Selin Girit için...

Kovulmadığı halde "kovuldum", "kovulduğu" halde korkusundan "kovulmadım" diyenler için...

"Huyları kurusun"...
Yok...
Hepsinin değil...
Ama...
Çok fazla sayıda gazeteci/yazar meslektaşımızın "huyu kurusun"...
Neden mi?..
Bütün olaylara korsan gözlüğü takıp öyle baktıkları için...
Bütün olaylarda kendi ideolojilerinin emrettiği dili kullanıp, hukuka bile işte o ideoloji gözlüğü ile baktıkları için...
Ya kovulanlardan, ya kovduranlardan yana oldukları için...
Kovulmadığı halde "kovuldum", "kovulduğu" halde korkusundan "kovulmadım" diyenler için...
Haberciliği sadece tek tarafın görüşlerini alıp/vermek olarak benimseyenler için...
Yorumculuğu; "yanında durdukları kurum ya da kişilerin gönüllerine" uygun şekilde yapanlar için...
"Bitaraf olursam bertaraf olurum" diye korkudan ceplerinde temiz bezle gezenler için...
Dedim ve asıl konuya geldim...
İşte böyle bir süreçte; hem de siyaset sinemasının "en güçlü" ve güçlü olduğu kadar da "en pervazsız, en patavatsız" aktörü Melih Gökçek'in gadrine uğradığı halde "iki tarafla" da söyleşi yaparak gazeteciliğin gereğini yerine getiren BBC muhabiri Selin Girit'ten söz edeceğim...
Kolay değil yaptığı iş...
Sadece "yürekli" olmak da yetmez...
"Vicdan" da ister...
Ve Selin Girit hem yürekli hem de vicdanlı yapmış araştırmasını...
Klavyenin başına geçip ekrana dökerken de o iki değeri asla yanından ayırmamış...
Ben de böylesine güzel ve aslında olması gereken gibi gazetecilik yaparak; medya dünyamızda yaşanan “kovulma/kovdurulma/istife etmek zorunda kalma” olaylarını “objektif bir dille” anlatan Selin Girit'i alkışlıyorum...