Sedat Ergin neden 'evlilik dışı ilişki' kurmayı beceremez?
Serdar Turgut, Hürriyet Genel Yayın YÖnetmenliği görevinden alınan Sedat Ergin'i, ilk yazısını ve Ahmet Hakan'ın Sedat Ergin tespitlerini fena diline doladı...
Serdar Turgut, Washington'dan eski mesai arkadaşı Sedat Ergin'in keöşe yazarlığına dönüşünü ve ilk yazısı ile ilgili izlenimlerini yazdı...
Ancak yazısında Sedat Ergin ile ilgili çarpıcı da bir tespit yaptı...
Ahmet Hakan'ın Sedat Ergin için “Diplomatik bir dille ilişki kurar” dediğini hatırlatan Serdar Turgut, "Eğer bu doğruysa bu Sedat’ın neden evlilik dışı ilişki kurmayı beceremeyen ilk ve son köşe yazarı olduğunu açıklayabilir. Çünkü hiçbir kadının diplomatik saçmalıkları dinlemeye ayıracak zamanı haklı olarak yok" dedi..
İşte Serdar Turgut'un bugünkü yazısı:
DERİN DÜŞÜNCELER
1- Sedat Ergin’den sonra Hürriyet’in yayın yönetmeni Fikret Bila oldu.
Size bir şey söyleyeyim mi, bu dünyada Hürriyet yazı işleri kadar azap çeken hiçbir oluşum olamaz. Gazetenin yazı işleri elemanları öldükten sonra işledikleri günahlar nedeniyle cehenneme gitseler bu dünyada yayın yönetmenleri nedeniyle yaşadıklarından sonra ölüm sonrası ne olursa olsun onlara sakin ve güzel bir tatil gibi gelecektir.
2- Korktuğum başımıza geldi ve Sedat Ergin köşe yazılarına başladı ve ilk yazısında güzel bir sürpriz yaptı. Sürpriz, yazının gazetede yer almasıydı. Sedat, kılı kırk yararak yazdığı için, benim neredeyse “Savaş ve Barış” kadar uzun bir romanı bitirdiğim sürede tek bir cümle yazdığı için ilk yazısının gazetede yer alabilmesi bile büyük başarıydı. Gerçi yazıyı okuyanlar “Keşke yetiştiremeseydi” de demiş olmalılar, çünkü yazmak için seçtiği konunun başlığı “AYM bireysel başvuru işlevini kaybedebilir”di. Sedat ne yapıyor anlamıyorum? “Bu toplumu, canları zaten sıkılmakta olan bu insanları sıkıntıdan boğulur hale getirecek konuyu nasıl bulurum?” diye özel çalışma mı yapıyor acaba? Bize kastı ne? Adamın neşeli bir konu bulması ve bunu yazması genetik açıdan imkânsız gibi gözüküyor. Ben kararlıydım, ilk yazısı nasıl diye okuyacaktım, ama başlığı okurken bile uyku bastırdı biraz uyuklamışım. Sonra uyku sersemi AYM’yi AVM diye okudum ve hayatımda ilk kez bir Sedat Ergin yazısı başlığı yüzünden heyecanlandım. Çünkü “bir AVM’ye bireysel başvuru”, potansiyel olarak ilginç olma ihtimali taşıyordu. Örneğin ben bazı AVM’lere bireysel başvuru yaparak AVM içine ağlayan çocuk alınmaması yolunda girişimde bulundum. Sandım ki Sedat da böylesine bir konuyu işleyecek. Ne yazık ki konu Anayasa Mahkemesi’ymiş. Bakın yine oluyor, Anayasa Mahkemesi yazarken bile uyku bastırıyor bana.
Yine de sevinçliyim Sedat bu konuyu tek bir yazıda bitirmiş. Sevinçliyim çünkü daha önce kafayı takmış olduğu konuları bir ay boyunca her gün yazdığı da vardır.
Bence Sedat Ergin, Türk halkına karşı onu sıkıntıdan toptan yok etme amaçlı bir komplo.
3- Umarım uzaylılar ilk bağlantıyı kurmak ve insanları anlamaya başlamak için ilk kez Türkiye topraklarına inmezler. Çünkü biz onları kılıç kalkan ekibinin gösterisiyle karşılayacağımızdan uzaylılar ilk bağlantıyı kurmayı beklemeden ve insanlar hakkında tamamen önyargılı biçimde kaçıp dünyalarına döneceklerdir...
4- Erkan Yolaç’ın bir zamanlar sunduğu ve çok da popüler olan “Evet-Hayır” oyunu iyi ki bugünlerde gösterilmiyor. Çünkü oyuna katılacak yarışmacılar korkudan ne “Evet” ne de “Hayır” diyeceklerdi ve ErkanYolaç hiç konuşmayan yarışmacılarla oyunu oynatmak gibi imkânsız bir işe soyunmuş olacaktı. Belki o zaman da oyunun adını “Evet-Hayır”dan “Tıp dedim”e çevirirdi ve başarıları sürerdi.
5- Artık zamanı geldi. Otobiyografimi yazacağım. Kitabımın adını da “Onanizmin Raskolnikov’u” koyacağım, bunda kararlıyım.
6- Hayatta sıkıcı insan tanımı ne olmalı biliyor musunuz? Siz “Onanizmin Raskolnikov’u” dediğiniz zaman bunun ne demek olduğunu, anlamını soranlar kesinlikle sıkıcı insanlar olarak tanımlanmalı bence.
7- Ahmet Hakan, Sedat Ergin ile Fikret Bila karşılaştırması yapmış ve Sedat için “Diplomatik bir dille ilişki kurar” demiş.
Eğer bu doğruysa bu Sedat’ın neden evlilik dışı ilişki kurmayı beceremeyen ilk ve son köşe yazarı olduğunu açıklayabilir. Çünkü hiçbir kadının diplomatik saçmalıkları dinlemeye ayıracak zamanı haklı olarak yok. Ahmet, Bila için de bazı şeyler demiş ama Bila konusuna daha sonra kapsamlı olarak gireceğim. Ona yerine oturması ve kendini güvende hissetmesine yetecek zamanı tanımaya kararlıyım. Gördüğüm kadarıyla onda malzeme bol.
8- Saul Bellow, “Bir kadını tavlamanın en iyi yolu ona yazar olduğunuzu söylemektir” demişti. Bu düşüncenin ne kadar da yanlış olduğu önceki gece Washington Georgetown’da ispatlandı. Ben gözüme kestirdiğim her kadına ırk, dil, din ve inanç ayrımı kesinlikle yapmadan yazar olduğumu söyledim hatta birkaçına “Ne olur inan, ben yazarım” diye yalvardım da. “İnanmıyorsanız gözünüzün önünde yazayım” diyerek bilgisayarımı bile çıkardım barda. Sonuç değişmedi. Evlilik dışı ilişkiler konusunda o gece Georgetown’da kendimi Sedat Ergin gibi hissettim. Üstelik bu başarısızlıklarımı onun daha önce bu şehirdeyken müdavimi olduğu barlardan birinde yaşadım. Bu, çektiğim acıyı daha da artırdı.
9- Yazar olarak amacımın ne olduğunu soranlara son kez söylüyorum:
“Yazar olarak tek amacım toplumun kolektif bilincinden çıkarılması, silinmesi neredeyse imkânsız olan bir leke bırakmaktır.”
Bu yazıların da amacı bu kadar, derin anlamları, gizli ajandaları filan yok.
10- Nedense içimde Kuzey Kore’ye gidip lider Kim Jong-un’u güçlü bir şekilde alkışlamak ve alkış tutan kitlelerle birlikte olma yönünde bastırmakta zorlandığım bir arzu var. Bunun çok vahim bir hastalık hatta ölümcül bir bela olduğuna da inanıyorum.