'Şık'ı anladık da Ertuğrul Beyciğime ne oluyor?'

Hem Ertuğrul Özkök'ü hem Can Dündar'ı yerden yere vuran Salih Tuna kendi mahallesine de çarpıcı eleştiriler yöneltti.

GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Ertuğrul Özkök ve Can Dündar'ı hedef aldığı yazısında 'Ayıptır, günahtır' dedi. Özkök'ün Ahmet Şık'ın sert açıklamalarına verdiği desteği yazı ve Can Dündar'ın Sivas katliamını konu alan yazısını eleştiren Salih Tuna kendi mahallesine de çarpıcı eleştiriler yöneltti.

ERGENEKONCU İLAN EDİLMEMİZ İŞTEN BİLE DEĞİLDİ

Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanması karşısında muhafazakar medyadaki hakim rüzgara karşı durduğunu vurgulayan Salih Tuna durumu şöyle özetledi:

"Muhafazakar medyada adeta çatlak seslere dönüşmüştük.
Sözümüzün namusu adına bu haksızlığa karşı çıkmamız gerektiğini, sözümüzün namusundan başka da hiçbir şeyimizin olmadığını söyledim diye yemediğim hakaret kalmamıştı.
Gerçekten de laf anlatılacak ortam yoktu.
Biraz daha anlatmaya kalkışsanız Ergenekoncu ilan edilmeniz işten değildi."

HADİ AHMET ŞIK'I ANLADIK PEKİ ERTUĞRUL BEYCİĞİME NE OLUYOR?

Salih Tuna yazısının devamında ise Ertuğrul Özkök ve Can Dündar'a yüklendi. Özkök'ün Şık'ın sözlerini konu alan yazısına değinen Tuna "Peki Ertuğrul Beyciğime ne oluyor? Matah bir şeymiş gibi bu sözleri neden alkışlıyor?" diye sordu. Tuna, Can Dündar'ın "Madımak'ı yakanlar tinerciler değil, dincilerdi..." dediği yazıyı ise CHP tarihiyle eleştirdi.

İşte Tuna'ın "Evladım uçmadan evvel başını iki elinin arasına al" başlıklı yazısındaki ilgili bölüm:

Köşe yazarları arasında olduğum için söylemiyorum ama Ahmet Şık ve Nedim Şener tahliyesini en revnaklı şekilde gazetemiz verdi: "Şık tahliye"

Tutuklandıkları zamanlarda da Yeni Şafak bu arkadaşların (ikisini de tanımam etmem) aleyhlerine tek bir ifadeye yer vermedi.

Doğrusu biz bu "şıklığı" çok bekledik.

O günlerde Ali Bayramoğlu'yla az dertleşmedik. En yakın arkadaşlarıyla polemiğe girmek zorunda kalmıştı.

Muhafazakar medyada adeta çatlak seslere dönüşmüştük.

Sözümüzün namusu adına bu haksızlığa karşı çıkmamız gerektiğini, sözümüzün namusundan başka da hiçbir şeyimizin olmadığını söyledim diye yemediğim hakaret kalmamıştı.

Gerçekten de laf anlatılacak ortam yoktu.

Biraz daha anlatmaya kalkışsanız Ergenekoncu ilan edilmeniz işten değildi.

Çok şükür bir yanlıştan dönüldü.

Ne ki, Ahmet Şık'ın "Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek. Burada ant içiyorum..." şeklindeki sözleri de hiç "şık" olmadı.

Hadi o haksız yere yatmanın, onca gün çektiği cefanın etkisiyle maksadını aştı diyelim.

Peki Ertuğrul Beyciğime ne oluyor?

Matah bir şeymiş gibi bu sözleri neden alkışlıyor?

Alkışlamasaydı, "Şu cümleyi bir kenara yazın. Çünkü yakın veya en geç orta gelecekte, bu cümlenin bir iddianame haline geldiğini görebilirsiniz..." hiç der miydi?

Spermin tadını yazarken bile bu kadar heyecanlanmamıştı; bu nasıl coşkudur?

Hayırdır?

Daha geçenlerde Sayın Başbakanımız, Necip Fazıl'ın "davasının kini" lafını telaffuz etti diye başımıza Yunus Emre kesilmişti?

Ne oldu?

Ya Can Dündar'a ne demeli?

"Madımak'ı yakanlar tinerciler değil, dincilerdi..." diyorsun ya, doğrusunu istersen bu saatten sonra 93 olaylarını fehmetmeni bekleyecek değiliz.

Lakin...

Ahmet Şık'ın kızının dişindeki telden, Nedim Şener'in kızının mavi eteğine kadar yapılan zulmü istismar etmeye kalkışma.

Ayıptır, günahtır.


Yazının tamamı için