Saygı Öztürk yazdı: Alaattin Çakıcı, Abdullah Çatlı ve MİT

Sözcü yazarı Saygı Öztürk, gündemde yer alan suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın MİT tarafından kullanılan isimlerden biri olup olmadığı tartışmasına bugünkü köşesinde yer verdi.

Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bugünkü köşesinde yer alan yazısının "Resmi belgelerde Çatlı-Çakıcı" başlıklı bölümünde 3 Kasım 1996'da yaşanan "Susurluk kazası" sonrasında hazırlanan MİT raporunda araç içesirinde hayatını kaybeden isimlerden biri olan "Abdullah Çatlı'nın, MİT tarafından Ermeni ASALA terör örgütüne karşı kullanıldığı iddiasından" yola çıkarak, kısa süre önce raflarda yerini alan “Siyasette, bürokraside, cezaevinde Alaattin Çakıcı” isimli kitabında da yer alan Alaattin Çakıcı'nın da Milli İstihbarat Teşkilatı'na çalıştığı iddialarını hatırlattı:

RESMİ BELGELERDE ÇATLI-ÇAKICI

Bir dönemin en önemli gündemini, 3 Kasım 1996'da Susurluk ilçesi yakınında meydana gelen kamuoyuna “Susurluk Olayı” olarak yansıyan kaza oluşturuyordu. Kamyona çarpan otomobilde DYP milletvekili Sedat Bucak, aranan Abdullah Çatlı, arkadaşı Gonca Us, Emniyet Müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ vardı. Kazada Kocadağ, Çatlı, Us vefat etti. Sedat Bucak yaralı olarak kurtuldu.

Kaza sonrası, MİT tarafından da kapsamlı bir rapor hazırlandı. Daha önce Aydınlık dergisinde yer alan bazı iddiaların da da gerçek olduğu MİT raporunda belirtilmişti. Orada gündeme gelen konulardan birisi de Abdullah Çatlı'nın, MİT tarafından Ermeni ASALA terör örgütüne karşı kullanıldığı iddiasıydı.

“BİLGİMİZ YOK”

MİT'in 17 Aralık 1996 tarihinde Başbakanlığa, başbakanlığın da mahkemeye gönderdiği,  Doğan Kitaptan çıkan “Devletin Derinliklerinde” isimli kitabımda bu yazıya da yer verdim. MİT'in yazısında şöyle deniliyor:

“Abdullah Çatlı, ASALA'ya karşı kullanıldı iddiası: Abdullah Çatlı liderliğindeki bir grup ülkücü, 12 Eylül 1980 sonrası MİT tarafından yurtdışında Ermeni terör örgütü ASALA'ya karşı yürütülen operasyonlarda kullanıldığı iddia edilmektedir. 1980'li yılların başlarında Devletle bağlantılı gösterilmeye çalışılarak gündeme getirilen ASALA'ya yönelik eylemin, inceleme konusu olan iddialarla ilgili ve konu hakkında MİT'in herhangi bir bilgisi bulunmamaktadır.”

“KOLAYLIK SAĞLANDI”

kısa süre önce raflarda yerini alan “Siyasette, bürokraside, cezaevinde Alaattin Çakıcı” kitabımda da eski MİT daire başkanlarından Mehmet Eymür'ün önemli iddiaları yer alıyor. Bu konu, Eymür'ün Danıştay'a verdiği dilekçede, “Çok önemli bir konuyu da açıklamak istiyorum” diyor ve şu iddialarda bulunuyordu:

“Çakıcı olayına sadece MİT açısından bakınca acayip bir manzara çıkıyor. MİT Kontr Terör Dairesi, Alaattin Çakıcı'nın tehlikeli hale geldiğini, siyasi cinayetlere yönelik planlar yaptığını devletin en üst makamlarına rapor etti. Çakıcı'nın faaliyetleriyle ilgili bilgi toplamakla görevli Operasyon Başkanlığı, Çakıcı'yı çalışmalarında kullanarak, ona bazı kolaylıklar sağladı. Çakıcı,  Avrupa ve Amerika'da rahat rahat dolaştı. Türkiye'deki çeşitli kesimlerle irtibatını devam ettirdi. Kendisiyle ilgili her faaliyetten haberdar oldu. Türkiye'deki adamlarına eylem emirleri verdi. Devrin başbakanı dahil politikacılar ve işadamlarını tehdit etti. MİT'in Avrupa'daki birimlerinden gelen Alaattin Çakıcı ile ilgili bilgiler, bu bölgelerden sorumlu Daire Başkanının çekmecesinde takılıp kaldı.”

“MİT'TE Mİ GÖREVLİYDİNİZ?”

“Alaattin Çakıcı” kitabımdan, Çakıcı'nın MİT'le ilişkisi olup olmadığına ilişkin mahkemedeki ifadesinden de bir alıntı yapalım:

Mahkeme Başkanı: Siz, MİT'te mi görevliydiniz?

Çakıcı: MİT'in resmi elemanıyım; ben resmi.

Mahkeme başkanı: Tamam.

Çakıcı: Direkt değil. Kuran'a el bastım ben. Kuran, bayrak üzerine yemin ettim. Türkiye Cumhuriyeti'ne dünyanın hiçbir yerinde zarar vermeyeceğim. İki defa yurtdışında yakalandım 3000 derecede psikolojik fırında beni pişirdiler ama havasını aldılar. Orada yakalanan herkesin buraya ifadesi geldi, benim gelmedi. Yakalattılar beni 5 milyon dolarlık helikopter ihalesine. O Rizeli yakalattı. Neydi o adamın ismi Mesut Yılmaz. Helikopter almanın karşılığında benim öldürülmem istendi ama başaramadılar. Avusturya'da 50 tane polis silah çevirdi, ateş etti. Beni orada on altı ay psikolojik fırında pişirdiler.

BANA GELECEKTİ

Ben trafik kazası geçirdim. Ankara'da bir yerde yatıyorum, Hiram Abas (MİT müsteşar yardımcısı)  yarın bana geleceğini söyledi. Bana geleceği gün öldürüldü. Bir istihbarat teşkilatı, toprağın altındaki kendi patronunun ölümünü neden bulamıyor? CIA ayağının baş elemanı da bana göre Mehmet Eymür'dü. Bir Polat Alemdar diye bir çocuk çıkmış, yanına da yandan çarklı Çakır diye birini koymuşlar. Kuzey Irak'a giriyor, oraya giriyor, buraya giriyor. Dizisi yapılacak adam kimdir biliyor musun, Hiram Abas'tır. Ekibiyle ASALA'yı Beyrut'ta bitiren adam.”

“İSPİYONCU DEĞİLİM”

Çakıcı, sorulara istediği gibi cevaplar veriyordu. O gün duruşmada hazır bulunanlardan birisi de Avukat Hüseyin Ersöz'dü. “Ergenekon Davası'nın o günkü duruşması unutulacak gibi değil” diyen Ersöz, havayı bize şöyle anlattı:

“Duruşma başladığında, tanık heyetin karşısına geçtiğinde hiç alışık olunmayan bir tablo ortaya çıkmaya başladı. Bazı sorularına, Çakıcı, ‘Ben ispiyoncu değilim', ‘Bu nasıl soru' diyordu. Mahkeme heyeti çok temkinli ve dikkatliydi. Çok nazik olmaya çalıştılar.”

Ergenekon davasında sanıklara, tanıklara karşı sert davranan mahkeme heyetine karşı, Çakıcı'nın sert çıkışı, onun sanıklar ve yakınları tarafından alkışlanmasıyla son bulmuştu.

Yazının tamamı için tıklayınız