'Şık ve Şener'i karalayanlar şimdi nerede?'

"Şık ve Şener iyi ki serbest kaldı" filan diye yazmaları hiçbir şey ifade etmiyor. Sessiz kalmak da bir gazetecilik türü değil hiç kuşkusuz.

GAZETECİLER.COM - Ahmet Şık ve Nedim Şener'in 375 gün sonra gelen tahliyesinin ardından BirGün yazarı Ümit Alan, köşesinde cezaevine girdiklerinde 'Şık ve Şener'i karalayanlar şimdi nerede?' diye sordu.

"Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tahliye haberinin ardından medyada ağırlıklı olarak "zaten tutuklu kalmaları yanlıştı" havası esti. Zaten başından beri onları savunanlar için bu şaşırtıcı değildi, ama onların tutuklanmasının ardından teneke çalar gibi yayın yapan kimileri şaşırttı. Bu haftaki Köşe Vuruşu'nda, Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklandığında "gazetecilikten dolayı tutuklanmadılar, görmediğimiz deliller var" makamından çalan kimi gazete ve yazarlara bir açıklama borçlu değil misiniz, diye sormak istiyorum.

SORDUNUZ MU O DELİLLER NEREDE?

Sabah ve Zaman gazetelerinin Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmalarına ilişkin manşetleri oldukça manidardı. "Açıklanmayan deliller var!" manşetini atarak, Şık ve Şener'i savunanlara "bilip bilmeden konuşmayın" mesajı veriliyordu. Bugün üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçtikten sonra "o açıklanmayan delilleri sorguladınız mı?" diye sormak gerek bu gazetelere. Yoksa dava görülmeye başlamasına rağmen hâlâ açıklanmadılar mı? "Açıklanmayan deliller var" diye başlık atarken duyduğunuz heyecanı, o "açıklanmayan deliller nedir?" diye sorarken de hissedebilecek misiniz? Asıl gazetecilik onların peşine düşmek değil midir?

PEKİ NEDEN DOLAYI TUTUKLANDILAR?

Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının ardından Taraf gazetesi, savcı Zekeriya Öz'ün ağzından "Gazetecilikten tutuklanmadılar" başlığını atıyordu. Sonraları handiyse bir kara propaganda sloganı haline gelen bu söz, Taraf'ın manşetini ne güzel süslemişti? Gerçi Ahmet Altan köşesinden bu tutuklanmalara dair endişesini dile getiriyordu, ama onun da asıl kaygısı iki insanın haksız yere tutuklanmış olma ihtimali değil, bu durumdan Ergenekon davasının zarar görme ihtimaliydi. Şık ve Şener onlar için işi bozan teferruattan öte değildiler. Ayrıca sanki gazetenin fikriymiş gibi coşkuyla atılan "gazetecilikten tutuklanmadılar" manşeti pekâlâ bize bir şeyler söylemeye çalışıyordu. O gün o manşeti atanlar, bugün yaşanan tahliyelerden sonra, neden dolayı tutuklu kaldıklarını aynı coşkuyla sorgulamak zorunda değiller mi? Gazetecilik bunu gerektirmez mi? Öyle ya haber her zaman kargoyla gelmez, bazen de peşine düşmek gerekir. Ucu cemaate dokunur diye kalemlerini korkak alıştırmasalar iyi olur. O gün, Zekariya Öz'ün sözlerini destek verir gibi manşete çekip, bugün "iyi ki tahliye oldular" makamına geçerken açıklanması gereken şeyler var.

O ZAMAN ŞÜPHE ETTİNİZ, YA ŞİMDİ?

Zaman yazarı Etyen Mahcupyan, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasının ardından yazdığı yazılarda, serinkanlılık tavsiye ediyor, açık açık suçlulalar demese de, suçsuzluklarından da emin olamayız gibi suya sabuna dokunmayan yazılar yazıyordu. Bir insanın tutuklanması için suçlu olduğuna dair önemli deliller olması gerektiğini atlıyor, adeta suçsuzluklarını ispat etsinler noktasına varıyordu. Yine Mahcupyan, tutuklu gazeteciler için eylem yapanları "omurgasızlık"la itham etmekte beis görmüyordu. O günlerde (20 Mart 2011) Ertuğrul Mavioğlu'nun Radikal İki'deki yazısında açıkladığı üzere Taraf gazetesinden Orhan Miroğlu da, hem Şık'ın Ergenekon operasyonuyla ilgili kitabının "suyu bulandırmak için" yazıldığını iddia ediyor, hem de "Ahmet Şık tutuklandı, kuşkusuz fikirleri yüzünden değil" gibi bir sonuca varıyordu. Bugün Etyen Mahcupyan da, Orhan Miroğlu da eğer yazar sorumluluğu taşıyorlarsa bir açıklama yapmak durumundalar. Şık ve Şener konusunda yanılmış olabilirler mi acaba? O günlerde serinkanlılık tavsiye eden, delilleri bekleyelim gibi bir havaya bürünen Mahcupyan, acaba öyle bir suçlamayla 375 gün tutuklu kalmış olsa aynı serinkanlılığı koruyacak mıydı? Şık ve Şener tahliye olduğundan bu yana konuya değinmiş değil de, o bakımdan soruyorum.

SESSİZ KALMAK GAZETECİLİK DEĞİL

Ahmet Şık ve Nedim Şener henüz beraat etmedi. Ancak delillerin durumu ve suçun niteliğinin değişmesi gibi önemli sebeplerden tahliye oldular. Bu kadarı bile o günlerde yapılan karalama yayınlarını geçersiz kılar diye düşünüyorum. (...) O manşetleri atanlar, o manipülasyonları yapanlar, gözümüze baka baka "onlar gazetecilikten dolayı tutuklanmadılar" diyenler vee onları destekleyenler de bugün bir açıklama borçlular. Açıklanmayan delil varsa, gazetecilik yapsın, açık etsinler. Yok eğer yanıldılarsa "hani açıklanmayan deliller vardı?" diye manşetten hesap sorabilsinler. Bunları yapmadıkları sürece "Şık ve Şener iyi ki serbest kaldı" filan diye yazmaları hiçbir şey ifade etmiyor. Sessiz kalmak da bir gazetecilik türü değil hiç kuşkusuz.