Sevgi Karaca

Aslında; ”Sorun Yaratan Koyun (Dişi olduğu için; malumunuz koçlar davarın erkeğidir)” olmalıymış…

Sevgi Karaca, insanların yüzlerine bakıp karakterlerini okuyormuş…

Ve bir de: “Yaşam Koçu” imiş…

Yani…

İnsanların kendi kendilerine sorun yaratmalarının önüne geçiyormuş; telkinleriyle…

Bana göre yanlış iş seçmiş Sevgi Hanım

Aslında; ”Sorun Yaratan Koyun (Dişi olduğu için; malumunuz koçlar davarın erkeğidir)” olmalıymış…

Çünkü…

Sevgi Hanım ve onunla söyleşi yapmak isteyenler var oldukça; insanların kendi kendilerine sorun yaratmaları gerekmiyor…

Neden mi?..

Çünkü…

Sevgi Karaca o sorunları bizzat kendi yaratıyor insanlar için…

Meselâ son yüzünü okuduğu kişi, (bizim editör arkadaşlara göre) son günlerde Cem Garipoğlu ile ilgili yazısı ile gündemden düşmeyen Perihan Mağden imiş…

Oysa Mağden hiçbir zaman gündemden düşmemişti…

Neyse…

Sevgi Karaca, sosyal medyada en çok kime çakılıyorsa, yüzden karakter okumasını da okuduğu o sosyal medya tivitlerine göre yapıyor…

Yani…

Yüz okumaktan ziyade, nabızlara göre şerbet veriyor…

Eğer sosyal medya övüyorsa bir piri faniyi; Sevgi Hanım’ın yüz okuması da o övgülerin yönlendirmesinde oluyor…

Kokmuş balık karakterli biri için eğer övgü varsa sosyal medyada; “o zaten sirkeli suya yatırıldığı için asla kokmaz” diyebilir meselâ…

İşin ilginci saç renginden veya boyadan bile karakter yapabiliyormuş…

Demek ki toprağı bol olsun Yul Brynner karaktersizin tekiydi…

Ya da beni tahlil etse kim bilir neler yazacak?..

Malum saç meselesi…

Sevgi Karaca’ya göre “kararsızlık, verdiği kararlardan emin olamama, aniden yön değiştirme ve seçenekler arasında gidip-gelme depresyon belirtileri” imiş…

Erdoğan’ın yüzünü okuduğunda o depresyon halini nasıl görememiş hayret!..

En çok da Mağden’le ilgili şu analizi dikkatimi çekti…

“Bir gün göklere çıkardığı birini bir başka gün yerin dibine batırmakta hiçbir sakınca görmüyor.”

“Eyvah!” dedim yüksek sesle…

Karım koştu geldi…

“N’oldu hayrola, bir şey mi oldu?..” diye sordu telaşlı bir ses tonuyla…

“Hayır” dedim, “Perihan’ı şeytmiş de biri…”

“Allah seni ne diyim?” diye bir şaplak indirdi kafamın keline ve devamında da sordu: “Kimmiş o Perihan”

Aceleyle konuşmamın tamamını yapınca özür diledi şaplak için…

Perihan’ın yanardöner olma ihtimalinin bana ne zararı olabileceğini sordu…

Bana teşekkür ettiğini hatırlattım…

“Amaaannnn, üzüldüğün şeye bak” dedi gülerek… “Sanki sen çok mu farklısın?.. Sen de bugün övdüğün birini yarın yerin dibine batırmıyo musun?...”

“Ama hayatım” deyip devam edecektim ki çekip gitmişti bile…

Yani Sevgi Hanım…

Şu yaptığına bak be kardeşim…

Benim yüzümü bile görmedin ama beni de “depresyonlu” sınıfına koyuverdin…

Yahu; dünyanın bu en şirin, en temiz havalı, en güzel ormanlı, en güzel denizli köyünde ve hem de dünyanın en iyi, en güzel kadınıyla yaşayıp da depresyona girecek kadar “salak” mıyım ben?..

Kaybettin işte…

Not: Sevgi Hanım ister koç ol ister koyun, bende yaratamayacaksın sorun, haberin olsun...