Sen 'Dönek' olamazsın Ahmet Hakan!..
“Ben döneğim” diyerek kendine iltifat edemezsin Ahmet… “Ben döneğim” diyerek "erdemli insan" ayaklarına....
ADNAN BERK
OKAN
Makyavelizm, soğan soymaya da insan öldürmeye de
yarayan “bıçak” gibidir Ahmet
(Hakan)...
Günümüzde kimi gazeteci - yazarlar Makyavelizm’in
ülkenin çıkarına kullanılmasında bir sakınca görmezler…
Eğer kendileri de oyunculardan biriyseler o prensipleri kullanırlar
da…
Kimileri ise bireysel çıkarlarını korumak yolunda değerlendirirler
Makyavel'in ilkelerini...
Sen Makyavelizm’i kişisel çıkarların için
kullananlardansın Ahmet…
Çünkü…
Sen “kötücül”sün…
“Kötülük” yapmaktan zevk alıyorsun…
Sen “emeklere saygısızlıktan” keyif alıyorsun…
Sen “alın teri”nin değerini bilmiyorsun çünkü
senin (henüz) akmış bir damla alın terin yok...
Sen sana inananlara değil, sana inanmayanlara avuç
açıyorsun…
Sen, geçmişini unutanları seviyor, bugününü anımsatanlara
çakıyorsun…
Sen düşmanlarına karşı kendi yüzünü, dostlarına karşı senin
olmayan yüzleri takıyorsun…
La Rochefoucault şöyle demişti Ahmet:
“Başkalarına karşı değişik yüzler takınanlar, sonunda kendi
çehrelerini unuturlar”…
Sen işte bu yüzden unuttun kendi çehreni be kardeşim!..
Bak Ahmet;
Dönmek ne ayıptır, ne
günah ne de suç...
En güzel, en içtenlikli, en mübarek dönenler
Mevlevilerdir…
Ve...
Dünyayı; değişime direnenler değil, dönmeyi bilenler
geliştirmişlerdir…
“Ben döneğim” diyerek kendine iltifat edemezsin
Ahmet…
“Ben döneğim” diyerek "erdemli
insan" ayaklarına yatamazsın kardeş...
Bırak eğer gerçek bir döneksen seni başkaları taltif etsin…
Sen böbürlenme dönekliğinle…
Sen ne Alevilere yapılan baskıya
karşısın, ne de başları örtülü olamadığı için zulmedilen
kızlarımızdan yanasın…
Sen, sadece “çevir kazı yanmasın”
yapanlardansın…
Sen dönmüyor, kanını emebileceğin güçlülerin
üstlerine sıçrıyorsun…
Güçlünün “iktidar” ya da
“muhalefet” olması değil senin için mühim
olan…
Sana “yakınlaşabilmesi, taleplerine cevap
verebilmesi” önemli…
Çünkü sen…
Muhalefet etmenin de gerektiğinde iktidara yaranmak kadar
“nemalandırıcı” olduğunu bizzat yaşayarak
öğrenenlerdensin…
Ahmet;
Sen eski dostun senin çıkarlarına halel getirdiği anda karşısına
dikilmiyor, ona karşı kötücülleşiyorsun…
Cüzdanının gücü, vicdanınını yeniyor...
Eski zalim düşmanın “mağdur”
olduğunda ise işine geliyorsa onunla sarmaş dolaş oluyor (Oray
Eğin, Hıncal Uluç vb.), işine gelmiyorsa kötücülleşmeyi
sürdürüyorsun (Mehmet Barlas)…
Doğrudur…
Günümüz 12 Eylül’e ve Kenan
Evren’e vurmanın milli spor haline geldiği gündür...
Hatta “sporcular” da Kenan
Evren’e vurulamayan günlerde “paşa”ya
temenna çekmiş olan kimi liberallerdir…
Ama...
Sen bugün yelpazenin ayrı yapraklarında yer aldığın o eski
dostlarına “küfür - hakaret” girişirsin de;
12 Eylül sürecinde Kenan Evren
Paşa’ya övgüler düzerken bugün Kenan
Paşa’yı cezaevinde görmek için aşeren yeni dönem
dostlarına çakamazsın…
Nazlı Ilıcak ve Bekir Coşkun’a
öykünmen ise kişiliğinin aynasıdır…
Yani Ahmet…
Sen hiçbir zaman dönek olmadın, olamazsın da…
Sen olsan olsan “yanardöner” olursun…
Yani…
Işık gören tarafın parlar, ışık kayboldu mu
karanlıklaşırsın…
İyi de Ahmet…
Sen karanlığı seviyorsan, bunda ışığın suçu
ne?..
adnanberkokan@gmail.com