"Sanki fay haritasından sınava gireceğiz..."

SuperHaber yazarı Prof. Dr. Nuran Yıldız, her deprem sonrasında TV'lerde ardı ardına yer alan yer bilimciler, coğrafyacılar ve deprem uzmanlarının uzun uzun incelediği ve anlattığı fay hatlarına dikkat çekerek, programlarda bu konuların işlenmesini eleştirdi. Yıldız "Fay haritasından sınava mı gireceğiz?" diye sordu.

SuperHaber yazarı Prof. Dr. Nuran Yıldız, son yazısında İzmir depreminin ardından da görülen ve Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun isyan ettiği "fay hatları" temalı programları eleştirdi. Yıldız, her depremin ardından TV'lerde ardı ardına yer alan yer bilimciler, coğrafyacılar ve deprem uzmanlarının uzun uzun fay hatlarını anlatmasına dikkat çekerek "Hangi televizyon kanalını açsak deprem uzmanları ellerinde çubuk, fay hattı analizi yapıyorlar. Hiç anlamadığımız jeolojik terimlerle. Sanırsınız 85 milyon, yarın fay haritasından sınava girecekmişiz gibi" dedi:

Sanki hayat hep tekrara düşüyor. Tıpkı, kendisini yayına bağlamak isteyen televizyona Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun dediği gibi: “Artık aramayın. Güneşin altında söylenmedik bir şey kalmadı. Yetkililer ezberlerini bozmadıkça yapacak bir şey yok.”

Bir deprem ülkesindeyiz. Her depremde canlar kaybediyoruz. Yaşananlar hiç değişmiyor. Sadece yer değiştiriyor. Acılar hiç değişmiyor. Acıyı çekenler değişiyor. Üzerine konuşulanlar da hiç değişmiyor. Değişecek de görünmüyor. Hangi televizyon kanalını açsak deprem uzmanları ellerinde çubuk, fay hattı analizi yapıyorlar. Hiç anlamadığımız jeolojik terimlerle. Sanırsınız 85 milyon, yarın fay haritasından sınava girecekmişiz gibi.

Halbuki. Her önceki depremde biz, fay hatlarının hangimizin altından geçtiğini öğrenmiştik. Ezberlemiştik hatta. Oysa. Biz sıradan insanların fay hatlarını bilmesi gerekmiyor. Özeti şu ki, ülkece fayın üzerinde oturuyoruz. Herkes esas bilmesi gerekeni bilse, deprem gerçeği karşısında kör, sağır, dilsizi oynamaktan vaz geçsek sorun çözülecek.

Biz sıradan insanlar;
Oturduğumuz evlerin deprem risk durumunu bilsek.
Deprem anında hayatta kalma yollarını bilsek.
Toplanma/buluşma yerlerini ve iletişim konularını bilsek.

Yerel yöneticiler;
Balçık üzerine inşa edilen binalara izin vermemek gerektiğini bilseler.
Deprem olduktan sonra yardıma koşma becerileri kadar, deprem öncesi riskli yapıları boşaltmayı bilseler. “Binanızı güçlendirin” diyerek, maddi külfeti halka yüklemek yerine, halkın sırtından almanın yolunu bilseler.

Ülkeyi yönetenler;
Önceliklerini deprem riski taşıyan bölgelere göre güncellemeyi bilseler.
Her biri apaçık haritada duran faylar üzerindeki binaların tepelerine dikilmeyi bilseler.
Kasabın, manavın, iflas etmişlerin, beceriksizlerin müteahit olmasına izin vermemeyi bilseler.

Yöneticisinden halkına;
“Deprem olunca yapılacaklar listesi” yapmaktan önce, “depremde hayatta kalmak için yapılacaklar listesi” yapmayı bilseler. Herkesin depremde hayatta kalma bilgisine sahip olmasını sağlamanın yollarını bilseler. Kafasına göre bina kolonu kesenlerin iflahını kesmeyi bilseler… Yeter.

YÖNETİCİLER LAKAYTLIKTAN KURTULMAZSA OLMAZ

Yerel / genel yönetimlerin depremle mücadeleye bakış açıları yamuk. Bir örnek. Kardeşim ODTÜ’lü, deprem konusunda uzman bir inşaat mühendisi. Bir gün, fay üzerine kurulu bir belediye başkanına yapılması gerekenlerini anlatıyor. Başkan, olanca pişkinlikle “Biz depreme hazırız” diyor. Bizimki seviniyor, “Çok iyi, nasıl başardınız?” Başkan, “Simülasyon merkezi kurduk, insanları içeriye alıyor depremi yaşatıyoruz.” Deprem simülasyon değil, koca bir gerçektir. Başta yerel yönetimler olmak üzere lakaytlıktan bir an önce çıkılması gerekir.