Senin sözüne ne kadar güvenilir Özkök?

(Özkök) Sanki klavyedeki “delete” tuşuna basmış ve Hard diskindeki bütün bilgileri bir anda silmiş…

Adnan Berk Okan - Ertuğrul Özkök’ün bugünkü yazısını içim burkularak, acı ile gülümseyerek ve bazen de elimi yumruk yapıp ağzıma götürerek okudum...
Elim yumruk olarak ağzımdayken; yutkundum, yutkundum, yutkundum…
Bakın nasıl başlamış yazısına:
 
 GELİN, bütün önyargılarımızı, kendimizin işine gelen tarafları, rakibi yok etme, taammüden şirket batırma kastını bir yana bırakıp, çok önemli bir meseleyi tartışalım.
 
Ne güzel…
Ne soylu…
Ne uzlaşmacı..
Ne kibirsiz…
Ne hoşgörülü…
Ne sevecen…
Ne, ne, ne……
Ama yazısını okudukça ve hele sonuna yaklaştıkça; “Hafıza” denilen o muazzam “hard disk” devreye giriyor ve birden film şeritleri, kare kare ve hızla kaymaya başlıyor gözlerimin önünden…
Özkök ve yöneticisi – yazarı olduğu gurubun kendilerinden olmayanlara yaptıkları manevi – maddi işkenceleri, ruhsal tacizleri hatırlıyorum…
Ve yazısının sonunda yer alan şu cümlelerden sonra, bedenimdeki titremeleri engellemeye çalışıyorum çünkü Ertuğrul’un hafızasını yitirdiğini görüyorum…
Sanki klavyedeki “delete” tuşuna basmış ve Hard diskindeki bütün bilgileri bir anda silmiş…
Bakın nasıl…
  
Demokrasi kültürü.
Bu kültürü demokrasinin vazgeçilmez şartı haline getiremezsek, bugün bize yapılan zulüm, emin olun, yarın iktidar değiştiğinde başkalarının canını, malını yakacaktır.
Hele hele bu yöntemlerin, rakipleri, sinirlendiğimiz kurum ve insanları susturmanın hatta yok etmenin çok etkili bir aracı olduğunu herkes anlamışsa.
Bugün dostlarınızın, yandaşı olduklarınızın yaptığını, yarın başkalarının yapmasına nasıl mani olacaksınız...
 
Sevgili Ertuğrul şimdi mi hatırlıyorsun bunları, bu değerleri?..
Şimdi mi?..
Neden bu kadar geç kaldın?..
De ki sen pişmansın…
Ve hatta özür dilemeye bile hazırsın ama ya patronun?..
Ya diğer, burnundan kıl aldırmayan arkadaşların?..
Onların pişman olduklarını nereden anlayacağız?..
Bir daha eski ayıplarınızı tekrarlamayacağınıza nasıl güvenelim?..
Hele senin “sözünde durmama” gibi bir hastalığın olduğunu çok yakından bilmemize rağmen…
Özkök'ün yazısının tamamı için