Seni Tanrım bile affetmeyecek!...
Bir ara gerçek gazetecilik yapmak isteyip de dönemin iktidarına “muhalefet” eder gibi olunca.....
ADNAN BERK OKAN
“Eski
Türkiye’de hepimizin payı var. Beyin yıkanmışlığımız, yalanlarımız
vardı. Ben de binlerce yanlış yaptım. Bir muhasebe yaptım. Yaptım
da o sorumluluktan kurtuldum mu? Hayır. Günah çıkartıyor değilim,
böyle hissediyorum.”
Bu sözler, bir
zamanların “Medya İmparatoru” Dinç Bilgin’e
ait…
Ancak…
Dinç Bilgin,
“Günah çıkartmıyorum” dese de
bal gibi günahlarından arınmak için çabalıyor…
Peki; Allah
katında arınabilir mi?..
Bilemem...
Çünkü o, ancak
Yüce Allah’ın takdiridir…
Ama kesinlikle
biliyorum ki, “Türk Demokrat Kamuoyu” karşısında
“arınamaz”…
Çünkü…
“Manşeti
ertesi gün herkesle bir okuyan demokrat bir gazete
patronuydum” anlayışından,
“Manşeti, generallerle birlikte atan gazete patronu” konumuna
gelirken, yanında Aydın Doğan da vardı…
***
Dinç
Bilgin bugün, demokrasi ve
değişim düşmanı çevreler için şöyle diyor:
“….
eleştirildikçe güçlendiklerini görecekler.”
İyi de 28
Şubat sürecinde neredeydin beyefendi?..
O egemenleri
eleştirenleri kovuyor, onlara yalakalık edenleri baş tacı
ediyordun…
Bugün “pişman”
görünmen o günlerin vahşetini silip atar mı?..
Bizlerin, 28
Şubat süreci mağdurlarının yitirdiklerini geri getirir
mi?..
***
“Eski
egemenler evlerinde oturup sinirleniyorlar, karıları konuşuyor
onlar köpürüyorlar. Kolay bir şey değil. Bunu söylüyorum çünkü o
eski egemenlerden birisi de bendim. (gülüyor) Kolay kabul etmeyecekler ama eski
dünya geri gelmeyecek.”
Bunları da
Dinç Bey söylüyor…
Doğru mu
söylüyor peki?..
Evet..
Hem de sapına
kadar doğru söylüyor ancak…
Bu ülkede
kendilerini “A TAKIMI” olarak kabullenenler, kendilerine rakip
gördükleri “Anadolu Sermayesi” güçlenirken paniğe kapılıp, siyasal
iktidarı kullanmışlar ve “muhtemel rakip” gördükleri özel bankalara
tek tel el koydurmuşlardı…
Patronlarının
da “hırsız” olduklarını cümle âleme ve Dinç Bey ile Aydın Bey’in
medyaları aracılığıyla duyurmuşlardı…
Bir ara gerçek
gazetecilik yapmak isteyip de dönemin iktidarına “muhalefet” eder
gibi olunca, elinden bankasını da medyasını da
alıverdiler…
***
Neymiş?..
Gazete dışı
beceremeyeceği işlere girmişmiş...
Bir de çok
zenginleşmiş, iyi yaşamaya başlamışmış...
Beyefendi!...
Seni
beceremeyeceğin işlere okuyucun mu soktu?..
Yoooo…
Yanında,
çevrende çöreklenmiş “yalakaların” soktu…
Göremedin…
Anlayamadın…
O halde sen
zaten “servet sahibi” olmayı hak edecek kadar “akıllı”
değilmişsin…
***
“Enerji
şirketleri satılacak, biri İhlas’a biri Erol Aksoy’a biri Aydın
Doğan’a. Böyle bir dönem” diyor 28 Şubat sürecini
anlatırken…
Türkiye’de
buna söyleyenlerin çalıştıkları gazetelerden, televizyonlarda,
radyolardan kovuldukları dönemdi 28 Şubat
ilkelliği…
***
“O dönemde
herkes başkasının işini yapmaya başlamıştı, gazeteler hükümetleri
kurup indiriyor, askerler nasıl gazete çıkarılacağını tarif ediyor
-gerçi hala ediyorlar ama-, yargı kendisini yasamanın yerine
koyuyor.”
Evet
efendim…
Bunları da 28
Şubat Süreci'nin mağdurlarından biri ya da ben
söylemiyorum...
28 Şubat
Süreci’nin, Aydın Doğan ile birlikte medya ayağını oluşturan Dinç
Bilgin söylüyor…
Aynı şeyleri o
süreçte ben söylediğim için Dinç ve Aydın Bey’in tetikçileri
dünyamı karartmışlardı...
***
“
(Askerlerle) Başımızı derde sokmadan
sorabilir miydik? (düşünüyor) Sormadık çünkü konformist
olmuştuk hepimiz. İşimiz tıkırında. Bozulmasını
istemiyorduk.”
Vay vay
vay!...
Aslında
yaptıkları “ayıbın” farkındaymışlar ama korkularından hesap
soramıyorlarmış…
Çünkü
“konformist” olmuşlarmış…
Yani,
askerlerle ve siyasal iktidarla bir olup, kamuyu soyarak zenginleşmekten “refah
uyuşuğuna” dönüşmüşlermiş…
***
Şimdiiii…
Bugün, TARAF
gazetesi (silâhlı ve kalemli egemenlerden) hesap soruyormuş ama o
da gazete değilmiş... Kâğıt sıkıntısı çekiyor, borçları, davaları
varmış...
Beyefendi şu
anda paran olduğunu herkes biliyor…
Madem TARAF
iyi gazete (ki gerçekten Türkiye’nin en iyi gazetesi) o halde
destek versene…
Kâğıtlarını
bari alsana…
Bak işte o
zaman belki kamuoyu nezrinde de geçmiş günahlarından (belki)
arınabilirsin…
***
“Demokrat
olmak cesaret ve bedel isteyen bir şey, kolay
değil.”
Bu muhteşem
“hüküm” de Dinç Bilgin’e ait…
Ama ülke
“Harap” olduktan sonra aklına gelmiş…
***
“Vatan daha
kolay olur (dönüşümü – uyumu). Sabah geleneğinden geldiği, Beyaz
Türklerle, eski Kürtlere hitap ettiği için.”
Ne kadar
gecikmiş bir “itiraf!”
SABAH
öyle değil
miydi?..
Şimdi
MİLLİYET’e gönderilen kadro, işte o dönüşümü sağlamak için
gönderilmedi mi?..
Önce
dönüştür…
Sonra sadece
markayı sat!..
Yani;
gazetenin adını (şimdilik) kurtarırken aslında Aydın Doğan’ı
belâlarından ayıkla!..
Kim yapacak bu
ayıklamayı?..
500 milyon
dolarını Aydın Doğan’a kaptıracak olan Akın
İpek…
Ama Dinç
Bilgin de bunun farkında…
Bakın ne
diyor…
***
“Şimdi adam
(Akın İpek) masa sandalye almıyor, marka alacak. Markalar da para
kaybediyor. Değerleri nasıl hesaplanacak? Kâr eden bir şeyi alırken
karı çarparsınız bir çarpanla, değeri ortaya çıkar. Zarar eden bir
şeyi eksiyle çarpınca, ne çıkacak? Demek ki her halükarda Aydın Bey
kâr edecek. Zarar eden malı satınca ne geçecek eline? İnsanın
sevmediği karısını boşaması gibi, kaynanasını da veriyor
yanında.”
***
Geçenlerde
Akın İpek’e yazdığım açık mektupta yazdıklarımı tekrar
ediyor…
Akın
İpek’i
uyarıyor…
“Sakın yapma…
Bırak Aydın Doğan dizlerinin üstüne çöksün… o zaman sandalyesini
masasını (gayrimenkullerini,
matbaasını) da alırsın” demek istiyor…
***
“Gazeteler
klonlanmış gibi birbirinin aynı.”
Dinç Bey böyle
diyor…
O halde
hiçbirine benzemeyen TARAF’a maddi destek ol…
Ne
bekliyorsun?..
***
“…. o
grubun (Doğan) para kazandıran
organları Hürriyet ve Kanal D. Diğerleri zaten zarar ediyor. Aydın
Doğan bunları satarsa hafifler.”
Bir doğrusu
daha…
Bu cümlesini
en iyi okuması gereken ise Akın İpek…
Star TV, Vatan
ve Milliyet’in sadece
isimlerine 500 Milyon Dolar verirse aslında Aydın Doğan’ı
kurtaracağını görsün ve kendisini “marka almaya teşvik” teşvik eden
“akıllıları” iyi tanısın…
Bugün Aydın
Doğan’dan Star TV, Vatan ve Milliyet’i satın almak, onu çok daha
fazla güçlendirmekten başka bir şey değildir…
Bu ise, kanadı
kırık kartalın kanadını onarmak ve yeniden göklere hâkim
kılmaktır…
***
“Gazetecilik
yapacaklarsa, başarılı olmak istiyorlarsa diğer işlerini tasfiye
edecekler. Gazeteyle yatacak gazeteyle uyanacaklar. Tiraj düşünce
çare arayacak, bunu yan iş olarak görmeyecekler. Ben de sadece
gazetecilik yapıyorken başarılıydım.”
Eh
yani…
Burası da
diğerlerine uyarı!..
Ben bu sözleri
şöyle okudum:
“Siyasal
iktidarlara güvenip de milyarlarca Dolar borca girmeyin… Onlar
bugün var yarın yoklar… Gelen, giden kadar hoşgörülü olmayabileceği
gibi, kinlenmiş de olabilir… Beni, Uzan’ları ve Aydın Bey hepinize
ders olsun!”
***
Ve
dınınınınnnn….
“
(Aydın Bey) Bir gazeteyi baştan
başlatmadı ama satın aldığı gazeteleri yaşattı. Sabah rekabetinde
bir sinerji yarattı ve en büyük rakibi Sabah’ı alt etmeyi
başardı.”
Yani…
"Beni TMSF
değil, Aydın Doğan batırdı"…
Pekiii.
Dinç
Bey'e
soruyorum:
TMSF'nin el
koyduğu özel bankaların yönetim kurulu üyesi olup da
"tutuklanmayan, göz altına alınmayan, yargılanmayan" tek isim
kim?..
O da biliyor
ama söyleyemez...
O halde ben
söyleyeyim: ZAFER MUTLU...
Dinç
Bilgin'in hem gazetede, hem
ETİBANK'ta sağ koluydu...
ETİBANK'ta
sadece birkaç ay ve o da bankaya el konulmasından bir ay önce genel
müdür olarak atanan İsmail Karakuyu bile tutuklanıp hapse atıldı
da, bankanın yönetim kurulunda yıllarca görev yapan Zafer Mutlu
karakola bile çağırılmadı...
Nerede o Zafer
şimdi?..
Aydın Doğan'ın
"sağ yanında"...
Başka bir şey
söylemeye gerek var mı?..