Serdar Turgut, Turgay Güler, Ferhan Tezcan ve Erem Şentürk'e...
Serdar Turgut olmak üzere; bu makaleyi yayımlamam için bana ilham veren Ferhan Tezcan’a, Turgay Güler’e ve Erem Şentürk’e...
ADNAN BERK OKAN
Pazar günleri yazmak içimden gelmiyor…
Neden mi?..
Çünkü…
Haftada o bir günü hiç olmazsa dinlenerek geçirmek istiyorum…
“Dinlenmek” dediysem sırtüstü yatıp uyumak ya da tembel tembel aylak bakkallık yapmak, o malumları tartmak değil elbette...
Benim için dinlenmek; gazetelere göz atıp çileden çıkmamaktır…
Benim için dinlenmek; köşe yazarlarının akıl dışı kavgalarını okuyup öfkeden kırmızı görmüş İspanyol boğasına dönmemektir…
Benim için dinlenmek; üçüncü sayfalarla göz göze gelmemektir…
Vesaire vesaire, vesaire…
Ve…
Elbette haber kanallarından hiçbirine dönüp bakmamaktır…
Zaping yaparak bile olsa görmemek için de ya CD’den veya Digitürk’ten film izlemektir, kitap okumaktır…
Ama…
Bugün yazacağım…
Pardon…
Yazmak değil de; sevgili Serdar Turgut’un daha önce Gazete HT’de “ başlığı altında iki defa yayımlanan ve medyanın birbiriyle kavga etmekten görmediği veya görüp de önemsemediği bir haber analizini aynen yayımlayacağım…
Ama…
Öncelikle, Serdar’ın makalesini yayımlamam için bana ilham veren bir öneriden söz etmek istiyorum.
Cuma gecesi Ülke TV’de Turgay Güler’in hazırlayıp sunduğu “Sıra dışı” programını izledim…
Programın sonunda Fatih Tezcan şöyle dedi:
“Önümüz 10 Kasım; Atatürk’ün ölüm yıldönümü. Samimi Atatürkçüleri; yani anti Türkiye olmamış, anti Allah olmamış, anti iman olmamış Atatürkçüleri - tırnak içinde - üzecek şeyler söylenmezse bu da toplumsal barış adına iyi bir şeyler olacak diye düşünüyorum”…
Onun bu akılcı, vicdanlı, insaflı ve adaletli talebine Turgay Güler ve diğer konuk Erem Şentürk “evet kesinlikle” diyerek destek verdiler.
Duygulandım…
Geçmişin anlamsız, gereksiz, gerginlik yaratıcı kavgalarını hatırladım…
Kendilerinin “Atatürkçü” olduğunu iddia edenler insanların en temel hak ve özgürlüklerinden biri kıyafet özgürlüğüyle kavga ettiler…
Başörtüsü takan kadınlarımızla alay ettiler…
Hayatları boyunca bir kere bile olsa göz atmadıkları Kuran’da “başörtüsü emri” olmadığını kanıtlamaya(!) çalıştılar…
Tabii ki inançlı insanların değerlerine saygısızlık ettiklerini (Belki de) fark etmediler bile…
Onların bu inançlara olan saygısızlığına karşılık “inançlı” olduklarını iddia edenler ne yaptılar?..
Tabii ki onlar da Atatürk’e saldırdılar…
Hakaretler ettiler…
Bir milletin büyük bir çoğunluğu tarafından “kahramanlaştırılmış” bir siyasi/askeri liderini itibarsızlaştırmak için akıl almaz yalanlar uydurdular…
Haliyle bu anlamsız, gereksiz ve (Kimse kusura bakmasın) akılsız kavgalar, tarafları bir birine düşman etti…
Oysa…
Hiç olmazsa 10 Kasım günleri ve Fatih’in dediği gibi “Samimi Atatürkçüler; yani anti Türkiye olmamış, anti Allah olmamış, anti iman olmamış Atatürkçüler” incitilmeseydi…
Ve tabii bir de kendilerinde “Atatürkçülük” vehmedenlere de o tarafın Ferhan Tezcan’ları çıkıp;
“Atatürk’ü taparcasına sevmekte özgürsünüz ama bunu yaparken inançlı Müslümanların değerleriyle alay etmek zorunda değilsiniz… Lütfen o insanların inançlarına ve özgürlüklerine saygılı olunuz” deseydi; demeliydi…
Diyebilen oldu mu hatırlamıyorum…
Ya da olduysa bile Serdar gibi, benim gibi çok az sayıda ve “derdi çok okunmak olmayan” birkaç seküler yazar söylediği için etkisi olmadı…
Hâsılı…
Başta az sonra okuyacağınız makalenin yazarı Serdar Turgut olmak üzere; bu makaleyi yayımlamam için bana ilham veren Ferhan Tezcan’a, Turgay Güler’e ve Erem Şentürk’e teşekkür ediyorum…
Ve…
Sizi Serdar Turgut’un normalde gazete ve televizyonlarda günlerce haber konusu olup, üzerine yüzlerce analiz yapılması gereken ama yapılmayan makalesi ile baş başa bırakıyorum…
adnanberkokan@gmail.com
Tüm liderlerin en büyüğü Atatürk
DAHA önce yayınlamış olduğum bu yazıyı özellikle bugün tekrar yayınlamak istedim. İlk yazıyı, "birçok gazete tarafından haber yapılır" inancıyla yazmıştım.
Çünkü herhangi bir ülkede, kendi liderinin dünyanın en büyüğü olduğunun anlaşılması mutlaka büyük haber olurdu.
Bu normal ülkelerde böyledir ama Türkiye artık normal değil, bu haberi bile veremiyor gazeteler.
Bu hem ilginç hem de acıklı.
Bu yüzden görmezden gelinmek istendiği için ben de bugün tekrar yayımlıyorum yazıyı.
Cumhuriyet Bayramı'nız kutlu olsun...
Türkiye'nin dinselleşmesi sürecine nedense onun itibarsızlaştırılmasını da dâhil ettiler.
Oysa buna hiç gerek yoktu. Atatürk'ün düşünce yapısı ile dinselleşen beyinler arasında uzlaşmaz çelişki olması gerekmiyordu.
Düşünmeyi bilenler, iyi niyetli olabilenler Atatürk'ün düşünce yapısı ile dinselleşen beyinler arasında uzlaşma, kesişme noktalarını gayet tabii ki bulabilirlerdi.
Dinselleşmenin popülist yandaşları ve liberal yol arkadaşları bunu yapmadılar; Atatürk ve düşüncesine acımasız, sürekli bir itibarsızlaştırma kampanyası yürüttüler.
Sonunda Atatürk'ten bahsetmenin bile zoraki hoşgörüyle karşılandığı ve neredeyse otomatik suçlu gibi davranılmasına yol açan bir duruma geldik.
Çoğumuz artık onun kıymetini, ona neler borçlu olduğumuzu bilmeyebiliriz, ama neyse ki onun değerini bulup çıkaran, bağımsız ve özgür düşünebilen bilim adamları hâlâ var.
Şimdi size bir büyük araştırmadan bahsedeceğim.
ABD'li Psikiyatri Profesörü Arnold Ludvvig 'King of the Mountain' adlı bir kitap yayımladı.
2 bin etkin lider hakkında 18 yıl boyu süren bir araştırma yapmış.
Bunlar arasından 377 devlet adamı/lider tespit etmiş ve bunları ayırmış.
Aslında bu çok kapsamlı ve zor bir istatistik çalışması...
200 kriter tespit etmiş ve bu 377 devlet adamına/lidere bu kriterleri tek tek uygulamış.
Sonra onlara 1'den 31'e kadar puan vermiş.
PGS (Political Greatness Scale-Siyasi Büyüklük Ölçütü) olarak tanımladığı bu sıralamaya göre -Nehru 25,
Roosevelt 30,
Fidel Castro 23,
Lenin 28,
Churchill 22,
Golda Meir 12,
Kennedy 15 puan almışlar.
Bilin bakalım 31 puanı alan tek ve en büyük lider kim?
Umarım bu satırları ilkesiz yandaşlar ve onların sözde liberal yol arkadaşları iyi okurlar. Okusunlar da biraz kendilerine çekidüzen versinler.
Evet, 31 puanla ve 'Visionary' (büyük vizyon sahibi) sıfatıyla 20'nci yüzyılın en büyük devlet adamı/lideri sıfatına Atatürk layık görülmüş.
Bunu biz biliyorduk ama bir tarafsız bilim adamının, tamamen bilimsel çalışmasında bizim bildiğimiz bu gerçeğin de teyit edilmesi güzel bir gelişme.
Bu 29 Ekim gününde tekrar hatırlatayım dedim.
Serdar Turgut
Gazete HaberTürk