Sevilay Yılman'dan dikkat çeken 1 Mayıs yazısı!
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, "Yaşasın tüm dünya işçilerinin bayramı!Kahrolsun işçinin, emekçinin hakkını gasp eden, hakkını yiyen vicdansızlar!" diyerek 1 Mayıs'ı kutladı.
Habertürk yazarı Sevilay Yılman, işçi çocuğu olduğunu ve bugünün
kendisi için anlamının başka olduğunu söyledi.Küçük yaşlarda
enteresan anlara, olaylara şahit de olduğunu belirten Yılman, 1
Mayısları en az 23 Nisan kadar çok sevdiklerini söyledi ve
"Çünkü çocuklar gibi şen ve mutlu olurdu işçi, emekçi
babalarımız…Biz de onlara bakmaya doyamazdık."
dedi.
Yaşasın 1 Mayıs!
Benim için bugünün anlamı bir başkadır.
Çünkü ben bir işçi çocuğuyum…
Rahmetli babam beni ve ağabeylerimi o vakitler devlete ait olan
Sümerbank Fabrikası’nda çalışarak büyüttü.
Tek kız çocuk olduğumdan ayrı bir sevgisi vardı babamın bana…
Tabii benim de ona…
Yanından ayırmak istemezdi.
Bu yüzden de o emekli olana kadar ben hemen hemen fabrikada büyüdüm
diyebilirim...
Çünkü aktif bir sendikacıydı babam.
Hatta uzunca bir dönem başkanlık görevinde de bulunmuştu.
İzin diye bir kavramı yoktu.
İzin günlerinde bile hep sendika için çalışırdı.
Öyle olunca tabii o küçücük yaşlarda çok enteresan anlara, olaylara
şahit de oldum.
Mesela grev kararlarının alındığı o toplantılardaki hararetli
konuşmalar…
Ya da grev başladıktan sonra yaşananlar…
İMECE usulünden yapılan dayanışmalar…
Ankara’dan gelen talimat ile grevi kırmak için ayarsızlık yapan
köftehorlar!
O köftehorlara alınan tavırlar.
Velhasıl…
Babam sayesinde çok küçük yaşlarda tanıştım işçi haklarının
mücadelesiyle ve pek tabii dolayısıyla siyasetle…
Resimlerim vardır hâlâ albümümde.
5 yaşında falandım herhalde.
Babamın kucağında, üzerimde 'Grev Gözcüsü' yazan bir yelek!
Tabii bu yıllar 1980 darbesinin hemen öncesi yıllar.
Ekonomi berbat. Enflasyon başa çıkılamaz bir canavar. Zam üzerine
zam. Maaşıyla ay sonunu zor gören milyonlarca insan…
Ve bütün bunları duyarak, yaşayarak büyüyen biz çocuklar…
Bu arada oturduğumuz ev fabrikanın lojmanlarındandı.
Şimdi yerinde yeller esiyor ama Malatya’yı bilenler Sümerbank
Lojmanlarını da çok iyi bilir.
Rahmetli Ahmet Kaya…
O da o lojmanların çocuklarındandır.
Aynı zorlukları aynı biçimde ve ruhla yaşayan yüzlerce işçi ve
ailesinin hikayesi vardır o yıkılan lojmanların olduğu alanda…
Mesela çok iyi hatırlıyorum…
Bir evde diğer evlerden fazla ya da eksik bir şeyin olması
mucizeydi.
Evlerin metrekareleri de aynıydı…
İçinde yaşanan bütün hikayeler de…
Hiçbir anormallik yoktu.
Bütün babalar aldıkları maaşla zar zor geçindirirdi evlerini ve bu
yüzden de genellikle bütün babalar ve tabii ki anneler
mutsuzdu.
Sanki hepsi bir fabrikada çalışmıyor bir fabrikada üretilmiş
gibiydi.
Aynı modeldiler.
Gergin, suratlar asık, asabi ve mutsuz…
İşte o babaların tamamı, hep beraber sadece “bir gün” çok mutlu
olurlardı.
O gün işte bu gündü!
Yani 1 Mayıs!
İnanın abartmıyorum…
Başta babam olmak üzere bambaşka bir ruh haline bürünürdü bütün
babalar 1 Mayıs’ta!
O güne kadar suratı hep sirke satan o adamların birdenbire
yüzlerine bir güzel tebessüm, heyecan gelirdi ve ertesi gün
sabahına kadar devam ederdi bu halleri.
Bu arada babam hazırlıkların da genellikle başında olduğu için ben
akranlarıma göre avantajdaydım.
“Nasıl pankart, döviz ya da flama hazırlanır? Üzerlerine hangi
sloganlar yazılır?” filan iyi bilirim…
Mesela belirlenen sloganların dışına çıkılamazdı.
Herkes sendikanın aldığı kararlara harfiyen uymak zorundaydı.
İki gün öncesinden başlardı hazırlıklar ve o gün geldiğinde de
bütün lojman, çoluk çocuk hep beraber yürüyüş kortejine katılmak
için erkenden yola düşerdi.
Belirlenen sloganlar, marş eşliğinde kentin meydanına doğru
gidilirdi...
Diğer fabrika işçileri ile buluşulurdu ve başlardı davullar,
zurnalar, halaylar, zılgıtlar…
Sonra kürsü konuşmaları ardından sendikaların belirlediği isimlerin
iş, emek, özgürlük, adalet, demokrasi üzerine okuduğu şiirler ve
bitiş düdüğü çalardı.
O düdükle beraber fabrikaların kortejleri yine aynı düzene girip,
geldiği noktaya yine aynı heyecan ve coşku ile geri dönerdi.
Ama kutlamalar gece yarılarına kadar kah evlerin, kah sendikanın
bahçelerinde devam ederdi…
Babalar hep gülerdi gün boyunca…
O yüzden biz çocukları da çok severdik 1 Mayısları…
En az 23 Nisan kadar…
Çünkü çocuklar gibi şen ve mutlu olurdu işçi, emekçi
babalarımız…
Biz de onlara bakmaya doyamazdık.
İsterdik ki her gün 1 Mayıs gibi olsun…
Onların yüzü hep gülsün ve biz çocuklar da umutla bakabilelim
yarınlara…
Hülasa…
Rahmetli babam başta olmak üzere bütün işçilerin bayramını canı
gönülden kutluyorum.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın tüm dünya işçilerinin bayramı!
Kahrolsun işçinin, emekçinin hakkını gasp eden, hakkını yiyen
vicdansızlar!