Serdar Turgut günün yazarı...

Washintgton’da diğer meslektaşlarını da “daha çok ve titiz” çalışmaya zorlayacağından enin olduğumuz Serdar Turgut’a güle güle derken… Bugünkü nefis yazısıyla da arkadaşımızı “Günün Yazarı” seçiyoruz…

Yaşı altmışı geçip de Hollywood Sineması’nı sevenler mutlaka hatırlayacaklardır o filmi.

“Mr. Smith Washington’a gidiyor”…

Mr. Smith rolünde dünya sinemasının gelmiş geçmiş en iyilerinden biri olan James Stewart oynuyordu…

*

Nereden mi çıktı şimdi bu “Mr. Smith Washington’a gidiyor” filmi?..

Söyleyelim…

“Serdar Turgut Washington’a gidiyor”…

*

Washington’a “senatör” olarak gönderilen Smith çok güvenilir ve bir o kadar da “yumuşak huylu” biriydi…

Yumuşak huyu, kendisini seçip senatör olarak Washington’a gönderenlerin işine yarayacaktı sözde…

Böylece; ona her istediklerini yaptıracaklar, onu diledikleri gibi kullanacaklardı…

Ama…

Filmde, hiç de öyle olmuyordu…

*

Neyse…

Uzatmayalım…

Serdar Turgut’u yolcu etmeden önce kendisine kendi yöntemiyle…

Yani “Mizah” sınıfına soktuğumuz bir minik fıkralı mesaj verelim…

Büyük bir transatlantik, üç bin yolcusu ve mürettebatıyla okyanusun serin sularında yol alırken, yolcular arasında bulunan genç ve güzel kız günlüğüne şöyle notlar düşüyordu:

"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".

İkinci gün aynı genç kız not defterine yine aynı notu düştü:

"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".

Üçüncü gün aynı genç kız not defterine yine aynı notu düştü:

"Dün gece kaptan, kendisiyle birlikte olmazsam gemiyi batıracağını ve üç bin kişinin öleceğini söyledi kabul etmedim".

Dördüncü gün genç kızın günlüğünde şöyle yazıyordu:

"Dün gece üç bin yolcunun hayatını kurtardım"...

*

Umarız Serdar Mr. Smith olmaya özenmez…

Aksi halde…

Hem kendi hayatını…

Hem de yüzlerce çalışanın hayatını tehlikeye atar…

*

Ve bir de…

Yine umarız…

Washington’da yine kendisinden sonra ilk iktisatçı temsilci olarak bu avantajını iyi kullanır…

Umarız…

Washington’daki o muhteşem çevresini kullanmaktan asla kaçınmaz…

CIA’dan Pentagon’a kadar her yere girip çıkmayı başarır…

*

Ve…

Elbette en büyük beklentilerimizden biri de; son günlerde yeniden başladığı..

Ve…

Su gibi okuyup hem düşündüğümüz hem de küçük küçük kahkahalar attığımız mizah yazılarını sürdür…

*

Meselâ bugünkü HaberTürk’teki köşesinde olanlar gibi…

Güldürürken çok şey anlatır yine…

Meselâ…

“Yavuz Sultan Selim” yerine “3. Köprü” deyişi tam da halkı anlatıyor…

Açılalı aradan şu kadar zaman geçtim; hiç kimseden “Yavuz Sultan Selim köprüsü” dediğini duymadık…

Herkes “3. Köprü” diyor…

Bundan güzel mizah olur mu?..

*

Ve…

Köprü’ye (Bütün boğaz köprüleri, oto yollar, çevre yolları, tüneller için de geçerli) giden yıllardaki levhalar…

Onlara izlememek değil izlemek büyük felâket…

*

Serdar Turgut’un yazısını okurken aklımıza 30 yıl önce Bedrettin Dalan’ın başlattığı “Tek Yön” uygulaması geldi…

Bir karikatürde bir taksi sürücüsü Boğaz Köprüsü’ne girebilmek için önce Kadıköy’den Bolu’ya kadar gidiyordu…

*

Uzatmayalım…

Washintgton’da diğer meslektaşlarını da “daha çok ve titiz” çalışmaya zorlayacağından enin olduğumuz Serdar Turgut’a güle güle derken…

Bugünkü nefis yazısıyla da arkadaşımızı “Günün Yazarı” seçiyoruz…