Serdar Turgut tasfiye edilmeyi bekliyor

Tatildeydi Serdar Turgut... Bugün dönmüş işinin başına... Tatil eziyetini yazmış makalesine... Bir de tasfiye edilmeyi beklediğini.

GAZETECİLER.COM -
Bütün bir yılın iş stresini tatile çıkınca atarsınız üzerinizden...
İşte Serdar Turgut da stres atayım diye tatile çıkmış ama daha da streslenip dönmüş.
Neden mi?
Turgut'a göre, evli ve çocuklu bir adamın dinlenmek için tatile çıkması, bir SAS komandosunun eğitim kampına vücudunu dinlendirmek amacıyla gitmesi kadar absürd bir gelişmeymiş.
Tatil keyfi yapmaktan ziyade, çocuğunun peşinde koşturmaktan derman kalmamış dizlerinde.
Gündemden de uzak kalmış bu yüzden...
Ne 'Kürt açılımıyla', ne 'tasfiye edilmesi gereken gazeteciler' gibi teferruatlarla ilgilenememiş...
Bu yüzden de bugünkü makalesini 'eziyet' gibi geçen tatil anılarını anlatmakla geçirmiş.
Haydi bir de Serdar Turgut'un kaleminden dinleyelim yaşadıklarını...

"Tatil köyüne varır varmaz panik içinde yeni cep telefonumun PIN numarasını bilmediğimi fark ettim. Odaya girer girmez oğlan ve arkadaşı kapıdan fırlayıp havuza doğru koştular. Ben de arkalarından fırladım. Bu gibi durumlarda çıkabilecek lojistik problemlerle prensip itibarıyla ilgilenmeyen Rana, yaklaşık Ankara ili kadar büyük olan tatil kampı içinde dolaşmaya çıktı ve ailemiz belki de bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde bölündü. Cep telefonu olmayınca mobil halde olan bir insanla bağlantı kurmanın tek yolu duman işareti vermek oluyordu ve ben tatil köyünde o an yakacak bir şey bulamadığımdan o yola maalesef başvuramadım (Bir ara üzerine havlu atılmış şekilde duran şezlongları yakmayı bile düşündüm. Düşünsenize yakabilseydim havlu attı diye şezlongu olduğunu sanan kişi geri döndüğünde ne şezlongunu ne de havlusunu bulamayacak ve şaşıracak. Ne büyük keyif olurdu kim bilir onun aptallaşacak suratını seyretmek).

Doğum gününde oğlum yamaç paraşütü yapmaya karar verdi. Rana dağın tepesine götürdü onu. Oradan atlayacaktı, ben ise onu aşağıda karşılayacaktım. Meselelerin problemli yönü hep bana bırakılır nedense, çünkü çocuğu dağdan aşağıya fırlatmak onu aşağıda karşılamaktan çok daha kolaydı bence. O gün cep telefonumu çalıştırabildiğimden Rana'dan şimdi atladı mesajı geldi. Ben bu kör gözlerle onu havada görmeye çalıştım, paraşütünün mavi olduğunu söylediler. Sonunda gördüm. Sonra halüsinasyonlar başladı. Birkaç kez oğlumu denize düşerken gördüm gibi geldi bana. Bir ara rüzgara kapılıp tamamen ortadan kaybolup sonunda Şebinkarahisar'da ortaya çıkacak diye bir korku kapladı içimi (açıkça söylemek gerekirse; rüzgara kapılıp gitmesinden daha çok onu almak için Şebinkarahisar'a gitmek zorunda kalmam ihtimali beni daha çok korkutmuştu).
Neyse onun yere inmesini beklerken daha önce atlayanların yere inmelerini de seyrettim. Ve şöyle bir şey geldi başıma: Bir tanesi yere indi ve onun paraşütü tamamen benim üstüme kapandı. Panik içinde kurtulmaya çalışırken ipler daha da dolandı bana. Sonunda yardımıma koştular da abuk bir şekilde idam edilmekten kurtuldum. Daha önce sen de atla diyenlere 'Benim başıma mutlaka bir kaza gelir atlamam' dediğimde inanmayanlar yaşadıklarımı görünce bana nihayet inanmaya başladılar."

Tabi bu kadarla da bitmiyor Serdar Turgut'un yaşadıkları...
Eğer 'Tatilde Serdar Turgut maceraları'nın devamını okumak istiyorsanız,

Bir de makalesinin sonu dikkatimizi çekti.
Hani diyordu ya Serdar Turgut, 'gündemden uzak kaldım' diye.
Sanıyoruz ki döndüğünde bir ufak göz gezdirmesi yapmış.
Çünkü Ekrem Dumanlı'nın 'tasfiye edilecek gazeteciler' listesiyle ilgili son vermiş makalesine...
'Tatil maceraları' makalesinden sonra tasfiye edilecek yazarlar arasına girmeyi bekliyormuş Serdar Turgut.
Neden mi?
Onu da kendi ağzından duyalım:

"Şimdi evde nekahatteyim. İçinde fikir bulunmadığı bir yazı yazdığım için medyanın Goebbels'i  tarafından yönlendirilecek devrim muhafızları tarafından evimden alınıp tasfiye edileceğim günü bekliyorum."