Şık Ahmet, Gülen Cemaat’e karşı!...
Ahmet ekonomik özgürlüğünü elde ettikçe çok daha ağırlarını yazacak; belki Hocaefendi’nin bile hayal gücünü zorlayacak “yalanlar” atacak…
ADNAN BERK OKAN
Ahmet Şık Odatv davası sanığı olarak gözaltına
alındığında itiraf ederim ki ben onu tanımıyordum…
Adını bile duymamıştım…
Gözaltına alınmasıyla birlikte Gülen Cemaati’ne
ait olduğu bilinen yayın organlarında kimi genç kalemler
Ahmet Şık’a öyle bir hücum ettiler ki;
“işin içinde iş var” diye düşündüm ister
istemez…
Ve bütün hücumlarında Gülen’i ve
Hareket’i savunuyor, henüz Ahmet
Şık’ın ne yazdığını hiç kimse bilmediği halde
“Cemaat öyle şey yapmaz” demeye getiriyorlardı…
Ve bendeniz bu köşede bu genç arkadaşları uyarmaya, eleştirmeye
başladım…
Her seferinde de Gülen Hareketi’ne ve bizzat
Hocaefendi’ye zarar verdiklerini savundum…
“Yahu hiç kimsenin tanımadığı birini meşhur ediyor, yazdığı
kitapların reklâmını yapıyorsunuz” dedim durdum…
Efendim…
Burada bir parantez açacağım izninizle…
Bendeniz rahmetli Vehbi Koç’un ebedi
hayranlarından olup, çok fazla olmasa da sevimli ve kısa
sohbetlerinde bulunmuş biriyim…
Ve…
“Bir olayın şuyuu vukuundan beterdir” sözünü de
sanırım medyada ilk yazanım…
Hayatım boyunca merhum Koç’un vecizesinin hiç
şaşmadığının canlı tanığı oldum…
Ve efendim parantezi kapayayım ve yeniden konuya
döneyim;
Bendeniz Gülen Cemaati’nden olduklarını,
insanların gözlerine sokarcasına anlatmaya çalışıp bu arada
Ahmet Şık’a ise fütursuzca saldıranların
Hareket’e zarar verdiğini, kitaplar yayımlandıktan
sonra ise zararın katlanarak artacağını yazıyordum ya…
Eleştirdiğim, deneyimlerimden sahip olduğum bilgilerimle uyardığım
genç kalemler de boş durmuyor beni şikâyet ediyorlardı…
İçlerinde benim için “Ergenekoncu bu!” diyenler
bile oldu…
Onları eleştiriyordum ya…
O halde ben de Ergenekoncunun tekiydim…
Bu arada bazıları da;
“Cemaat o kadar güçlü ki; onun yazdıklarına kimse
inanmaz” diyorlardı kibirlenerek…
Oysa göremedikleri bir şey vardı…
Cemaat sadece cemaat olduğu için büyüyüp
güçlenmiyordu…
Cemaatin tehlikeli olduğu iddialarına
inanmayan ama öylesi hareketlerin içinde veya yanında görünmek
istemeyen milyonlarca vicdan sahibi de tehlikesiz olduğuna
inandığı ve zımnen destek verdiği için ayakta kalıyor, giderek
güçleniyordu…
Oysa merhum Koç’un vecizesi yine hiç
şaşmayacak, bir olayın şuyuu vukuundan beter
olacaktı…
Ve…
Ahmet Şık’ın kitapları piyasaya çıktığı andan
itibaren; az önce kısaca tanımını yaptığım milyonlar yeniden
“acaba?” sorusuna cevap aramaya
başlayacaklardı...
Ve başladılar da…
Ertuğrul Özkök’ün namusuna emanet edildiği halde
Fethullah Gülen ve Cemaati, Aziz
Yıldırım’ın ağzından milyonlarca Fenerbahçeliye
şikâyet edişini ciddiye alın lütfen…
Ertuğrul bir olayın şuyuunun vukuundan beter
olduğunu en iyi bilen ve o stratejinin en güçlü icraatçılarından
biridir…
Ve…
Bakın işte olaylar nasıl da Ahmet Şık ve
Gülen Hareketi muhaliflerinin istedikleri gibi
gelişiyor...
Göreceksiniz ki kitap çok satacak…
Önce
Ahmet’i ekonomik özgürlüğe kavuşturacaklar…
Ahmet ekonomik özgürlüğünü elde ettikçe çok daha
ağırlarını yazacak; belki Hocaefendi’nin bile
hayal gücünü zorlayacak “yalanlar” atacak…
Bu yalanlar bütün popüler televizyonlarda tartışılacak;
“acaba” sorusu önce
“galiba”ya,
daha sonra da “vay be!.. Cemaat için tehlikeli diyenler
haklıymışlar”a dönüşecek…
Hazır olun…
Gülen’e karşı cephe asıl şimdi geliyor…
Tam da
ramazanda…
Tam da mütedeyyin insanların en çok TV izleyecekleri bir
süreçte…
Yaaa Adem Yavuz Aslan kardeş…
Şimdi iyi düşün bakalım…
Senin Ahmet Şık için kopardığın yaygaraları
eleştirirken ben mi Ergenekoncu imişim?..
Yoksa asıl Ergenekoncu; Ergenekoncuların değirmenine
gerçekten de su taşıyan sen miymişsin?..
Daha durun hele ey dostlar…
Bunlar bir şey değil…
Bunun bir de Hanefi Avcı boyutu var…
Siz asıl
gümbürtüyü, Avcı tahliye olduktan (ve hatta
beraat) sonra göreceksiniz...