Serdar Turgut ya mizah yapmadıysa?..
Dış politikamız sadece Serdar ve Pelin’in birlikte sundukları ve tamamen Müştak Baba Divanı’ndakilere dayalı kimi uçuk – kaçık kehanet benzerlerinden...
ADNAN BERK OKAN
George Bernard Shaw, “Bir şey size tuhaf görünüyorsa onun gerisindeki gerçeği araştırın” demişti…
Serdar Turgut dünkü (12.07.2012) Gazete HT'de "Dış politikadan ben sorumlu olabilirim" başlığı altında yayımlanan ve üstüne basa basa "bu bir mizah yazısı değildir" notunu düştüğü makalesinde dış politikamızdaki tuhaflıklara dikkat çekiyordu…
Gülüyordunuz okurken…
Evet evet gülüyordunuz…
Kendi ülkenizin dış politikası alenen alaya alınıyordu ve yüreğiniz yanacak yerde yüzünüz gülüyordu…
Neden?..
Çünkü…
Serdar, Mark Twain’in “insan soyunun elindeki şaşaalı tek silâh gerçekten gülmektir” sözünden mülhem, okurlarının dikkatlerini çok önemli ve hatta vahim bir konuya çekebilmek için elindeki “güldürme” silâhını kullanıyordu…
Ahmet Davutoğlu’nun dış politikasının avamlığını anlatan yüzlerce “çatık kaşlı” eleştiriden daha etkiliydi Serdar’ın makalesi…
Çünkü…
Serdar makalesinde Türkiye'nin henüz uluslararası dış politika jargonunda tam olarak adlandırılamayan ama icraatçısına göre sözde "komşularla sıfır sorun" olarak tanınan;
özde ise "bütün komşuların canı cehenneme!" olarak uygulanan dış politika yönteminin sorumlusunun kendisi ve bir dönemler ekranlarda partnerliğini yapan Pelin Çiftçi olduğunu hatırlatıyordu…
Bu hatırlatmada mizah yapmadığını, çok ciddi olduğunu ise daha makalesinin en başında yemin billah söylüyordu…
Ve…
Serdar’ın o açıklaması için “keşke mizah amaçlı” olsaydı diye düşünüyordunuz…
Çünkü mizah amaçlı olsaydı, dış politikamızın komik olmadığını ama Serdar’ın okurlarını güldürmek için bazı konuları abarttığını düşünebilirdiniz…
Yani dostlar;
Mizahın en acıtıcı gerçekten daha acıtıcı olduğunu Serdar Turgut’un bu tür makalelerini okurken daha iyi anlıyorsunuz...
500 binden fazla satan Metal Fırtına isimli roman Türkiye’ye “ciddi bir roman” olarak Ertuğrul Özkök tarafından tanıtılmıştı…
“Ciddi” roman bilim kurgu sınırlarını zorluyordu zira Türk Silahlı Kuvvetleri NewYork’u işgal ediyordu…
“Acaba?” diye soru işaretiyle başlayıp kendime sordum:
Dış politikamız sadece Serdar ve Pelin’in birlikte sundukları ve tamamen Müştak Baba Divanı’ndakilere dayalı kimi uçuk – kaçık kehanet benzerlerinden “ilham” alınarak mı tayin ediliyordu…
İngilizlerin eski başbakanlarından David Lloyd George; kendisi gibi başbakanlık yapan bir başka İngiliz Nevil Chamberlain’in dış politikasını “bir şehrin kanalizasyon borusunun yanlış ucundan bakmak” şeklinde tanımlamıştı.
Allah tarafından(!) Serdar dış politikamız için ona benzer bir tanımlama yapmamıştı…
Yoksa cuk oturabilirdi…
adnanberkokan@gmail.com