gönlünden geçenleri söylemiştir de ondan...
Bugün de zaten malûmunuz; hükümet yandaşlığının önde gideni; basmıştır "yalan" haberi...
Böyle yargıçlık da olmaz, gazetecilik de...
Medya ve Yargı tam bileşik kaplar misali...
İkisi arasında seviyesizlik farkı yok...
İkisi de birbirinden besleniyor...
İkisi de birbirine ayakbağı...
İkisi de siyasallaşmanın doruğunda...
İkisi de mesleğin kurallarını değil, kendilerine ezberletilen kuralların mesleğini yapıyor..
Siyaset için yaşıyorlar...
Siyaset için üretiyorlar (biri haber, diğeri hüküm)...
"Cumhurbaşkanı kayıp trilyonlar davasında yargılayın" diye hüküm veren Sincan Hâkimi ile; Erzincan Savcısını "tutuklu" yargılamakta ısrar eden hakimler arasında ne fark var?..
Birincisi kendi şikâyetçisinin başvurusundan yola çıkıp "Cumhurbaşkanı yargılanmalıdır" diye absürt bir hüküm vermişti, Yargıtay'dan döndü...
Diğerleri ise Erzincan Savcısını tahliye etmemek için hukuku kendi çarşaflarına dolaştırıyorlar ki tam bir kara mizah...
Dosya Yargıtay'ın eline geçmesin ve "Erzincan Savcısı tahliye edilmesin" diye akılları ve vicdanları da zorluyorlardı...
Baktılar ki "pabuç pahalı" direnemeyip siyasetin değil hukukun gereğini yerine getirdiler ve Savcıyı (dün) tahliye ettiler.
Göreceksiniz...
Aylardır süren bu hukuksuzluk cezasız kalacak, savcı ve yakınları çektikleri acıların ezikliği ile yaşayacaklardır...
Bitmedi...
Yıllarca TSK'ya hizmet etmiş (henüz haklarında somut suç delili bile yok) ordu komutanı orgenerali, ifadesini alıp tutuklatmak için hakkında suç duyurusu yapan savcı ile...
"Dağdan da inin bağdan (Mahmur) da, tutuklanmayacaksınız, biz artık demokratik açılım başlattık" diye açık duyuru yapan hükümetin çağrısına uyan Kürt vatandaşlara altı ay sonra "Pişman mısınız?" diye sorup "hayır" cevabını alınca tutuklayıp içeri tıkan hâkim arasında ne fark var?..
"Vay efendim siz bundan 7 sene önce az daha darbe yapacakmışsınız" diye suçladığı ama ortada ne darbe girişimi ne de niyeti olmayan generalleri keyif için tutuklatıp Silivri cevaevinde aylardır tutuklu olarak yaşatan savcı ve hâkimlerle...
"Siz KCK adı altında ülkeyi böleceksiniz" deyip belediye başkanlarını ve partilileri sorgusuz sulasiz içeri atan savcı ve hakimler arasında ne fark var?..
Üniversite profösörlerini, gazetecileri, ne idüğü belirsiz dinleme kasetleri yüzünden "siz ergenekon terör örgütü üyesisiniz" diyerek sorgulayıp tutuklanmalarını isteyen savcının tutuklama talebini yerine getirip o insanları sıradan bir zanla tutuklayıp aylardır içeride tutan hâkimlerle...
"Siz kökten dincisiniz, laikliği yıkıp, şeriat devleti, kuracaksınız" paranoyasıyla sorgulayıp tutuklu yargılanmasını isteyen savcının talebini uygun görüp yargılamayı tutuklu yapan hâkimler arasında ne fark var?..
Medyamız mı?..
Onun da yargının bu ideolojik kanun yandaşlığından bir farkı yok...
Mavi Marmara Gemisi'nde yaşanan olaylara birinin baktığı pencere Doğu'ya açılıyor...
Diğerlerinin Batı'ya...
Ters iki yöne açılan pencerelerden bakıp, iki pencerenin tam da arasında kalan bir olayı doğru anlatmak ya da yorumlamak mümkün mü?..
Oysa hem medyacılar hem de savcılar ve yargıçlar sorduğunuzda: "Biz gerçeği, sadece gerçeği arıyoruz" diyeceklerdir Hollywood filmlerinde olduğu gibi ama "yalan"...
İki kurumun da gerçekle işi yok...
Çünkü iki kurum için de gerçek; "bildikleri" değil, "inandırıldıkları" şey...
Haliyle inandırıldıkları şey, bildikleri şeyi de tersyüz edebiliyor...
"Evrensel bilgi"yle "ideoloji" birbirine karıştırılınca ortaya bir "Yargı" ve "Medya" garabeti çıkıyor...
A gazetesini okurken öğrendiğimiz gerçekler(!), B gazetesini okuyunca şekil değiştiriyor...
"Televizyonlardan daha doğrusunu öğreniriz belki" deyip karşılarına geçtiğimizdeyse; bulundukları tarafa göre gazetelerini doğrulamaya çalıştıklarını görüyoruz...
Hâsılı...
Bugün Gazetesi'nin yaptığı "yalan" haber, tarafı ne olursa olsun diğerlerinde de başka bir elbise içinde çıkartılıyor karşımıza...
Medyası, Yargıçları ve Savcıları böylesine "politize" olmuş bir Devlet nasıl ayakta kalıyor anlamıyorum...
Az sayıda kalmış gerçek yargıç, savcı ve gazetecinin yüzü suyu hürmetine mi ne?..
adnanberkokan@gmail.com
Bugün Gazetesi, Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay'ın "tutuklandığını" yazmış haberinde...
Oysa haber yayıma girdiğinde Oktay halen sorgulanmaktaymış...
Gece 01'de serbest bırakılmış...
Yani...
Bugün Gazetesi'ni yöneten arkadaşlar önce ateş etmiş, sonra nişan almışlar...
Peki gazete yönetimi nerede yanılmış?..
Söyleyeyim ama tahmini...
Yargılamayı yapan hâkimlerden biri mutlaka Oktay'ın tutuklu yargılanmasını isteyen hükümet yanlısıymış ve o nedenle gönlünden geçenleri söylemiştir de ondan...
Bugün de zaten malûmunuz; hükümet yandaşlığının önde gideni; basmıştır "yalan" haberi...
Böyle yargıçlık da olmaz, gazetecilik de...
Medya ve Yargı tam bileşik kaplar misali...
İkisi arasında seviyesizlik farkı yok...
İkisi de birbirinden besleniyor...
İkisi de birbirine ayakbağı...
İkisi de siyasallaşmanın doruğunda...
İkisi de mesleğin kurallarını değil, kendilerine ezberletilen kuralların mesleğini yapıyor..
Siyaset için yaşıyorlar...
Siyaset için üretiyorlar (biri haber, diğeri hüküm)...
"Cumhurbaşkanı kayıp trilyonlar davasında yargılayın" diye hüküm veren Sincan Hâkimi ile; Erzincan Savcısını "tutuklu" yargılamakta ısrar eden hakimler arasında ne fark var?..
Birincisi kendi şikâyetçisinin başvurusundan yola çıkıp "Cumhurbaşkanı yargılanmalıdır" diye absürt bir hüküm vermişti, Yargıtay'dan döndü...
Diğerleri ise Erzincan Savcısını tahliye etmemek için hukuku kendi çarşaflarına dolaştırıyorlar ki tam bir kara mizah...
Dosya Yargıtay'ın eline geçmesin ve "Erzincan Savcısı tahliye edilmesin" diye akılları ve vicdanları da zorluyorlardı...
Baktılar ki "pabuç pahalı" direnemeyip siyasetin değil hukukun gereğini yerine getirdiler ve Savcıyı (dün) tahliye ettiler.
Göreceksiniz...
Aylardır süren bu hukuksuzluk cezasız kalacak, savcı ve yakınları çektikleri acıların ezikliği ile yaşayacaklardır...
Bitmedi...
Yıllarca TSK'ya hizmet etmiş (henüz haklarında somut suç delili bile yok) ordu komutanı orgenerali, ifadesini alıp tutuklatmak için hakkında suç duyurusu yapan savcı ile...
"Dağdan da inin bağdan (Mahmur) da, tutuklanmayacaksınız, biz artık demokratik açılım başlattık" diye açık duyuru yapan hükümetin çağrısına uyan Kürt vatandaşlara altı ay sonra "Pişman mısınız?" diye sorup "hayır" cevabını alınca tutuklayıp içeri tıkan hâkim arasında ne fark var?..
"Vay efendim siz bundan 7 sene önce az daha darbe yapacakmışsınız" diye suçladığı ama ortada ne darbe girişimi ne de niyeti olmayan generalleri keyif için tutuklatıp Silivri cevaevinde aylardır tutuklu olarak yaşatan savcı ve hâkimlerle...
"Siz KCK adı altında ülkeyi böleceksiniz" deyip belediye başkanlarını ve partilileri sorgusuz sulasiz içeri atan savcı ve hakimler arasında ne fark var?..
Üniversite profösörlerini, gazetecileri, ne idüğü belirsiz dinleme kasetleri yüzünden "siz ergenekon terör örgütü üyesisiniz" diyerek sorgulayıp tutuklanmalarını isteyen savcının tutuklama talebini yerine getirip o insanları sıradan bir zanla tutuklayıp aylardır içeride tutan hâkimlerle...
"Siz kökten dincisiniz, laikliği yıkıp, şeriat devleti, kuracaksınız" paranoyasıyla sorgulayıp tutuklu yargılanmasını isteyen savcının talebini uygun görüp yargılamayı tutuklu yapan hâkimler arasında ne fark var?..
Medyamız mı?..
Onun da yargının bu ideolojik kanun yandaşlığından bir farkı yok...
Mavi Marmara Gemisi'nde yaşanan olaylara birinin baktığı pencere Doğu'ya açılıyor...
Diğerlerinin Batı'ya...
Ters iki yöne açılan pencerelerden bakıp, iki pencerenin tam da arasında kalan bir olayı doğru anlatmak ya da yorumlamak mümkün mü?..
Oysa hem medyacılar hem de savcılar ve yargıçlar sorduğunuzda: "Biz gerçeği, sadece gerçeği arıyoruz" diyeceklerdir Hollywood filmlerinde olduğu gibi ama "yalan"...
İki kurumun da gerçekle işi yok...
Çünkü iki kurum için de gerçek; "bildikleri" değil, "inandırıldıkları" şey...
Haliyle inandırıldıkları şey, bildikleri şeyi de tersyüz edebiliyor...
"Evrensel bilgi"yle "ideoloji" birbirine karıştırılınca ortaya bir "Yargı" ve "Medya" garabeti çıkıyor...
A gazetesini okurken öğrendiğimiz gerçekler(!), B gazetesini okuyunca şekil değiştiriyor...
"Televizyonlardan daha doğrusunu öğreniriz belki" deyip karşılarına geçtiğimizdeyse; bulundukları tarafa göre gazetelerini doğrulamaya çalıştıklarını görüyoruz...
Hâsılı...
Bugün Gazetesi'nin yaptığı "yalan" haber, tarafı ne olursa olsun diğerlerinde de başka bir elbise içinde çıkartılıyor karşımıza...
Medyası, Yargıçları ve Savcıları böylesine "politize" olmuş bir Devlet nasıl ayakta kalıyor anlamıyorum...
Az sayıda kalmış gerçek yargıç, savcı ve gazetecinin yüzü suyu hürmetine mi ne?..
adnanberkokan@gmail.com