Şamil Tayyar'ı sildiler mi? (3 - ÜÇ)
Eşi hanımefendi ise çevresi daha ziyade; travesti, eşcinsel, “çal, çengi oynasın”, alkolle arası iyi seküler yurttaşlardan oluşan “Açık Toplum”
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Şamil;
Dün, 21. yüzyılda sırasıyla; Demokrasisi, Bilgisi, Yargısı,
Ekonomisi, medyası ve Ordusu
güçlü olan ülkelerin dünyayı yöneteceklerini
hatırlatıp, “Ya Türkiye?” diye sormuştum…
Bugün, senin, sevdası uğruna çok da başarılı olduğun mesleğinden ve
meslektaşlarından soğumana sebep olan bu güzelim ülkenin
geleceğinden söz edeceğim…
Ve tabii geçmişinden de…
Değerli Şamil kardeşim;
20. Yüzyılın son çeyreğinde başlayan
"dünyanın yeniden yapılandırılması" çalışmalarında
Türkiye'ye de önemli bir görev verilmişti...
Görülüyordu ki "iki kutuplu dünya" sorunları
çözmüyor, sadece silâh tacirlerinin işine yarıyordu...
Ve sanayaiin..
Ve ticaretin...
Ve finansmanın kürselleşmesini, özgürlüğünü
kısıtlıyordu...
O halde iki kutuplu sistemin yerini tek kutup,
yani "Küreselleşme" almalıydı…
Ne olacaktı öyle olunca?..
Söyleyeyim sevgili Şamil;
Emekçiler
ve sendikalar da çok olmuşlardı ama...
* Gelişmiş ülkelerin halkları, gelişmekte olan
ülkelerin ürettiği ucuz mal ve hizmeti satın alma
imkânına kavuşturulacaktı.
* Böylece, geri kalmış ya da bizim gibi
gelişmekte olan ülkelerin sanayicilerine gelişmiş
ülkelerden kaynak aktarılacaktı.
* Geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde de
“sömürülecek” bir orta sınıf yaratılacaktı…
* Gelişmiş ülkelerin sendikalaşmış emekçileri,
geri kalmış ülkelerin “ucuz emekçileri” ile tehdit
edilecekti...
* Böylece gelişmiş ülke sanayicileri, emekçilerini
“daha az maaşla” çalışmaya
zorlayacaklardı...
* Ve emekçiler “grevlerle”
üretimi durdurmaktan vazgeçmek zorunda kalacaklardı…
Ve aynen öyle oldu...
İlk
Gorbaçov Türkiye'de denendi...
Önce gelişmiş bütün ülkelere ve bu arada NATO
üyesi olup da henüz gelişmesini tamamlayamamış ülkelere
Liberal ekonomik sistemin yerleştirilmesi
çalışmaları başlatıldı...
Demokrasisi "yasaklarla" kısıtlanmış,
ordusu laik cumhuriyeti korumak ve
kollamak için sürekli olarak teyakkuz halinde
olan; emekçilerinin "grev" hakkını;
“işverenlerin gelirine ortak olmak” zannettikleri
bir "sendikaclık" anlayışında bu geçiş kolay
değildi...
O halde daha sonra Sovyetlerin başına geçirilen bir
pre (ön) Gorbaçov ya da
Gorbaçovlar lâzımdı...
Ve bulundu da: Genelkurmay Başkanı Org. Kenan
Evren ve kuvvet komutanları...
Halk
darbeye aşeriyordu!..
Ama bir şey daha lâzımdı...
Askeri darbeyi meşrulaştıracak bir ortam...
Bunun için sağcı ve solcu
gençlerin birbirlerini öldürmeleri, halkın korkudan sokağa
çıkamaması gerekiyordu ki, sonunda millet, Ey sevgili
ordu!.. Şu siyasetçilerden ve ölüm kokulu sokaklardan bizi
kurtar!" beklenen şarkısını hep bir ağızdan
söylesin...
Medya ve onunla birlikte Kenan
Paşa ve arkadaşları işte o şarkının haykrılmasını
bekliyorlardı...
Müzik başlarsa "Kayıtsız" da kalamazlardı...
Kalmadılar da zaten...
O dönemde askeri darbe yapmak, çorba yapmaktan daha
kolaydı...
Çorba yapmak için malzeme bulunamayabilirdi ama darbe yapmak için
TRT ve bir de Davudi sesli bir haber
spikeri yeterdi...
Zaten dönemin TRT genel müdürü de (merhum Doğan
Kasaroğlu. Daha sonra Devletin partisi MDP’den milletvekili bile
oldu) görevinin başında kalmak şartıyla darbeye her türlü desteği
vereceğine ant içmişti!..
Askerlere, darbe açıklamasını yaptırmaları için Mesut
Mertcan'ı tavsiye etti...
Onlar da o dönemin en etkili haber sunucusunu gidip evinden aldılar
ve "Biz darbe yaptık" dediler onun ağzından...
Ve gerçekten de işte o anda darbe yapmış oldular...
Çünkü Türk halkı, askerin darbe yaptığına, TRT radyo
televizyonundan duymadan inanmıyordu...
Nitekim Talat Aydemir daha önce iki kere darbe
yapmış ve fakat bu darbeleri devletin radyosundan duyurmayı
unutunca başarılı olamamıştı...
İkinci darbe girişiminden sonra da asılmıştı...
Oysa darbe yaptığını devletin radyosundan duyurabilseydi, o başka
askerleri ve politikacıları asacaktı...
Yani sevgili Şamil;
Kenan Paşa ve saz arkadaşları, Talat
Aydemir'in hatasına(!) düşmediler...
Darbe yaptıklarını, darbeyi zaten bekleyen necip Türk milletine
radyo ve televizyondan aynı anda duyurarak darbeyi garanti altına
aldılar...
Ve...
Sivil iktidarın elindeki bütün yetkileri gasp ederek, "ordu
gelse de darbe yapsa" dileğinde bulunan milletvekilleri
hariç diğer bütün mebusları tutukladılar...
MHP Genel başkanı Alpaslan Türkeş darbeden haberdar olduğu
için kaçtı...
Haliyle tutuklanmaktan kurtuldu...
Tabii bu arada NATO'ya, CENTO'ya
ve hatta KÜRK MANTOya bağlı oldukları konusunda da
alışılmış yemin billâhlardan ettiler...
Ve...
“Yeşil
Liberal – Ilımlı İslâm”
Devlet Kapitalizminin birer
sünepe ve hırsız unsuru olmaktan
başka hiçbir işlevleri olamayan yöneten parti modeli ürünü siyasi
partileri kapattılar...
Ama...
Her türlü askeri darbeyi "vatana ihanet suçu"
olarak kabul eden anayasa mahkemesini kapatmadılar...
Hukukun üstünlüğünün ne manaya geldiğini bilmeyen Yüce Mahkeme de
kendilerini kapatmayan ve maşlarının devamını lütfeden generalleri
cüce bir kararla meşrulaştırdılar...
Ve bu arada piyasa ekonomisine geçiş ayağının en önemli kişisi olan
Turgut Özal'ı “ekonomiden ve hatta her
şeyden sorumlu Başbakan Yardımcısı” yaptılar...
Neden mi?..
Çünkü Özal (Merhum), ABD
Başkanlarından Jimmy Carter’ın ortaya attığı
“Yeşil Liberal – Ilımlı İslâm” sistemine çok
uygundu…
Zira beş vakit abdestinde namazında, dini bütün bir
Müslüman’dı…
Eşi hanımefendinin çevresi ise daha ziyade; travesti,
eşcinsel, “çal, çengi oynasın”, alkolle arası iyi
seküler yurttaşlardan oluşan “Açık
Toplum” ürünleriyle sarılıydı…
Bu arada Özal'ın darbe ile düşürülen
AP azınlık hükümetinde Başbakanlık Müsteşarı ve
DTP Müsteşar Vekili olduğunu sanırım hatırlıyorsundur...
Ve Turgut Bey'in ilk iş olarak grevleri
yasakladığını ve zaten pek seyrek başvurulan lokavt hakkına da
sınırlama getirdiğini biliyorsundur...
Yoruldum be Şamil…
İzninle yarın devam edeyim…
Haaa…
Bu arada…
Halen köşene dönmediğini görüyorum…
Vazgeç bu inadından da dön artık…
Dön de çalışma arkadaşlarının ve hükümetin ve dahi kahraman yargımızın ve hatta pek şanlı ordumuzun tavrını görelim…
Gözlerinden öperim…
Adnan Berk Okan
adnanberkokan@gmail.com