Salih Tuna

“Yanlış yapmışım… Evet ama o anda kafam bir konuya öylesine takılıydı ki” demekten ödümüz kopuyor…

Evet…

Korkuyoruz…

Karşımızdakine “haklısın” demeye korkuyoruz…

“Yanlış yapmışım… Evet ama o anda kafam bir konuya öylesine takılıydı ki” demekten ödümüz kopuyor…

Hepimiz birer kanatsız meleğiz sanki…

Herkes hatalı, herkes yanlış biliyor bizden başka…

Bir biz doğruyuz her konuda…

Yahu yok be…

Vallahi yok, billahi yok…

Sezen’in, sözlerini Meral (Okay) ile beraberce yazdıkları bir şarkısında dediği gibi;

“Eller günahkar, Diller günahkar. Bir çağ yangını bu Bütün dünya günahkar…”

Ama…

Yine aynı şiirde ikisinin itiraf edişleri gibi:

“Masum değiliz hiçbirimiz…”

Evet Salih Tuna…

Sen ki sinemacısın…

Sen ki senaryolarında en güzel replikleri yazansın…

Sen ki sanatçısın, sanatla iç içesin…

Yakıştı mı yani sana, senin gibi işi “yazmak” olan bir başka meslektaşına “şapşal” demek?..

Nedir Mustafa’yı (Akyol) “şapşal” kılan?..

Daha üç – beş ay öncesine kadar paylaşırken aynı mahallenin aynı sokaklarını ve hatta aynı fikir kulübünün aynı odasını…

Birden alıp başını gitmesi mi?..

Hiç mi hatırı yok omuz omza mücadele ettiğiniz o geçmiş günlerin?...

Bir klavye darbesiyle yıkılıp atılacak kadar değersiz mi?..

Biliyorum, kırılacaksın bana…

Ama…

Ne yapayım ki benim de işim bu…

Başkalarını kıranları kırmak…

 Başkalarını incitenleri incitmek…

Başka türlüsü yok…

Ya bu sitede sadece alkışlar, kazananlar ve günün köşe yazarı kalacak ve hiç kimseyi zemmetmeyeceğim…

Ya da devam edecekse “kaybeden” sütunu yayımlanmaya; birilerini bulup koyacağım oraya…

Kızdıracağımı, gücendireceğimi bana kırılacağını hiç düşünmeden…

Kaybettin Salih Tuna…

Sana karşı incitici tek bir cümlesi bile olmadığı…

Sadece değişen şartlarda değişmiş olması pek mümkün görüşlerini anlatırken sana atıfta bulunan Mustafa Akyol’a “şapşal” dediğin için kaybettin…