Serdar Turgut ne demek istiyor?..
Küresel şirketler ve egemenler için bilgi, bilmemiz istenen şeydir...
ADNAN BERK OKAN
Efendim…
“Felâket günleri” yaşadığımız bir vakıa!..
Böyle berbat bir gündemde “medyada kimin eli kimin
cebinde?” sorusuna cevap aramak istemiyorum…
İzin verin lütfen…
Bilhassa son dönemde mükemmel yazarlık örneği sergileyen
Serdar Turgut’un dünkü Gazete
HT’de “En esrarengiz bir bilen telefonu”
başlığı altında yayımlanan makalesi üzerine bir
“deneme” yapayım…
Çünkü…
Serdar Turgut son zamanlarda çok şeyler anlatmak
istiyor…
Biliyorum ki siyasal iktidar da muhalefet de yazdıklarını ilgiyle
takip ediyor…
Ve…
Umarım, Turgut’un yakın dostlarından biri ve
Amerikan yönetici seçkinlerinden olup; istihbarat
ve dış politika çevreleriyle çok sıkı dostlukları bulunan ve
yıllardır Serdar’a arkadaş olarak söyledikleri
hiçbir zaman yanlış çıkmayan Bay "Bir Bilen"in
öngörülerini de ciddiye alır bizim siyaset çevreleri…
Umarım, üzerinde kafa yorarlar…
İran planı
Biz okurlarına “Bir Bilen”
diye tanıttığı bu dostu çok ilginç şeyler söylüyor
Serdar’a…
Ve…
TV’de izlemesini istediği bir haber üzerinde düşünmesini tavsiye
ediyor…
Haber, Washington'daki Suudi Arabistan Büyükelçisi'ni
öldürmek için bir İran planının ortaya çıkarıldığını
bildiriyor...
Planı hayata geçireceği iddia edilen İranlı
Amerikalının yaşadığı kasabada yapılan röportajlar
sunuluyor...
Serdar çok yakından tanıdığı Birleşik
Devletler medyasının haber yayınlarken manüplasyon merakı
olduğunu da bildiği için şöyle diyor:
“Anlaşıldığı üzere ABD yönetimi içinde bazı çevreler,
İran'a karşı bir havanın oluşması için bir plan uyguluyorlar
gibiydi. Yani ortada bir devlet komplosu
olmalıydı.”
Ve...
Bir de soru atıyor ortaya Bay “Bir Bilen”:
“Bölgenizde İran'ın en büyük düşmanı kim?”
İran'ın gerçek
düşmanı kim?.
Serdar’a göre bu sorunun cevabını vermek için düşünmeye
gerek yok…
Çünkü…
Cevabı çok basit bir sual…
Serdar öyle demiyor ama bir çocuğa bile sorsanız
“İsrail” diyecektir demeye getiriyor sanki…
Ne var ki…
Bay “Bir Bilen” alacağı cevabı duymak istemezmiş
gibi telefonu kapatıyor…
Serdar; İran Dışişleri Bakanı
Türkiye'ye gelince; Bay “Bir
Bilen” tarafından aklına sokulan tüm bilmeceyi anlamaya
başladığını belirtiyor...
Yani…
Washington’un, İran'a karşı büyük bir operasyon
başlattığına ikna oluyor…
Ama…
Serdar’a göre Başbakan Erdoğan bu
oyunu bozuyor…
Ve…
Serdar yine aynı makalesine ek bir başka
yazıda ise, Amerikan yönetiminin bölgemizde olası
bir İran-Türkiye- ABD işbirliği için çalışmalar
başlattığını daha önce yazdığını hatırlatıyor…
Tam bir
oksimoron
Hem de o bilgiyi de kendisine yine Bay “Bir
Bilen”in verdiğini itiraf ederek…
Ve bakar mısınız?..
İran üzerine büyük bir oyun ile
İran-Türkiye- ABD işbirliği…
Tam bir oksimoron
değil mi?..
Neyse, ona da bakacağım ama az sonra…
Önce, Serdar’ın sonunda tam bir
bilmeceye dönüşen; okuyan ilgilileri biraz fazla
“derin” düşünceye sevk eden cümlelerini de
aktarmalıyım…
Çünkü…
Serdar, makalesinin bir başka bölümünde
Richard Armitage’den söz ediyor…
Bay Armitage, "Artık PKK'ya biraz çelik
göstermek gerekiyor" demiş…
Vaaaauvvvv!..
Dikkat!..
Bu cümle çok önemli…
Çünkü…
Armitage çok mühim bir adam…
Hele son görevi, onu daha mühim kılıyor…
Son bulunduğu makam ne mi?..
Söyleyeyim:
ATC (Türk Amerikan Konseyi)'nin yeni
Başkanı…
Serdar şöyle diyor:
“Türk Amerikan Konseyi'nin yıllık olağan toplantıları gelecek hafta
WASHİNGTON'da yapılacak. Birçok Amerikalı yetkilinin de katılıp
görüşlerini açıklayacağı bu toplantılara Richard Armitage de
katılacakmış, bilmem anlatabiliyor muyum?”
Hem de çok iyi anlatıyorsun sevgili Serdar…
O halde ben de sana biraz katkıda bulunayım…
Tersten
çakmak...
Sevgili Serdar;
Dış politikada Devletler bir şeye çok önem verirler:
Öngörülebilir olmaya…
Ama…
Kendilerinin değil; ilişkide olan ülkelerin öngörülebilir
olmasına…
Ve bir de…
Sık sık, “Tersten çakarlar”…
Hani vardır ya;
“Bütün aşklar kavgayla başlar” derler…
İşte öyle…
Aşkları başlatan büyük kavgalar nasıl ki birer romantizm
stratejisi ise, devletlerarası gizlenmesi gereken sıcak
ilişkilerin de arkasında her zaman halklar/kamuoyları için yapılan
“fiktif kavgalar” vardır…
Çünkü Serdar; Küresel şirketler ve egemenler için bilgi,
bilmemiz istenen şeydir...
İzninle kavgaların gerekçelerine ve kavga eden devletlere sağladığı
yararlara bir bakalım…
Ama…
Önce bir durum tespiti…
Savaş mı
lâzım?..
Sevgili kardeşim;
Dünyada artık “Devlet” diye bir kurum yok…
Ya?..
Onların yerine “Küresel Şirketler” var…
Aslında evvel ezel hep böyleydi ama son yıllarda olduğu kadar
belirgin değildi…
Bizlerin “Devlet“ dediğimiz kurumlar,
Küresel şirketlerin hukukunu korumak için yasalar çıkarmak,
ekonomi politik uygulamalara yön vermek amacıyla
kurulurlar…
“Para basmak” gerekiyorsa para basmak…
Para darlığı yaratmak gerekiyorsa para arzını arttırmadan enflasyon
yaratmak…
Halkın kanlarıyla elde edilen toprakların üzerindeki ve altındaki
zeninlik kaynaklarını egemenler adına tanzim etmek...
Savaş mı lâzım?..
Bir gecede ülkeler birbirlerine girer...
Ayaklanma mı gerekiyor?..
Yüzbinlerce sosyal medya sitesi deveye girip haberleşme ağı ile
başlatırlar ayaklanmayı...
Ayaklanmayı başlatanları meydanlarda
göremezsin...
Çünkü onlar ölmeyecek kadar zekidirler...
Bunlar nasıl ve neden mi olur?..
O halde lütfen yarını bekle…
adnanberkokan@gmail.com