Sevilay Yılman: Çölaşan ve Necati Doğru gerçekten FETÖ’cü olabilirler mi?
Yürütülen soruşturma sonucunda, Sözcü gazetesinin 3 yöneticisi ile yazarları Emin Çölaşan ve Necati Doğru hakkında "FETÖ'ye üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi.
Emin Çölaşan ve Necati Doğru ile Sözcü çalışanları hakkında FETÖ iddiasıyla düzenlenen iddianameye tepkiler sürüyor.
Konuya ilişkin bir yazı kaleme alan Habertürk yazarı Sevilay Yılman, bu iki isimle ne yüz yüze ne de yan yana gelmediğini ve görüşlerine sempati duymadığını belirtti.
Çölaşan ve Doğru ile siyasete ve hayata farklı pencerelerden baktığını söyleyen Sevilay Yılman, bu iki isminle arasındaki farkları sıraladı ve şu ifadeleri kullandı:
Gönül rahatlığı ile her ikisinin de FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmadığını, hatta azılı birer düşmanı olduklarını da çok net dile getirebilirim. Değiller! Kimse kusura bakmasın ama eğer bu ülkede, bu iktidara muhalif olmak FETÖ’cülükle eş değer bir durum teşkil ediyorsa, o zaman memleketin yüzde 50’sinin de FETÖ’cü olduğunu ilan etmek anlamı çıkmaz mı? FETÖ ile mücadele böyle olmaz, bu şekil olmaz!Bu işler yanlış işler.Ve herkes farkına varmalı ki, bu yanlış işler en çok da FETÖ’ye hizmet ediyor.Onların işine yarıyor.
Köşesinden bir de uyarı yapan Yılman yazısını şu sözlerle tamamladı:
Uyarıyorum son bir kez daha…
Eğer FETÖ denilen bu korkunç, sinsi ve derin yapıyla mücadeleyi doğru dürüst ve gerçeklikler üzerinden devam ettirmez isek, bir gün bu alçaklar ordusu, beslendikleri mihrakların eliyle bir kez daha uyandırılacaklar ve yine bu devlete, millete kafa tutmaya kalkacaklar.Eğer böyle bir şey olmasını istemiyor isek ve gerçekten bu konuda samimi isek…Emin Çölaşan, Necati Doğru veya onlar gibi muhalif isimleri, hiç alakaları olmadığı halde FETÖ ile iltisaklı göstermeye çalışmak yerine, doğru kanallardan doğru yöntemlerle mücadele edelim lütfen.
Çölaşan ve Necati Doğru gerçekten FETÖ’cü olabilirler mi?
Yeni değil bu durum. Epeydir vardı ama son zamanlarda iş çığırından çıktı ve tabir-i caizse bizim meslekte yani gazetecilikte at izi alenen it izine karıştı.
Her şey allak bullak.
Düşünün…
Uzunca bir dönem, FETÖ bu ülkede henüz muktedirken… Onlara kuyrukçuluk yapan, örgütün elebaşına, “Hoca efendi, Hoca efendi” diyerek yaltaklanan ve binbir çeşit methiyeler döşenen tipler, bugün birer FETÖSAVAR kesildi başımıza!
Ve ne tuhaf ki; bu tipler, yazı hayatı dindarlarla, cemaatler ve onların uzantıları olan partilerle uğraşarak geçmiş bir Emin Çölaşan’ı bir Necati Doğru’yu, “FETÖ’cü ya da FETÖ destekçisi” diyerek işaret ediyor…
Ve bu tipler o kadar muteberler ki, bu işaretleri bir biçimde karşılık buluyor; Çölaşan, Doğru hakkında FETÖ soruşturması başlatılıyor.
Bir kere evvela şunu söyleyeyim:
Hayatım boyunca bu iki isimle de ne yüz yüze ne de yan yana geldim!
Neredeyse benim yaşım kadar gazetecilik hayatları olan bu iki ismi, sizler gibi sadece yazdıklarından biliyor ve tanıyorum.
Mesleki olarak büyüklerim, saygım vardır ama görüşlerine kesinlikle sempatim yoktur.
ÇÖLAŞAN VE DOĞRU İLE FARKLIYIZ!
Çünkü bu iki isimle olan tek ortak yönümüz, aynı meslek içerisinde olmaktan öte değildir.
Siyasete de hayata da çok ayrı pencerelerden bakıyoruz biz.
Ben kendimi sosyal demokrat ama liberal görüyorum.
Çölaşan’ı, Doğru’yu ise asla tarafı olmayacağım aşırı milliyetçi, statükocu birer Kemalist olarak.
Benim için öncelik toplumsal uzlaşmadır.
Bu nedenle bu ülkede yaşayan insanların dini, dili, ırkı, rengi, mezhebi ne olursa olsun hoşgörü gösterilmesini ve bu farklılıkların dönüştürülmeden, asimile edilmeden, baskılanmadan kabul edilmesi gerektiğine inanırım.
Onlar ise farklılıklarımızı radikal denilecek kadar reddedicidirler. Ancak tüm bunlara rağmen gönül rahatlığı ile her ikisinin de FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmadığını, hatta azılı birer düşmanı olduklarını da çok net dile getirebilirim.
Değiller!
Ne FETÖ’cüler ne de bilerek, kasten FETÖ’ye destek vermiş kalemlerdir bu insanlar.
MUHALİF OLMAK ONLARI FETÖ’CÜ YAPMAZ!
Ha… Evet… Haklarında açılan soruşturmada iddia edildiği gibi bu iki isim; FETÖ’nün tarihe 17/25 Aralık Darbe Girişimi olarak geçen olayına ve olayda kullandıkları argümanları sorgulamadan, soruşturmadan yazılarıyla destek vermişlerdir.
Gerçekten de o gün ve sonrasında FETÖ’nün yargı ve emniyetteki gücünü birleştirerek gerçekleştirdikleri hükümeti alaşağı etme girişiminde maalesef onlardan taraf olmuşlardır.
Ancak bunun böyle olmuş olması demek, Çölaşan’ı da, Necati Doğru’yu da FETÖ’cü ya da onlarla bir ilişki içerisinde olan gazeteciler, kalemler yapmaz!
Bu insanların ve onlar gibi daha nicelerinin o günkü o iddiaların peşine takılıp, destek olmalarının tek nedeni, ölümüne AK Parti düşmanlığıdır.
Yani muhaliflikleridir.
Şimdi buradan herkese açık açık soruyorum:
Bu iki isim veya onlar gibi oldukları düşünülen diğer muhalif gazeteciler, kalemler veya televizyoncular…
Bu insanların sırf muhalif, sırf AK Parti’nin iktidarından hoşnutsuz ve bu iktidarın sona ermesini istiyor diye “FETÖ’cü” ya da “FETÖ destekçisi” şeklinde suçlanmaları ve haklarında dava açılıp meselenin yargıya taşınması hakkaniyetli bir yaklaşım mıdır?
Kimse kusura bakmasın ama eğer bu ülkede, bu iktidara muhalif olmak FETÖ’cülükle eş değer bir durum teşkil ediyorsa, o zaman memleketin yüzde 50’sinin de FETÖ’cü olduğunu ilan etmek anlamı çıkmaz mı?
İktidar yanlıları, iktidara taraf kalemler, yazarlar elbette bu muhalif yazarlara karşı mücadele edecektir.
Etmelerinden daha doğal bir şey yoktur; ama bunu işin kolayına kaçıp, “O da FETÖ’cü, bu da FETÖ’cü” diyerek değil de, ayakları yere basan, sağlam donelerle yapmaları hem daha ahlaklı hem de daha insani ve adil olmaz mı?
FETÖ’YE HİZMET EDİLİYOR…
Yazıyı bitirmeden bir şey daha ekleyeyim…
Başta bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere çevresindeki herkes bilir…
Ve dahası 8 yıl boyunca yazarlığını yaptığım Sabah gazetesinin üst düzey yönetimi ve oradaki tüm mesai arkadaşlarım da…
Bu saydığım insanlar da ve gizlilik gereği adlarını sayamadıklarım da bu alçak FETÖ denilen yapı ile daha ilk günden nasıl ve ne şekil mücadele ettiğimi çok çok iyi bilir.
Bazılarının korkudan, bazılarının ise çıkarından FETÖ elebaşına, onun müritlerine kah köşelerinden, kah TV ekranlarından yaltaklandıkları o dönemlerde bu alçaklara karşı tüm kalbimle, kalemimle dik duruşuma bizzat şahittirler.
Daha önce de yazmıştım bir daha yazayım…
İlk zamanlar, mesele bazıları tarafından henüz anlaşılmamışken, hükümetteki bazıları ve o zamanlar “Gülen Cemaati” olarak anılan alçak FETÖ’cüler el ele kola kola iken, yazdıklarım ve ekranlarda söylediklerim dolayısıyla hakkımda, “Alevi olan Sevilay’ın derdi hükümetle cemaatin arasını açıp fitne yapmak” şeklinde bir karalama kampanyası düzenlenmişti.
Sonradan, çok sonradan bu karalama kampanyalarına inanan ve bunlar nedeniyle beni infaz eden birçok kişi gelip özür dilemiş, hatta bazıları “Seni dinlemedik, geç kaldık” diyerek helallik istemişti.
Uzatmayayım… Yani FETÖ ile mücadele konusunda samimiyetimi bilen bilir.
İşte o günkü aynı duygular ile yazıyorum tekrar ve uyarıyorum naçizane:
FETÖ ile mücadele böyle olmaz, bu şekil olmaz!
Bu işler yanlış işler.
Ve herkes farkına varmalı ki, bu yanlış işler en çok da FETÖ’ye hizmet ediyor.
Onların işine yarıyor.
Bu yapılan yanlış işleri hâlâ ellerini kollarını sallayarak gezdikleri başta ABD olmak üzere batılı ülkelerde, “Bakın bunların dertleri biz değiliz! Bunların dertleri ülkedeki tüm muhalefeti baskı altına alıp korkutarak susturmak!” diyerek koz olarak kullanıyorlar.
Uyarıyorum son bir kez daha…
Eğer FETÖ denilen bu korkunç, sinsi ve derin yapıyla mücadeleyi doğru dürüst ve gerçeklikler üzerinden devam ettirmez isek, bir gün bu alçaklar ordusu, beslendikleri mihrakların eliyle bir kez daha uyandırılacaklar ve yine bu devlete, millete kafa tutmaya kalkacaklar.
Eğer böyle bir şey olmasını istemiyor isek ve gerçekten bu konuda samimi isek…
Emin Çölaşan, Necati Doğru veya onlar gibi muhalif isimleri, hiç alakaları olmadığı halde FETÖ ile iltisaklı göstermeye çalışmak yerine, doğru kanallardan doğru yöntemlerle mücadele edelim lütfen.