Serdar Turgut

Gazete HT

Evet…

Günün Köşe Yazarı da Gazete HT’den bildiğiniz gibi: Serdar Turgut…

Neden mi?..

O halde biraz alıntı yapmalıyım…

 

"Yeni Türkiye, başımıza bela gibi çökmüştür."

 

Son günlerde beni en çok etkileyen, en gerçekçi, en doğru, en haklı…

Ama…

Bir o kadar da can yakan hüküm cümlelerinden biridir bu…

Evet…

Aslında “yeni” olan şeyler genelde insana coşku, huzur, keyif, mutluluk verirken başına Türkiye’nin başına getirilen “Yeni” sıfatı aklı başında milyonlarca yurttaşı huzursuz etmekte, gelecek kuşkularını katmerlendirmektedir…

 

Bir diğer etkilendiğim bölüm ise hüküm cümlesi değil, acı bir haberdir…

Ve şöyledir:

 

“Hapisteki gazeteci sayısı açısından Türkiye dünya rekortmeni olmuş ve sıralamada bir numaraya çıkmış, ardından ise Çin ve İran geliyor”…

 

Şimdi hemen takiben kurduğu Hüküm Cümlesine geleyim…

 

“Bu haber eminim, AK Parti'nin seçimde alacağı oy oranında yeni bir patlamaya neden olmuştur”...

 

“Oksimoron” mu desem yoksa “Kara Mizah” mı bilemiyorum…

Normalde özgürlükleri genişleten siyasal iktidarların oyları artar…

Türkiye’de ise tam tersi…

Ne kadar az özgürlük; o kadar çok oy…

 

Ve daha neler neler…

Bu arada unutmadan…

Serdar yazısının bir yerinde şöyle diyor:

 

Diyeceğim o ki, bu halk infernosu sürdükçe bu ülkede demokrasi katiyen olamaz ve AK Parti de tekrar s..e s..e iktidara gelir. “

 

İtirazım “s..e s..e iktidara gelir” bölümüne…

Doğrusu şöyle olmalıydı…

“Bu halkın yarısı s…le, s…le Ak Parti’ye oy verir…”

 

Uzatmayayım…

Lütfen okur musunuz?..

Serdar’ın makalesinin tamamı aşağıda…

 

 

 Yeni Türkiye

 AK Parti'nin bize miras bırakacağı en önemli oluşum yeni Türkiye'dir. Bunun olacağını pek sanmam ama iktidardan kurtulmak nispeten kolaydır. Yeni Türkiye'den kurtulmak ise imkânsızdır.

Çünkü o, Türk demokrasisinin temelini oluşturan halkın ta kendisidir. Yani yeni Türkiye, başımıza bela gibi çökmüştür.

İşte bu yüzden ben kaç zamandır, "Türkiye koşullarında demokrasi olabilmesi imkânsızdır. Güzel bir gelecek kurmak hayaldir" diye yazıp duruyorum.

Benim yeni Türkiye'ye ve onun aziz halkına duyduğum saygıyı daha da artıran haber dün sabah vakti geldi.

Hapisteki gazeteci sayısı açısından Türkiye dünya rekortmeni olmuş ve sıralamada bir numaraya çıkmış, ardından ise Çin ve İran geliyor. Bu haber eminim, AK Parti'nin seçimde alacağı oy oranında yeni bir patlamaya neden olmuştur.

Böyle bir haberi duyunca insanın içi coşkuyla doluyor. Yaşım daha genç olsa kendimi tutamayıp, gidip Başbakan ve Fethullah Gülen'in ellerini sadece bu haber nedeniyle öpeceğim ve onlara teşekkür edeceğim.

Neyse ki yaşım 60'a yaklaşıyor; böyle bir şeyi yapmaya mecbur değilim, buna yeltensem de herhalde ellerini geriye çekerek öpmemi engellerler.

Eskiden, "Ülkeden kaçsam nerede yaşarım?" diye düşünürken aklıma New York, Washington, Paris, Londra gibi yerleşmesi zor ülkeler gelirdi. İşler böyle devam ederse yerleşebileceğim ülke yelpazesi gittikçe açılıyor.

Çünkü artık Uganda, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Sudan ve Yemen bile hoş görünmeye başladı gözüme. Türkiye, kalitedeki düşüşünü bu hızla sürdürürse yakında Afganistan veya Suriye bile çekici gelmeye başlayacak.

Afganistan'a gidersem yeni Türkiye'nin dünyada en sevdiği örgütlerin başında gelen El Kaide'ye girmeye yine de direnirim; çünkü girdiğim takdirde hükümetin beni getirtip Suriye sınırına yerleştirme ihtimali var. Oysa ben ne Türkiye'nin içinde, ne de yakınında olmak istiyorum.

Yeri gelmişken hatırlatayım; yeni Türkiye'nin geleceği, Usame bin Ladin'in öldürüldüğü gün bu habere üzülenlerin sayısının Türkiye'de çok olmasıyla da belliydi.

% Aslında Türkiye'nin Türkiye olmakla yetinmeyeceği, illa yeni Türkiye de olacağı işaretleri eskiden beri vardı.

Halkın Erol Taş'ı, "Sen ne kadar kötü adamsın" diyerek sokakta dövdükleri gün yeni Türkiye'nin geleceği belli olmuştu. Filmlerde kötü adam rolü oynuyor diye ceza vermişlerdi ona.

Kenan Işık bir dizide bakan rolü oynadı diye halk sokakta durdurup torpil istemeye başlamıştı.

Kendini "AK Parti bakanı" diye tanıtsaydı hayli para da kazanabilirdi.

Yeni Türkiye, bu insan malzemesinden oluştu; filmde kadına tecavüz etti diye linç düzenlemeyi bile düşündüler. "Tecavüzcü Coşkun" canını zor kurtardı bu ülkede; fahişe rolünü başarıyla oynadı diye fahişe muamelesi yapılan sanatçı sayısında da Türkiye, dünya rekoru kırmıştır.

Hapisteki gazeteci sayısından sonra bir diğer rekorumuz da budur.

Ha bir de ördeğe tecavüz olayı var ki, ona şimdi hiç girmesem daha iyi olur. Şimdi de aynı kitleler, Hürrem rolünü oynayan kadını sokakta görseler, onu muhakkak öldürmeye çalışırlar.

Şehzade dizide öldürüldü diye türbesine gidenler, yas tutanlar, dualar okuyanlar, yine yeni Türkiye'nin insan malzemesidirler.

A Recep İvedik karakterinin, yeni Türkiye'nin kurulması döneminde patlama yapması da tesadüf değildir.

Eve gelmekte geç kalan genç kız hakkında Recep, "Acaba kızı şişleyip, öldürüp tecavüz ettikten sonra ona gelinlik giydirip gömmüşler midir" diye sesli düşünür.

Bu replik sinemada birçok insanı güldürse de ben bu sözleri, var olan durum hakkında gerçekçi bir tespit olarak gördüm.

Farkında mısınız, Türkiye'nin sadece bir değil, iki de değil, tam üç dalda dünya rekoru kırıp birinci olduğu ortaya çıktı.

Bu duruma insanın göğsü iftiharla kabarıyor. Yasak olmasa, Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'sini bile okuyacak insan coşkudan.

Hapisteki gazeteci sayısı açısından dünya birincisiyiz, rekor kırdık bu konuda. Filmde fahişe rolü oynadı diye fahişe sandığımız sanatçı sayısında da dünya birincisiyiz.

Etti mi iki...

Bir de unutmayalım, sevdiği için kadın öldüren insan sayısında da dünya rekortmeniyiz. Aşk cinayetleri neredeyse kadın soykırımı düzeyine vardı.

İnsanın, "Keşke bu kadar sevmeyip de biraz nefret etselerdi, belki o zaman kadıncağız hayatta kalırdı" diyeceği geliyor. İnsan, yeni Türkiye'nin sevgisinden bile korkuyor.

Diyeceğim o ki, bu halk infernosu sürdükçe bu ülkede demokrasi katiyen olamaz ve AK Parti de tekrar s..e s..e iktidara gelir.

Bir de şunu da eklemeliyim; bu ülkede bazı kelimeleri açık şekilde yazamasak da demokrasi olamaz; çünkü bilmem farkında mısınız, s..e s..e kelimelerini açıkça yazmazsam işin tadı da kalmıyor pek. Bu nedenle "Diyeceğim o ki" diye başlayan cümleyi hepinizin yüksek sesle bildiğiniz gibi okuyup paylaşmanız gerekiyor.