Sevilay Yükselir yine Ahmet Hakan'a çaktı!
Yok yok! Sevilay Yükselir laftan anlamıyor! Bugün yine Ahmet Hakan'a ayırmış köşesini... Yine vurmuş da vurmuş!
GAZETECİLER.COM
Yok yok!
Sevilay Yükselir laftan anlamıyor!
Bugün yine Ahmet Hakan'a ayırmış köşesini...
Her ne kadar 'kişisel problemim yok' dese de,
Ahmet Hakan'ın kendisine yanıt vermemesine epey bir içerlemiş
olacak ki...
Yine vurmuş da vurmuş!
Yem olarak da Ahmet Hakan'ın kardeşi Abdullah Coşkun'u
kullanmış.
Bir önceki yazısında da aynısını yapmıştı da
'Ayıp be Sevilay! Kişisel sorunlarını
ailesine sataşarak gösterme' demiştik.
Ama nerdeee...
Bir kulağından girmiş, bir kulağından çıkmış Yükselir'in!
Bunun aslında 'sataşma' olmadığını 'gazetecilik' olduğunu
da eklemiş makalesine.
"Öncelikle belirtmeliyim ki benim hiç kimseyle kişisel bir kavgam yok! Ahmet Hakan'la da... Bu köşede yaptığım tek şey gazeteciliktir! O nedenle bana bu eleştirileri yapan arkadaşların kanka duygusallığını bir kenara bırakıp, aşağıda yazdıklarımı bir de gazeteci kimliği gözüyle değerlendirmelerini tavsiye ediyorum..." diyerek başlamış Ahmet Hakan ve kardeşinin TRT ile olan bağlantılarını anlatmaya...
"Şimdi gelelim ortaya dökülünce kardeşi Ahmet
Hakan'ı derinden sarsan Abdullah'ın ilginç ticari
ilişkilerine...
Mesela şu, "TRT olayına bir değinelim" diyorum ... Hepinizden
ricam, hiç üşenmeden Ahmet Hakan'ın, "TRT çalışanlarının isyanı
gayet normaldir!" (8 Haziran 2006) ve "TRT nereye?" (16 Nisan 2008)
tarihli yazılarına bir göz atmanız...
İlk yazısında TRT'nin siyasilerin arpalığı olduğunu sert bir dille
eleştiren Ahmet Hakan, ikinci yazısında ise kurumun reyting
yapmayan İbrahim Tatlıses'e program yaptırmasının mutlak bir yanlış
olduğunu söyleyip diyor ki:
"TRT'ciler, sonunun hüsranla bitmesi mukadder bir macera için,
halkın parasını değil de, kendi babalarının paralarını bu kadar
pervasız harcarlar mıydı?"
TRT ARPALIK MI?
Ahmet Hakan'ın bu yazılarının altına imzamı aynen basıyor ve ama
gazetecilik yapıp şunu sormadan da geçemiyorum işte: E be Ahmet!
TRT'yi o tarihlerde yerden yere vuran sen, neden sonra kardeşin
Abdullah'ın gizli hissedarı olduğu One Haber Ajansı, 22.5 milyon
euroluk sözleşme ile TRT Türk'e iş yapmaya başlayınca birden sus
pus oldun? Madem sen TRT'yi arpalık gibi gören siyasilere karşı
inanılmaz kalem oynatan bir cengâversin... O halde neden One
Ajans'ın ( İTO sicil kayıt no; 689605) resmi kayıtlarında görülen
ortaokul mezunu sahibine, "Ey Mükremin Atmaca! Ayıp olmuyor mu
kardeşim? Ulan, koskoca TRT'nin, dünya çapındaki kuruluşun elinin
altında o kadar adam varken neden sen gidip milyon euroluk bu işe
imza attın? Sen kimsinnnn, ajans hizmeti vermek kim? Senin cebine
giren bu mangırlar kimin cebinden çıkıyor kardeşim? Yazık değil mi
bu gariban vatandaşa?" demedin!
Diyemezsin değil mi Ahmetciğim..
Diyemezsin çünkü, o ne iş yaptığı, nerden geldiği belli olmayan
Mükremin Atmaca aslında ailenizin Maliye Bakanı olan kardeşin
Abdullah'ın ortağı...
Nerden mi biliyorum?
Ee İTO kayıtlarından Ahmet! Bak meğer, senin Abdullah kardeşine
paravan olan biricik yengen Özlem'le, Mükremin Abi'n, AKP'li
belediyelere reklam ve tanıtım hizmeti veren Vadi Reklam'ın yüzde
50'şer ortağıymış! (501705 sicil numarası)
"Bingo!" değil mi Ahmetciğim?
Peki ya kardeşin Abdullah'ın TRT ile sözleşme aşamasından hemen
sonra kuruma ve kurumun genel müdürüne peş peşe düzdüğün o akıl
almaz övgülere ne demeli? "Üç Teşekkür- 30 Aralık 2008", "Bugünü de
gördük ya!-31 Aralık 2008" ve "Yıldızı Parlayan Bürokrat- 5 Ocak
2009"...
Ben okuyunca dilim tutuldu, "Ee pes yani!" demekten kendimi
alamadım birader... O nasıl hızlı dönüş öyle Ahmetçiğim... Önce
gebertircesine TRT'ye vur, iş bitince, "Bir saniye ya... Aslında bu
bizim TRT de güzel işler yapıyor sayın okur" deyip
dur!"
Bunları anlattıktan sonra da Ahmet Hakan'ı 'cevap vermesi' için
sıkıştırmaya başlamış.
Bir de 'eşinin kömür satması' olayına değinmiş
ama...
Hatırladığımız kadarıyla, 'kömürcü' mevzusunu açan
Ahmet Hakan değil, Ahmet Arsan'dı.
Hatta Ahmet Arsan'ın da o makalesine tepkimizi göstermiştik.
Yani tek taraflı davranmamıştık!
Nasıl Sevilay Yükselir'in, Ahmet Hakan'ın aile meselelerine
karışmaması gerekiyorsa, Ahmet Arsan'ın da bunu yapmaması
gerektiğini savunmuştuk.
Ama Sevilay Yükselir bugün, bu
konuyu da sanki Ahmet Hakan gündeme taşımış gibi yanıtlamış.
"Bak bunlar çok mühim iddialar Ahmet. Belgeli,
kayıtlı, ortada... Tüm bunlara cevap vermen lazım. Ama sen ne
yapıyorsun? Tıpkı dalak öykünde olduğu gibi cevap vermiyor, hakaret
ederek durumu kurtarmaya çalışıyorsun...
Canım kardeşim... Ben hiçbir zaman senin gibi, "Basit bir imamın
oğluyum, köylü çocuğuyum... N'ayır n'olamaz..." filan deyip
kompleks olmadım. Eşimin kömür satmış olmasından ne gocundum, ne de
utandım... Kader utansın kardeş ne yapalım? Bizim senin kardeşin
Abdullah gibi devlet dairelerine hortumu dayayıp hüpleten bir
ağabeyimiz olmadı hiç. O tarihlerde, kocamın da, benim de elimizde
sende olmayan kapı gibi bir İletişim Fakültesi diploması vardı ama
acilen evimize ekmek, çocuğumuza süt taşımak zorundaydık. Onun için
kömür de sattık, tencere, tava da... Yani sanma ki bana, "Kömürcü
karısı, bohçacı kadın!" filan deyince ben karalar bağlarım. Bilakis
memnun olurum... Onur duyarım...
O nedenle işi sulandırmayı bırak da sen benim yazdıklarıma cevap
ver... Bak böyle hakaretamiz durumlara girmeye başladığında
insanlar ne diyor biliyor musun senin için?; "Yazık! Çok aciz
duruma düştü bu çocuk!"
Biliyorum çok öfkeleniyorsun! Biliyorum bir çatlak kalemin karşına
çıkıp tüm bu sırlarını deşifre etmesine içerliyorsun...
Tamam haklısın! Tamam bir dümen tutturmuştun ne güzel yürütüyordun
gemini...
Ama Ahmetciğim... Sana daha evvel de söyledim bunu. Cancağızım ben
gazeteciyim... Onca yıl sokaklarda koşuşturmuş bir haberciyim. Ne
yapayım şimdi? "Sen kızıyorsun, sinirleniyorsun, memlekete rezil
oluyorsun" diye gazetecilik yapmayayım mı yani?
Sormayayım mı şimdi; "Sen o köşeni 'Kardeşin Abdullah AKP'li
belediyelerde iş yapsın, önü açılsın' diye zaman zaman kullandın
mı, kullanmadın mı? Onun iş yaptığı başkanlara methiyeler döktürdün
mü, döktürmedin mi? Mesela, 'İki başkana dikkat' başlığı ile kaleme
aldığın o yazı Abdullah'a bir kıyak mıydı, değil miydi?"
Buna sen mi cevap vereceksin? Yoksa yine ben mi?"