Saygı Öztürk

Türkiye’de bilhassa son 12 yıldır, geçmiş darbelerin bütün acısı o darbelerle uzaktan yakından hiç ilgileri bile olmayan mevcut kadrolardan çıkarılıyor…

Gelişmiş dünya ülkelerinin serbest piyasa ekonomisi uygulamaları, kamuya ait ticari ve sınai işletmelerin özel sektöre satılması, “devletin bittiği” anlamına gelmez…

“Bitirilmesi gerektiği” anlamına ise hiç gelmez…

Günümüzde küresel ekonomi ne ilkel bir devlet kapitalizmidir…

Ne de vahşi ve denetimden uzak bir özel sektör kapitalizmi…

Günümüz küresel ekonomisi; devletin (Yasaları ve yargısıyla) en üst düzeyde denetimi altında; emeğin hakkını gözeten, haklı rekabet ortamında faaliyet gösteren, kamunun sosyal hizmetine katkı sağlayan özel sektör ağırlıklı ama devletin de ekonomiden tamamen dışlanmadığı bir ekonomi modelidir…

Bugün henüz tam olarak öyle değilse de öyle olmak zorundadır…

Piyasa ekonomisinin kurucu babası Adam Smith’in iktisat değil ahlâk dersleri profesörü olduğunu…

Kartel ve tröst oluşmasının ceza yasalarıyla önüne geçilmesini önerdiğini…

İş insanının (Patron / İşveren) mutlaka temiz ahlâk sahibi, yasalara saygılı, hukukun üstünlüğüne inanmış kişiler olması gerektiğinin altını çizdiğini de unutmayalım…

Bunları, Saygı Öztürk’ün bugünkü Sözcü’de başlığı altında yayımlanan makalesinden söz etmek için yazdım…

Çünkü…

Öztürk haklı olarak çok önemli bir konuya dikkat çekiyor…

TSK’nın profesyonel hizmetlilerinin lojman sorunlarına…

Türkiye’de bilhassa son 12 yıldır, geçmiş darbelerin bütün acısı o darbelerle uzaktan yakından hiç ilgileri bile olmayan mevcut kadrolardan çıkarılıyor…

Örneğin “Lojman” sorunu yaşıyor bütün subay ve astsubaylar…

Daha önceleri çok cüzi kiralar ödeyerek ikamet ettikleri lojmanlar için son yıllarda ortalama veya hatta üzerinde kiralar ödüyorlar…

Daha da fenası; çok uzun zamandır lojman inşaatı yapılmıyor…

Bir tek kişi için 1 milyar liranın üzerinde para harcayıp “saray” inşa eden devlet; bilhassa terörle mücadele eden subay ve astsubaylarını; korumalı, nöbetçili lojmanlarda ikamet ettirmiyor…

Onları “bakın başınızın çaresine” diyerek kaderleriyle baş başa bırakıyor…

Terör guruplarının “canlı hedefleri” haline getiriyor…

Ki…

Bilhassa son günlerde bu korumasız insanlarımızı şehit veriyoruz…

Piyasa ekonomisi devleti, halka hizmet verirken sürekli “ölüm” riski taşıyan savcı, yargıç, subay, astsubay ve polis gibi personelinin can güvenliğini korumak, onların refahı için “pozitif ayrımcılık” yapmakla mükelleftir…

Ne yazık ki son 12 yılın devleti sosyal olmak, bazı personeli için pozitif ayrımcılık yapmak alışkanlıklarını terk etti…

Bu çok önemli konuyu hatırlatan Saygı Öztürk kazandı…