Sevilay Yılman ortak yayının bakın neyini beğenmedi? Kötüydü hem de çok kötü

Sevilay Yılman, geçen pazar akşamı gerçekleştirilen Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu yayınını değerlendirdi.

Habertürk yazarı Sevilay Yılman, geçen pazar akşamı gerçekleştirilen Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu yayınını değerlendirdi. Yılman, "Kötüydü. Hem de çok kötüydü. Ama bunun nedeni ne İsmail’in moderasyonu ne de adayların performansı" dedi.

İşte Sevilay Yılman'ın bugünkü yazısı:

Tahmin ettiğim gibi dün belli başlı köşelerin tamamında pazar gecesi gerçekleşen yayına dair yorumlar vardı.

Bizim gazetede de Murat Bardakçı başta olmak üzere Nihal Bengisu Karaca, Muharrem Sarıkaya, Güntay Şimşek ve Oray Eğin, Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu düellosunu farklı bakış açıları ile ele almışlardı.

Tabii bu yorumları karşılaştırınca enteresan bir tablo çıkıyor.

Mesela Bardakçı, moderatör İsmail Küçükkaya’yı çok başarısız bulurken, Oray moderasyona tam not vermiş.

Nihal 3 dakikalık zamanlamanın doğru bir tercih olduğunu söylerken Bardakçı bunun tam tersini savunmuş.

Velhasıl herkes kendi bakış açısına göre yorumlamış söz konusu programı.

Böyle olacağını bildiğim için ben farklı bir şey yaptım.

Programı etkilemesi beklenen kararsız seçmenlerden bir arkadaşımla izledim.

Ancak apolitik, siyasetle uzaktan yakından alakası olmayan ama yaşadığı İstanbul’un nasıl bir kişi tarafından yönetilmesiyle yakından ilgilenen bu ‘kararsız seçmen’ arkadaşımından beklediğim sonucu alamadım.

Güleceksiniz belki ama bizim arkadaş kararsızlık durumunun da ötesine geçti program nedeniyle.

Sandığa dahi gitmemeye meyilli bir ruh haline geçiş yaptı.

Neden diye sordum.

‘Ee çünkü iki aday da benim kafamdaki sorularıma cevap veremedi! Mesela bir İstanbullu olarak en büyük problemin deprem olduğunu düşünüyorum… Bu konuda alamadım tam yanıt. Her iki aday da geçmişte söylenenlerden farklı bir şey söyleyemediler. Deprem belasını başımızdan def edecek yepyeni, net bir proje koymadılar önüme… ‘ yanıtını verdi.

Tabii başka şeyler de var kararsız arkadaşımın program sonunda karar veremeyip de kararsız pozisyonunu koruyor olmasına neden.

Performansları, duruşları ile ilgili mesela çok ilginç değerlendirmeler yaptı.

Binali Yıldırım’ı acemi bir siyasetçi gibi fazlasıyla endişeli ve heyecanlı… Ekrem İmamoğlu’nu da aşırı öfkeli bulduğunu söyledi.

Yıldırım’ın 31 Mart seçimlerinin iptali konusunda sorulan sorulara tam yanıt veremediğini ve seçimin tekrarı konusunda da seçmeni tatmin edici açıklamalar yapamadığını…

İmamoğlu’nun da Ordu'da VIP'de Vali ile ilgili ettiği ‘İT’ sözünün kullandığı bal gibi gerçek olmasına rağmen sahici olmayan ifadelerle geçiştirmeye çalıştığını söyledi.

Bu son derece sıradan vatandaş olan arkadaşıma moderatör İsmail Küçükkaya’yı da sordum.

‘Gayet başarılı… Profesyonel bir yönetim sergiledi’ dedi…

Özetle… Her iki adayın da birinci hedef kitlesi olan ‘kararsız seçmen’ kitlesinden umduklarını alamadıklarına bizzat şahit oldum arkadaşım sayesinde.

Tabii şimdiye kadar okuduklarınız onun değerlendirmeleriydi.

Şimdi kısa ve öz ben söyleyeyim programı nasıl bulduğumu…

Kötüydü. Hem de çok kötüydü.

Ama bunun nedeni ne İsmail’in moderasyonu ne de adayların performansı!

Ben İsmail’i gayet başarılı buldum.

O şartlarda, o ortamda yapılabilecek en iyi moderasyonu yaptı kanımca.

Tarafsız, objektif ve her iki adaya da aynı mesafede tavır sergileyen bir duruş koydu.

Benim programı kötü bulmamın nedeni başka.

Bir kere stüdyo dekoru berbattı!

Krallara layık o dev masa neydi öyle!

İsmail’in yargıç gibi o koca masanın başına oturtulması… Adayların da yargıca ifade vermeye gelmiş birer suçlu gibi konumlandırılması… Çok iticiydi.

Adaylar yan yana değil, birbirlerini net görecek şekilde karşılıklı oturtulmalıydı.

Çok saçmaydı oturuş biçimleri.

İmamoğlu konuşurken Binali Bey İsmail’e bakıyor…

Binali Bey konuşurken de aynı şeyi bu kez Ekrem Bey yapıyordu.

Her iki ismin de birbirlerine yandan yandan bakış atmaları çok komik görüntülere sebep oldu.

Kesinlikle adayların birbirlerinin yüzünü ön cepheden tam görebilmesi ve konuşurlarken birbirlerinin yüzüne bakabilmelerine olanak sağlayan bir dekor yapılmalıydı.

Zaman kısıtlaması doğru bir formüldü ama süre ayarlaması yanlıştı.

3 dakika kısaydı.

En az 5 dakika olmalıydı.

Çünkü böyle koca büyük bir şehrin yönetimine aday olan isimlerin 3 dakika gibi kısa bir zamanda kendini ifade edebilmesi zaten mümkün olamazdı.

Nitekim birçok sorunun yanıtı 3 dakika kısıtlaması nedeniyle havada kaldı.

Özetle...

Yapaydı çok. Dinamik ve sürükleyici değildi.

Böyle olması da aslında gayet normal çünkü o programın stüdyo, dekor, format, süre kısıtlaması ve hatta moderatörün bile kim olacağını profesyonel televizyoncular, gazeteciler değil... Siyasiler belirledi.

Tarihi yayın diye beklenti vardı ama üzgünüm tarihe kaydedilmeye değer olmadı o program.

Ama dedim ya! Böyle olmasının müsebbibi siyasilerdir.

Habertürk’ün fikri olan bu projeyi alıp kendilerine göre formatlamalarının bir sonucudur bu!

Eğer bu iş hakkıyla yapılsaydı… Yani işin nasıl ve nerede, hangi formatta yapılacağına siyasiler değil, profesyoneller karar vermiş olsaydı…

Eminim tadından yenmez acayip bir iş çıkar ve hakikaten uzun zaman unutulması mümkün olmayacak harika bir program olurdu!

Bu haliyle sadece program oldu ve işin trajikomik yanı günlerce beklenen programla adaylar bırakın karşı taraftan birilerini etkileyip de oy kapmayı...

Hali hazırda kararsız olan seçmeni bile ikna edemedi.