Sami Selçuk Paralel Devlete son noktayı koydu...

Sami Selçuk, Aysever’in “Paralel Devlet var mı?” sorusuna hiç düşünmeden hemen verdi cevabını....

ADNAN BERK OKAN

Enver Aysever Prof. Sami Selçuk’u konuk etti…

Ne iyi etti…

Cumhuriyet tarihimizin “En Başarılı” ve “En Yüce Vicdanlı” hukukçularından ve hatta köşe yazarlarından birini dinledik…

“Hukuk Devleti” olmakla “Kanun Devleti” olmak arasındaki farkı ne güzel anlattı Sami Selçuk Hoca…

Peki…

Anlattı da ne oldu?…

Ne olacak?...

Bu farkı bilmeyen yazarların (Hem de bir ara kendisine çok yakın dost olduklarını söyleyen kimi yazarların) saldırılarına uğrayıverdi…

Hoca’yı dinledikten sonra oturdum ve az sonra okuyacaklarınızı yazdım…

 

Evet…

Türkiye’de “doğru” gazetecilik yapılmıyor…

“Yapılamıyor” değil; yapılmıyor…

Neden yapılmıyor?..

“Otorite istemediği için”…

Ve…

Genlerimizde “otorite ne derse odur” alışkanlığı olduğu için…

Annelerinizden duyuyorsunuzdur…

Biraz üşütseniz hemen “Nane limon kabuğu iyi gelir” derler…

Peki…

Küresel tıbbın bu konuda verdiği bir “bilimsel veri” var mı?..

Ben hiç duymadım…

Ama…

Nane limon kabuğunun soğuk algınlığına iyi geldiğini belki de binlerce yıl önce belli ki bir “otorite” söylemiş…

Aman ha dikkat!..

Sıradan biri değil…

Kesinlikle bir “otorite” söylemiş…

Bir padişah, bir şah, bir vezir falan…

Belki de üşüttüğü için nane kabuğu kaynatıp içince iyileşen peygamberlerden biri söylemiştir…

Kuşaktan kuşağa aktarılan bu “deneysel otorite doğrusu” günümüze kadar gelmiş…

 

Bunun son örneği…

Medyamızın bir bölümünde hemen her gün yazılıp çizilen “Paralel Yapı”…

Sami Selçuk, Aysever’in “Paralel Devlet var mı?” sorusuna hiç düşünmeden hemen verdi cevabını: Yok…

Bence de yok…

Neden yok?..

Çünkü…

Medyamızın bir bölümü temcit pilavı gibi tekrarlasa da, Yargı tarafından kanıtlanmış böyle bir yapı tespit ve tescil edilmiş değil…

Ama…

Buna rağmen olduğuna inanan çok…

Neden?..

Çünkü ”Otorite” öyle olduğunu söylüyor…

Halk otoritenin her söylediğini hiç sorgulamadan “doğru” olduğuna inandığı için paralel yapı veya paralel devletin de olduğuna inanıyor…

Bu, tarih boyunca böyle olmuş…

Otorite bir şey söylemiş; tebaa veya ümmet inanmış…

 

Bir başka örnek…

17 ve 25 Aralık yargı operasyonları…

Otorite operasyonların “Siyasi Darbe” olduğunu söyledi…

Medya otoritenin bu söylemini ülkede yaşayan herkese duyurdu…

Ve…

Halkın yarıya yakını otoritenin o tespitine inandı…

Diğer iddiaları ise “İnandırıcı” bulmadı halkın yarıya yakını

Çünkü karşı iddiaları seslendirenler “otorite” değildiler…

İddialarını kamuoyuna duyuracak medya gücünden de yoksundular…

 

Peki…

“Gerçek Doğru” hangisi?..

Bilmem…

Bilemem…

Zira…

Günümüz medya yapısı gerçek doğrunun hangisi olduğuna karar vermemizi zorlaştırıyor…

Şöyle de diyebilirim…

Günümüz Türkiye’sinde “Gerçek Doğru” yok…

Kendi savunduğu şeyin “doğru”, karşı tarafların iddialarının ise “yanlış” olduğu konusunu en güzel ve ikna edici şekilde kim anlatabiliyorsa onun söylediği “Gerçek Doğru” olmuş oluyor…

Peki…

Böyle “Demokrasi” ve böyle “Hukuk Devleti” olunur mu?..

Tabii olunamıyor…

Olunamaz…

Olunamayacak…

Suçlular yargıda değil sandıkta mahkûm olacak ya da aklanacak…

Ve bizler…

 “Sandık Demokrasi”sini, “Demokratik Hukuk Devletin”e tercih eden seçmenlerin oylarıyla seçilenler tarafından yönetilmeyi ister istemez kabullenmek zorunda kalacağız…


Oysa…

Gerçekleri otoritenin tespit etmesi anlayışından vazgeçmeliyiz…

“Otorite ne derse doğru söyler” kalıbını kırıp atmalıyız…

Bilmeliyiz ki “otorite” işine geleni…

Sizin bilmenizi istediği şeyi söyler, gerçek doğruyu değil…

Bunun için işe medyadan başlanmalı…

Medya haberciliği ve yorumculuk; otoritenin doğrusunu değil kamuoyunun doğrusunu haberleştirmek olmalı…

Ya da şöyle söyleyeyim…

Gerçek doğruyu kamuoyuna bildirme amacından başka hiçbir amaç gütmemeli medya…

adnanberkokan@gmail.com