Satılık 3 köşe yazarı kimler?..
Haydi Reha Muhtar'ı tenzih edelim, Ruhat Mengi'yi de mazur sayalım. Peki şu adamları ne yapalım?
GAZETECİLER.COM
Salih Tuna
“ömür” adam
yani…
Nereden bulur
da atar bu ilginç başlıkları merak ediyoruz…
Kör adamı bile
okutur yani…
“Sahibinden
'satılık' üç köşe yazarı “ diye başlıyor yazısı…
Ve şöyle devam
ediyor…
Futbolcu piyasasında “Satışa çıkarılacak
futbolcular…” yahut filanca futbolcu “satıldı” ifadesi son derece
olağandır.
Ne
ki, hiçbir köşe yazarı için “satıldı” yahut “satılık”
denilmez.
Futbolcular için hem “transfer” hem de “satılık”
kelimesi aynı anda tedavüldedir ama, köşe yazarları için sadece
“transfer” ifadesi geçerli olabilir.
Şu
futbolcu, şu kadar fiyata satıldı denilebilir; lakin “Bekir Coşkun
şu kadara Habertürk'e satıldı…” denilemez.
“Bonservisi” sürgit elinde olduğundan dolayı köşe
yazarını kimse satamaz. Gazetesi bir gün satılsa da, kendisi
asla!
“Satılık kalem” bile yakışıksız bir ifade, kaldı
ki bizzat köşe yazarı…
Bütün
bunları, 28 Şubat döneminin kudretli medya patronlarından Dinç
Bilgin'in bir ifadesi getirdi aklıma.
Hayır
hayır, “köşe yazarları” ile “satılık” kelimesini hiç bir şekilde
yan yana getirdiği yok; durduk yere günahını
almayalım.
Günahını alsak canına minnet zaten; 28 Şubat
sürecinde yaptığı “garnizon gazeteciliği” adına her fırsatta günah
çıkarıyor!
Star
gazetesinden Fadime Özkan'ın yaptığı söyleşide Star TV, Vatan ve
Milliyet'in satılığa çıkarılması hakkındaki bir soruya şöyle cevap
veriyor:
“Şimdi adam (Akın İpek) masa sandalye almıyor,
marka alacak. Markalar da para kaybediyor. Değerleri nasıl
hesaplanacak? Kar eden bir şeyi alırken karı çarparsınız bir
çarpanla, değeri ortaya çıkar. Zarar eden bir şeyi eksiyle
çarpınca, ne çıkacak? Demek ki her halükarda Aydın bey kar edecek.
Zarar eden malı satınca ne geçecek eline?…”
Gazetelerin “marka” değerinin olduğunu söylemekle
kalmıyor tabii.
Bu
“markanın” oluşmasında (Mezkur söyleşinin başka bir yerinde
Milliyet gazetesi örneğini vererek) köşe yazarlarının katkısını da
dile getiriyor.
Bu
da, 28 Şubat sürecindeki dava arkadaşı Zafer Mutlu'nun, “Ne
gazeteciliği kardeşim! Biz burada dükkan açtık, para
kazanıyoruz!..” ifadesini fena halde çağrıştırıyor!
Nihayetinde bir “maldan” söz ediyor; “malın”
değerinin nasıl hesap edileceğinden, “zarar eden malı” satınca elde
edilen kârdan…
İmdi,
bu “mallardan” Vatan gazetesini ele alalım ve bu “mala” değer katan
köşe yazarlarına bakalım.
Haydi
Reha Muhtar'ı tenzih edelim, Ruhat Mengi'yi de mazur
sayalım.
Peki
şu adamları ne yapalım?
Hangi adamları
mı?..
Onları
da