Sevilay Yılman günün köşe yazarı...
Kendisinin de dediği gibi “okuyun” lütfen… Biz Sevilay Yılman’ı günün yazarı seçtik… Bakalım hak verecek misiniz?..
“Evet” cenahı daha şimdiden zafer çığlıkları
atıyor…
“Bitti bu iş… En az & 65 evet çıkacak ve
anayasa değişikliği kabul edilecek” diyor…
*
“Hayır” cephesi ise:
“En az 10 puan fark atarız… Kesin hayır
çıkacak” diye iddialı
konuşuyor…
*
Peki dayanakları ne?..
Ellerinde güvenilir bir kamuoyu araştırma sonucu mu var?..
Yooo…
Sadece temennilerini yazıyorlar…
*
Bir de Sevilay Yılman gibi “gerçekçi ve samimi”
yazanlar var…
Yılman hükümete yakın…
Hatta sadık bir iktidar destekçisi…
Ama bugünkü HaberTürk’te “Referandumun sonucunu öğrenmek istiyorsanız
bu yazıyı okumalısınız!” başlığı altında yayımlanan yazısı
gerçekçi…
Ne hayal var içinde…
Ne de temenni…
*
Kendisinin de dediği gibi “okuyun” lütfen…
Biz Sevilay Yılman’ı günün yazarı seçtik…
Bakalım hak verecek misiniz?..
REFERANDUMUN SONUCUNU ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ BU
YAZIYI OKUMALISINIZ!
Eski zamanlarda nasıl merakla beklerdik seçim için yapılan anket sonuçlarını değil mi? O zamanlar çok ciddi veriler elde edilebildiği için, araştırma sonuçları seçmenin de yol haritası olurdu. Günlerce konuşulan araştırmaları biliyorum. Hatırlarsınız siz de... Ne sansasyon yaratırdı bazı şirketlerin birbirleriyle yarışırcasına yaptıkları açıklamalar! Öyle ki sandığa kadar o sonuçlar tartışılır, sandık açıldıktan sonra da hangi şirketin ne kadar tutturduğu ya da tutturamadığı.
‘ANKET HİKÂYE’
Şimdi bakıyorum da kimsenin umurunda değil artık anketler falan. Ne biz gazeteciler merak edip araştırma şirketlerinin sahiplerini arayarak neler olup bittiğini soruyoruz, ne de onlar bizleri arayıp araştırmaları hakkında bilgi veriyorlar.
Biri hariç, o da Adil Gür’ün A&G adlı şirketi... Onun dışındakilerin tamamı, 1 Kasım seçimi için yaptıkları anketlerle çok fena gümlediler. (Tabii kastettiğim, herhangi bir partiye yandaş olduğu için algı yaratma gayesiyle sonuçları utanmadan değiştiren şirketler falan değil!)
Hülasa, 1 Kasım kamuoyu araştırma şirketleri için bir dönemeç oldu. Güvenilir olarak kabul edilen şirketlerin dahi o gün sandıklar açıldıktan sonra duvara tosladıkları ayan beyan ortaya çıkınca kamuoyunun yapı- lan anketlere karşı merakı azaldı.
Emin olun, şu anda yapılan hiçbir araştırmanın kıymeti yok! “Anket manket hikâye!” diyor vatandaş. Bu arada çoğunun patronunu tanırım. Yakından üstelik. Arkadaşlığımız da vardır ama kusura bakmasınlar ben de genelin bu görüşüne katılıyorum. Bana göre de gerçekten anket manket hikâye! O nedenle ben kendi anketimi kendim yapıyorum. Bulduğum her fırsatta yoklama çekiyorum.
Bana göre hâlâ çok büyük oranda bir kararsız seçmen var. Ve bu kararsız seçmenin çoğunluğunun da 1 Kasım’da HDP’ye oy veren Kürt seçmeni ile AK Parti ve MHP’ye oy verenlerden olduğunu düşünüyorum. Oran ise en az % 15! Bu çok ciddi bir oran farkındaysanız.
Tabii şunu da ekleyeyim dipnot olarak: Hayır blokunun seçmeni çok keskin. Tamamı fanatik iktidar ve Erdoğan karşıtı olduğu için “Hayır”dan dönüşü zinhar mümkün değil! Ama bu demek değil ki “Hayır” oyları önde gidiyor. Bence oranlar kafa kafaya ama dedim ya çok ciddi bir oranda kararsız seçmen var ve kesinlikle sonucu bu kararsız seçmen belirleyecek. Yani HDP’ye oy vermiş Kürtler, AK Partililer ve MHP’ye oy verenlerin bir kısmı.
Gelelim nokta atışına! Efendim... Hatırlatmama gerek yok ama yine de hatırlatayım; siyasette 24 saat bile çok uzun bir zamandır! Bugünden geriye sayınca nereden baksanız hâlâ dolu dolu bir 25 gün var referanduma! Yani 600 saat! 600 saatte çok şey değişir ve hatta ters bile dönebilir. O yüzden kimse şimdiden bir tahminde falan bulunmasın boşu boşuna!
SIRAT KÖPRÜSÜ
Haa, amaç fantezi ise tabii devam etsinler fantezilerine ama çok net söylüyorum: Sonuç kesinlikle belli değil! Maraton henüz başladı ve bu önümüzdeki 25 günde de devam edecek. Dolayısıyla tarafların asıl stratejilerini bu süreçte çok doğru bir biçimde hayata geçirmesi kaçınılmazdır. Özellikle “Evet” cephesinin sırat köprüsünden geçer gibi bir politika gütmesi gerekiyor. Çok dikkatli olmaları gerekiyor yani...
Çünkü üzülerek ifade etmek zorundayım ki, vatandaşın hâlâ bu sistemle ilgili muhaliflerin argümanlarına takılmışlığı devam ediyor. “Rejim değişecek” değil ama “Ülkenin yönetimi tek bir insanın iki dudağı arasına terk edilecek” iddiası kafaları epeyce bulandırıyor. Bu bulanıklığı aşmak için bence yeni bir şeyler söylemek lazım... Yepyeni!