Salih Tuna’dan okkalı bir dayak!..
“Bir elime geçirirsem seni var ya, bacaklarını kıracağım!..” yollu bağırırsanız, zevkten dört köşe olurlar.
GAZETECİLER.COM - Medyamızda bazı ünlü yazarlar var…
Bunlar:
Sadece kendilerine özgürlük veren
bir demokrasi…
Sadece kendilerine kazandıracak
bir ekonomik sistem…
Sadece kendilerinin “en eşit”
olacakları bir sosyal sistem…
Ve sadece kendilerini
cennete taşıyacak bir din isterler…
Salih Tuna
işte bu yazarlardan birini taşımış köşesine
bugün…
Bakın nasıl…
Bir köşe yazarına hafta sonu
dayağı
Yaslanın koltuklarınıza eğlence
yeni başlıyor vaadinde bulunmuştum, ama, “eleman” habire kaçıyor,
ben neyleyim!
Ne kadar “gel–gel” yaptıysam da
“düşmedi.”
Artık yapacak bir şey
yok!
Böyle bir iki yazıyla daha “sevip”
bırakacağım onu.
Madem kaçıyor, bari “sevilmiş”
vaziyette kaçsın.
Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet
Yakup Yılmaz gerçekten de “sevilmeyi” hak eden, çok değişik bir
“tür” polemikçi.
Sağa sola sataşıyor, hak ettiği
şaplağı ensesine yiyince de arkasına bakmadan
vınlıyor.
Bu huyunu defaatle dercetmiştim,
biliyorsunuz.
Sadece fakire değil, birçok köşe
yazarına da aynı şeyi yapmıştı. “Polemiği” başlatmış, ağzının
payını alınca da sus pus olmuştu.
O arkadaşlar peşini bırakmıştı;
lakin ben biraz “zevkini” çıkaracağım.
Mesela, nasıl bir tür olduğunu
“çözümlemeye” çalışacağım bugün; siz de bi ufaktan eğleneceksiniz,
merak etmeyin.
Hani, kenar mahallelerde cama taş
atıp kaçan “haylaz” çocuklar vardır. Bilirsiniz işte, kimi zaman da
zili çalıp kaçarlar.
Acayip gıcıktırlar.
“Bir elime geçirirsem seni var ya,
bacaklarını kıracağım!..” yollu bağırırsanız, zevkten dört köşe
olurlar.
Çünkü bütün numaraları yaptıkları
“hareketin” karşılığında insanların öfkesini
kazanmaktır.
Hele bir de peşlerine düşüp,
“Yakalarsam, kulaklarını eşekkulağı gibi yapacağım…” derseniz,
“Ekiki, ekiki…” şeklinde uyuz uyuz gülerek topukları
yağlarlar.
Bizim Yakup Bey de, tıpkı bu
bacaksızlar gibi, muhatabını kızdırmaktan “marazi” bir zevk almış
olabilir.
Ne ki, o mahalle zıpırları bir gün
yakayı ele verip de, kulakları eşekkulağı gibi çekilince,
yaptıklarından bin pişman olur; cama taş atmaya tövbe
ederler.
Yakup Bey öyle mi ya!
Şimdilik burada keselim ki
Tuna’nın köşesine link verecek yerimiz kalsın…
Bu sevimli yazının devamı
Yenişafak’ta…