Senin kahramanın sana benim kahramanım bana...
Herkesin “kahramanı” kendine, herkesin “haini” birbirinedir...
Devletlerin menfaatleri için giriştikleri eylemleri ne uluslararası hukuk ne insan hakları ne de evrensel idealler yeterince dizginleyebilmiştir.
Hemen hemen bütün devletlerin yakın tarihi, “kutsal” ilan ettikleri değerleri ayaklar altına almakla geçmiştir.
*
Tarihin hiçbir devrinde, dünyanın hiçbir devleti için kendi menfaatlerinden daha kutsal bir değer var olmamıştır…
Ve…
Bundan sonra da asla olmayacaktır.
*
Salt siyasi olmayan kutsal değerler üzerine kurulu devletlerin bile, mutlaka bu kutsiyetten siyasî bir çıkarı vardır.
Ortada şu veya bu şekilde bir devlet varsa eğer ister ilahî olsun ister dünyevî, en büyük kutsiyet bile basit bir araçtır.
Ve her araç gibi, gani gani
kullanılır...
KİM KAHRAMAN, KİM HAİN?..
Tarih penceresinden bakıldığında, bir devletin ne kadar “iyi kalpli” olduğu değil, varlığını sürdürüp sürdüremediğidir önemli olan...
Zira…
Resmî veya hamasî tarih kitaplarımızdan fırlayan geçmiş zaman kahramanları ne derse desin; gerçek tarih, bugüne nasıl gelindiğiyle ilgilenir.
*
Tarihi tarih yapan, ona “benim tarihim” diye sarılabilecek bir toplumsal gelenek oluşturabilen milletler ve devletlerdir.
Yarısının tarihi reddettiği, diğer yarısının ise kutsallaştırdığı halklar “millet” olamaz…
*
Aslında her ulus en az, sahiplenilecek kahramanlar kadar dışlanacak hainlerle de doludur…
Ama…
Kimin kahraman, kimin hain
olduğunu kazananlar seçer.
TARİHİ KİMLER YAZAR?..
Tarihi iddia edildiği gibi sadece kazananlar yazmaz…
Çünkü…
Her devletin bir diğeriyle ilgili “iğrenç” bir tarihi vardır!..
Fakat…
*
Varlığını sürdürebilmek için kendisini yaratan halkı ortak idealler çevresinde birleştirmek, eğitmek ve paşa paşa gütmek zorunda olan devletler, kendilerine özel kahramanlar yaratmak mecburiyetindedirler.
SENİN KAHRAMANIN SANA BENİM KAHRAMANIM
BANA…
Kahramanlığı ve hainliği belirleyen, sadece bağlı olunan tarafın amaçları ve sürekliliği ise de halk tabanının bu gibi konularda pek fikir yürütmesine mahal verilmez.
*
Bu yüzdendir ki…
Kahramanlarla dolu Fenikelilerin tarihi sadece bir bilim veya turizm konusuyken…
Haininden geçilmeyen Osmanlı ve Roma tarihleri asil birer dünya meselesidir... Herkesin “kahramanı” kendine, herkesin “haini” birbirinedir yani...