Serdat Turgut'a göre Game of Thrones'dan alınacak çok ders var

"Bu yarışta "Game of Thrones" gibi dizilerin başarıları, hedef almamız gereken kitlenin durumu, zevkleri ve ilgileri hakkında bize ilginç ipuçları verebilir."

Amerikalı yazar George R. R. Martin'in romanlarından uyarlanan HBO dizisi Game of Thrones, ya da Türkçesi ile Taht Oyunları, geçmişte rekorlar kıran mafya dizisi "The Sopranos"tan bile daha başarılı olup global düzeyde kendine sadık bir izleyici kitlesi oluşturdu.

Dizinin başarısının gazete yazarları ve kitle iletişimciler açısından çok yararlı ipuçları içerdiğini ileri süren Habertürk yazarı Serdar Turgut, "Bizler, "Benim görüşüm budur; ben diyeceğimi dedim, okuyucu da isterse okur" deme lüksüne sahip değiliz. Okuyucu/izleyici kitlesindeki zevk değişimlerini, onların ilgisini hangi konuların çektiğini çok yakından izleyip kendimizi devamlı yenilemek zorundayız." yorumunu yaptı.

Okuyucu/izleyici kitlesinin beyninin hızlı bir değişim içinde olduğunu ileri süren Turgut'a göre izleyiciinin "Bir konuya konsantre olup orada kalma süreleri çok düşmüş durumda" bu yüzden de medya mensupları "bu konsantrasyonu düşük kitlenin ilgisini kendimize çekmek için sürekli yarışmak durumunda..."

"Bu yarışta "Game of Thrones" gibi dizilerin başarıları, hedef almamız gereken kitlenin durumu, zevkleri ve ilgileri hakkında bize ilginç ipuçları verebilir." diyen Turgut yazısını şöyle devam ettirdi:

Yanlış anlamayın, "İlla Game of Thrones dizisinin formatını, konusunu kopya edelim, ona benzer şeyler üretelim" demiyorum. Bu gibi durumlarda kopya kesin başarısızlık getirir. Popüler kültürün tarihi, başarılı olanı kopya edip batan girişimlerle doludur.

Ben sadece "Zevkler, ilgiler hakkında ipuçlarını almamız ve eğer mümkünse bunları kendi üretimlerimiz içine yerleştirmemiz lazım" diyorum.

Uzun zamandır Game of Thrones'u izlemeyi ihmal etmiştim; bu yüzden bir "tıkınma seyretmesi"ne (binge watching) girişerek gördüklerim üzerine notlar aldım. Bir dizinim bölümlerini birbiri ardına saatler boyunca kesintisiz seyretmek olan "tıkınma seyretmesi" bilinçli yapıldığında size çok şey öğretebiliyor.

Bilimkurgu/fantezi ekolü, bugün karşı karşıya olduğumuz toplumsal-bireysel sorunların evrensel ve zaman dışı olduğunu, bunların çok farklı toplumsal yapılarda bile bulunabileceğini, bu yüzden bugünkünden çok farklı çözümleri olabileceğini veya her durumda çözümsüz olduklarını gösterir.

Bu yüzden bilimkurgu/fantezi, yarattığı gelecek ütopyaları veya distopyalarıyla bugünkü sorunlarla boğuşmakta olan bizleri çok rahatlatır.

Game of Thrones bunu yapıyor, ama yaparken de hiç basite kaçmıyor. İyi-kötü çizgileri daima belirsiz. Bu kavramların aslında tanımı zor olan kavramlar olduğunun bilincinde. Dizi bu yüzden fantezi dünyasına rağmen çok da gerçekçi olarak algılanıyor.

Dizide hiçbir zaman basite kaçan söylemler yok. İzleyiciyi zorlama riskini alarak olayları ve kişilikleri çok katmanlı, karmaşık şekilde anlatıyor ve gerçek hayata benzeyen yapısıyla sizi de içine çekiveriyor.

Böylece siz ütopya veya distopyanızı yaşarken aslında bugününüzü yaşıyorsunuz. Bu her başarılı olmak isteyen bilimkurgu kitabının hedefidir. Dizi bunu neredeyse doğal olarak, çok da kolay bir şeymiş gibi başarıyor.

Kendimden biliyorum, bilimkurgu dünyası sizi bir defa içine çekti mi zor bırakır. Game of Thrones da ekolünün tüm anlatım tekniklerini başarıyla uygulayarak sizi içine çekip bir daha bırakmıyor.

Geçenlerde dizinin uyarlandığı kitabın yazarı George R.R. Martin, Amerikan televizyonunda bir programda kitabı okuyanların çok dikkatli olduğunu, senaryoda yapılan küçük bir yanlışı bile anında tespit ederek hesap sorduklarını söylüyor.

Dizinin içine çektiği insan sayısı her geçen gün büyüyor.

Hollywood'un "blockbuster" filmlerini gösterime soktuğu yaz aylarına yaklaşıyoruz. Bu yıla yetişmez ama ben gelecek yıl büyük bütçeli bir Game of Thrones filmi olmasını merakla bekliyorum. Bu da olursa 2016 yılı, "Star Wars" filminden sonra bir de "Game of Thrones" filmiyle herhalde gelecekte fantezibilimkurgunun altın yılı olarak anılır.